"Azcık Yaklaşsana"

13.2K 540 18
                                    

“Asdjalsfhaslfh ne haber millet. Staj yeri canımı resmen çıkardı. Ve artık yeni bir kapak resmimi var. Yapan arkadaşın elleri dert görmesin EzgiOgul çok teşekkür ederim canım tekrar. Benden bölümle ilgili kopya isteyen arkadaşlar oldu. Çok pis bir kezban havasında benim değil mi vermiycem hıh hıhhh vermiycem demek istiyorum adhasıldhao bunu yapmasam içimde kalırdı. Kopya veremem ama bir dahaki bölümde Deniz’in bir sırrını resmen meydana çıkarıyorum. Keyifle okuyun biçızlaarrr :D “

Şaşkınlıkla bir çift mavi göze odaklandım. Beni Arda’nın kafesinde nasıl bulduğunu anlayamadan kolumdan tuttuğu gibi Arda ve Cemre’nin şaşkın bakışları arasında masalardan birine çekmişti.

“Sen sahiden küçük Mert misin?” diye sordum 8.kez.

“Evet. Bunu bana sen verdin hatırlamıyor musun?” dedi yeniden. Bileğini kaldırıp havaya salladı. Melek figürü parıldayarak bana göz kırptı resmen.

“Geri geleceğini söylemiştin” dedim büyük hayal kırıklığı içinde. Öyle olmalıydı bana geri döneceğim demişti.

“Ben gelemedim. Ama gerçekten bir sebebi var” dedi heyecanla. Yani o muydu?

“Beni ilk gördüğünde neden tepki vermedin?” diye sordum aynı şaşkınlıkla.

“Çünkü sen olmadığını düşündüm sende bana bir şeyler söylemeyince sen değilsin sandım” dedi kafasını masasının üzerindeki ellerine bakmak için aşağıya eğerken.

Derin bir nefes aldıktan sonra “Peki şimdi o küçük kız olduğumu nerden anladın?” diye sordum.

“Diğer kolyenden. İlk karşılaşmamızda fark etmemiştim ama 2.kez çarpıştıktan sonra o kolyeyi fark ettim.” Dediğinde açıklaması gayet mantıklı gelirken elim boynuma gidip diğer kolyeyi kavradı.

Anne ve babamın resmi olan kolye.

“Melek şeklinde kolye takmam komik oldurdu ancak deri bir bileklikten sarkan kolye ucu hoş duruyor” dedi.

Bu arada gözüm Mert’in arkasında kalan Arda ve Cemre’ye kaydı bize bakıyor ve bir şeyler konuşuyorlardı. Bense hala yıllardır görmediğim küçük koruyucum 2 gün önce hayvan gibi çarpıp omuz attığım velet çıkmasının şaşkınlığı ile uğraşıyordum.

Yanımdaki sandalye çekildiğinde bakışlarım hızla sağıma döndü. Siyah takım elbisesinin içinde ilah gibi oturan kişi tabi ki Deniz’den başkası değil.

“Deniz” diye fısıldadım. Deniz’in bakışları bir bana birde Mert’e gidiyordu. Mert’e baktığımda sanki 40 yıllık dostu gelmiş gibi bir rahatlıkla sandalyesinde geriye yaslanmış Deniz’e anlam veremediğim bakışlar atıyordu.

Deniz’in bakışları bana dönerken “Ne ayak bu piç?” anlamlı bakışlar atarken aynı bakışlar Mert’e döndüğünde “Seni sikerim çocuk” bakışları oluyordu.

Masanın üzerinden Deniz’in elini tuttuğumda yumuşayan bakışlarını bana çevirerek elini oynattı ve küçücük elimi onun kocaman elinin içine hapsetti.

“Oymuş Deniz. O Mertmiş” dediğimde Deniz’in bileğimin iç kısmını okşayan eli durmuş bakışları korku ve şaşkınlık arasında bir ben birde Mert arasında gidip durmuştu.

“Kimsin sen?!” diye kükreyen Deniz ile korkuyla yerimden sıçradım. Ne diye böyle kızmıştı Allah aşkına.

“Ben Mert’im sen kimsin?” diye sordu gayet rahat bir tavırla.

Patron.Donde viven las historias. Descúbrelo ahora