Wall of Death

302 22 6
                                    


XIII.

On the Wall of Death
All the World is far from me
On the Wall of Death

It's the nearest to being free

"Ron!"

Ron adını işittiğinde sesin geldiği yöne dönüp baktı. Zikzaklı kazağı içinde genç bir adam kendisine doğru koşmaktaydı. Saçları düzgünce taranmıştı, Ron niye buna dikkat ettiğini o an bilmiyordu. Genç adam yanına geldiğinde nefes nefese olduğundan, Ron kendine gelmesi için ona biraz zaman tanıdı. Neville nefes almaya çalışırken özür dilercesine gülümseyip başını sallıyordu.

"Koridorun... Başından beri... Sana seslenip duruyorum..."

Neville kıyafetlerinin buruşmasına aldırmayıp ellerini dizlerinin üzerine koydu ve derin bir nefes alırken 'fiyuv'sesi çıkardı. Ron hala aynı ifadeden yoksun bakışlarla bakıyordu ona. Ensesini kaşıdı.

"Evet, şey, kusura bakma. Kafam biraz dağınık."

Neville doğruldu, elini ona destek olmak istercesine Ron'un omzuna koydu ama Ron'un omzuna yüklediği ağırlığa bakılırsa destek almak isteyen taraf kendisi gibiydi.

"Duydum. Çok üzgünüm Ron."

Ron onun gerçekten üzgün olduğunu biliyordu gene de bu daha iyi hissetmesine sebep olmamıştı. Geçen akşam olduğu gibi sabaha kadar ağlamak istemediğinden zihnini gereksiz ayrıntılarla doldurdu ve başparmağıyla kapıya işaret etti.

"Bana eşlik etmek ister misin?"

"Tabii. Tabii, olur."

İkili bakanlığın koridorlarında yürümeye devam etti. Cilalı zeminde siluetleri geziniyordu. Bakanlık her zamanki gibi büyücü kaynıyordu ve çalışanlar sokakta görebileceğiniz işe giden çoğu muggledan bile dalgınlardı. Bakanlıkta her zaman görülmesi gereken insanlar, imzalanması gereken kağıtlar ve kontrol edilmesi gereken raporlar olmuştu ve olmaya devam edecekti. Ron bu işi sevdiğini pek söyleyemezdi ama savaş sonrası bakanın çıkardığı kanuna göre bu zor zamanda bütün savaş kahramanları yeni seherbazlar olarak atanmıştı, özellikle de Harry'nin, Hermione'nin ve Ron'un gözden kaybolma şansı pek yoktu. –eh, tekrar düşünülürse Hermione ve Harry işten kurtulmanın bir yolunu bulmuş sayılırlardı- Başlarda bir grup insanla beraber itiraz etmişti ama bakan birkaç defa bunun geçici olduğu konusunun üstünde durunca kaderine razı olmuştu. Hermione'nin kurduğu uzun, insanı sıkan cümlelerine bile direnen bakanın geri adım atmaya pek niyeti yoktu. Böylece Ron, Harry, Hermione, Ginny, Luna, Neville ve savaştan sağ salim kurtulan diğer herkes 'işler yoluna koyulana kadar' yeni baş seherbaz kadrosunu oluşturmuştu, geçici süreliğine. Bu geçici süre beş yıldır geçecek gibi görünmüyordu.

"Hogwarts ile ilgili raporu okudun mu?" diyen Neville'in sesiyle bölündü düşünceleri.

Neville'in sesi gene iş konuşması tonuna bürünmüştü, bu zamanlarda yüzü ne kadar ciddiyetsiz gözükürse gözüksün sadece sesiyle insanlara işini ciddiye aldığını gösterebiliyordu. Hatta aralarında bütün savaş kahramanlarının seherbaz olma zorunluluğuna en sevinen kişi kendisiydi. Diğerlerinin bunu neden istemediğini anlayamıyor gibi de bir hali vardı.

"Yeniden inşası neredeyse tamamlanmış. Ağır hasar alan kimi yerler de birkaç aya biter diyorlar."

Ron homurdandı. "Ee ne olmuş? Bize son sınıfı yeniden okutmayı düşünmüyorlar değil mi?"

Neville yüksek sesle kahkaha attı. Başka bir yerde olsalar bütün dikkatleri üzerlerine çekebilirlerdi ama burada, bakanlıkta, insanların dikkat ettiği son şey diğer insanların hareketleriydi.

"Birkaç yere isimlerimizi veriyorlarmış. Bil bakalım benim ismim nereye veriliyor?"

Ron hafifçe sırıttı, ikisi de aynı anda cevap vermişti. "Köprü."

Neville'in yüzündeki ifade Ron'u gülümsetmeyi başarmıştı: gurur.

Küçüklerken nasıl onu korkak olarak gördüklerini düşündü. Neville koca okulda korkak olarak adlandırılabilecek son kişiydi. Savaş sırasındaki cesareti ozanlara malzeme çıkartacak kadar epikti. Ayrıca Harry ve Hermione ile felsefe taşını aramaya çıkacakları gece, başarısız da olsa bir mücadele örneği sergilemişti. Yıkılan köprünün yerine yapılan köprüye Neville'in adını vermek doğru bir karardı, bunu hak etmişti.

Everybody Hurts (2011)Where stories live. Discover now