otuz üç

562 45 14
                                    

''Babam kucağında senle evimize adım attığında annemin tepkisini asla unutamıyorum.''  dedi Paris göğsünde uyuklayan çocuğun saçlarıyla oynamaya devam ederken. 

5 yaşından beri neredeyse en sevdiği aktivite buydu. Küçük kardeşinin kahve saçlarıyla oynamak. 

''Annen gibi sende benden nefret ettin değil mi?'' dedi abisinin göğsüne daha çok sokulurken. 

''Asla Rodya. Senden hiç nefret etmedim. Senden nefret edip gittiği için annemden bile nefret ettim ama sana karşı asla öyle iğrenç bir duygu beslemedim. Sen benim yeryüzündeki en sevdiğim insansın, ölene kadar da öyle kalacaksın.''  dedi ve kardeşinin saçlarına bir öpücük kondurdu. Rodya gözlerindeki ve dudaklarındaki gülümseme ile uykuya bıraktı kendini.

Solukları düzene girmiş kardeşini yavaşça göğsünden kaldırıp yumuşak yatağa yatırdı. Bir daha asla dokunamayacağı saçlara özlemle baktı, bir öpücük daha kondurdu. Saçlarından yayılan o mis kokuyu içine çekti son kez. 

Sırt çantasının küçük gözünden kendi evinde yazdığı mektubu çıkartıp Rodya'nın kitaplar ile çalışma masasına, en gözle görülür yere  bıraktı. Rodya bu zarfı hemen fark ederdi. En azından öyle umuyordu. 

Yatağın üzerinde bir melek edasıyla uyuyan kardeşine son bir kez bakıp odadan dışarı attı kendini.

Bir yanı deli gibi üzülürken diğer yanı özgürlük naraları atıyordu. Dışarıdan bakan biri bir şey fark etmezdi. N e yaşıyorsa içinde yaşıyordu Paris.

Acıların en büyüğü içindeydi.

***


gone |bxb|Where stories live. Discover now