kan. (6)

976 75 40
                                    

||"Melanie Martinez:Dead to me" dinleyerek okumanızı öneririm||




This silence is scaring me



Bulanık ve buğulu bir hava vardı içeride. Terden sırılsıklam olmuştum. Oysa ki tam az önce soğuktan donmak üzereydim. Kalbim hala hızla çarpıyor, düşünmemi engelliyordu. Başım delice dönerken nerede olduğumu kestirmeye çalışıyordum. Olay kesitleri yavaşça beynime oturmaya başlamıştı. Ani bir şok dalgasıyla kendime geldim. Geri dönmüştüm. Sinemanın tuvaletindeydim. Aynaya baktığımda inanılmaz acınası göründüğümü farkettim. Yüzüm bembeyazdı. Dudaklarım da öyle. Doğum yapmış bir kadın gibi yorgun hissediyordum. -o hissi bilmiyordum ama yorucu olmalıydı-

Ellerimle yüzüme birkaç tokat attım ve kendime gelmek için bir süre aynaya baktım. Hafif sakinleştiğim anda tuvaletin kapısının yüksek bir gürültüyle açılmasıyla anında yoğun bir endişe ve korku bulutu üstüme saldırgan bir şekilde atladı. Bu Jimindi. O kadar korkmuş görünüyordu ki bir an orada bayılacak sandım. Yanıma koştu ve telaşla konuşmaya başladı.

"Tae, ne yapmaya çalışıyorsun gerizekalı! Ödüm koptu. Ne diye çekip gittin bir anda?! Ayrıca yüzünün bu hali ne? Berbat görünüyorsun."

Ne diyeceğimi bilemiyordum fakat anında bir bahane uydurdum. "Bir anda midem bulanmaya başladı. Ben de orda kusmamak için tuvalete koştum." Kendimi zorlayarak belli belirsiz gülümsedim, "Ama şuan iyiyim."

İyi olup olmadığımı kontrol etmek için bana biraz daha yaklaştı. O sırada gözü bir anda yere takıldı, ardından hala beyaz olduğunu sandığım tişörtüme baktı, o kadar garip bakıyordu ki şaşırmıştım. Son olarak gözlerini ensemin az önüne çevirdi. Bir kaç saniye sessizlik sonrası bana korkuyla bakmaya başladı ve donuk bir şekilde konuştu, "kanıyor... Sen..". Dediği hiçbir boka anlam veremiyordum. Ne kanıyordu? Kendini toparlayıp aniden bağırdı "Tae, boynun kanıyor!". Şaşkınlıkla kafamı aynaya çevirdim. Boynumda hiçbir bok yoktu. Soluk suratım dışında her şey normaldi. Gülümsedim, korkudan saçmalıyordu. Ona sakin olmasını söyleyecektim ki hemen ilerden birkaç tutam peçete alıp peçeteleri boynuma koydu. Delirmişti bu salak çocuk, kanama falan yoktu.

"Jimin sen gerizekalı mısın napıyorsun?" Diyerek peçeteyi tutuğu elini boynumdan indirdim. İşte o an asıl şoku yaşadım. Peçeteler kan doluydu. Ama boynumda hiçbir şey yoktu. Tam anlamıyla devrelerim yanmıştı. Elimi boynuma götürüp kan var mı yok mu diye kontrol etmek istedim elimde kan falan yoktu.

Jimin sakinleşmiş ve olgun bir sesle "Dokunma, enfeksiyon kapabilir." diyerek bomboş olan elimi temiz bir peçeteyle sildi. Peçete tekrar kan olmuştu.

Kafayı yemek üzereydim. Kan içindeydim ama hiçbir şekilde göremiyordum. Bende bir sorun vardı. Acaba cin veya bir hayalet mi musallat olmuştu? Şizofren mı oluyordum? Ya da belki her şey bir rüyaydı.

Jimin'e bir şey çaktırmamak için sakin bir şekilde konuştum, "Sorun yok. Yurda gidip pansuman yaparsak geçer. Yurda dönelim."

Beni hastaneye gitmek için ikna etmeye çalışan oda arkadaşımı geçiştirdim ve canımın acımadığını söyledim. Zoraki de olsa onu ikna etmeyi başardım ve sinemadan çıktık. Yürüyen merdivenlere doğru ilerlerken etraftaki insanlar bize meraklı ve korkmuş gözlerle bakıyordu. Boynumdan tişörtüme, oradan da yere damlayan kanları anlamlandıramamış olmalılardı -Gerçi henüz ben bile bunu başaramamıştım- Herkes gözlerini bana dikmişken sağ taraftaki kafedeki siyah giyimli biri beni umursamamıştı. Etraftaki insanlar elleriyle beni gösterip panikle konuşurken o sadece sabit bir şekilde gözlerini yere dikmişti. Kendinden o kadar emindi ki sanki olan her şeyi önceden biliyordu.

SIREN [✓] TaekookWhere stories live. Discover now