red & blue

1.2K 83 36
                                    

Bir ay sonra
“Bugün kravat takmıyorsun bakıyorum.” Natasha beyaz takım elbiseli adamın yanına gitti. “Sakinleş. Her şey güzel olacak. Ve harika görünüyorsun.” arkadaşının papyonunu düzeltti ve omuzlarını elleriyle süpürdü.

Tony derin bir nefes verdi “Steve hazır mı? Peki misafirler? Herkes geldi mi? İkramlar-”
“Sakin ol dedim, Tones. Her şey yolunda. Steve de-” açılan kapı ile konuşmaları bölündü. Steve hızla içeri girdi ve nişanlısına sarıldı “Çok stresliyim.”
“Ben de, tatlım. Ben de.” Tony gözlerini kapadı ve kendini Steve'e teslim etti.

“Sizi bölmek istemem ama düğünden önce birbirinizi görmeniz uygun değil. Çık Steve hadi.” sarışın adam hızlı bir öpücük alıp kapıdan çıktı. “Sizi şapşallar. Ama sizi seviyorum. En sevdiğim çiftsiniz. Ama bunu Joyce'a söyleme.” gülümseyip Tony'nin içini rahatlatmaya çalıştı.

“Tony.” Nick siyah takım elbisesi içinde odaya girdi ve Tony'e sarıldı. İki adam da gözlerini sıkıca yumdu “Kendi çocuğum evleniyormuş gibi hissediyorum.” gözünden bir damla yaşın akmasına izin verdi “Bundan kimseye bahsetmek yok.” ayrıldıklarında Tony gülümsedi ve burnunu çekti “Bahsetmem.”

Esmer adam derin bir nefes alıp odadan çıktı. Her basamak daha da uzak gibi geliyordu. Stresten kusacağına yemin edebilirdi. Kendini sıktı ve Steve'e kavuşmak için daha da hızlandı.

Herkes oradaydı. Maria Hill, Coulson'ın korkutucu takımı, yeni katılan Avengerlar, Sam, Joyce... Yere serilmiş beyaz halıya adımını attı. Etrafta mor çiçekler ve masaları süsleyen mor detaylar dışında başka bir renk yoktu. Çadır ise yeşil yapraklı mor çiçeklerle süslenmişti.

Steve ona bakıyordu. Gözlerinin ışıldadığına yemin edebilirdi. Muhtemelen ağlıyor diye düşünmeden edemedi Tony. Çünkü kendisi de zor duruyordu. Adımların onu Steve'e yakınlaştırması gerekirken uzaklaşıyor gibi hissediyordu. Sonunda nişanlısının yanına vardı ve karşısında durdu.

Mükemmel görünüyor diye düşündü ikisi de. Birbirlerine bakmadan duramıyorlardı. İkisinin de yüzünde o aptal gülüş sabitlenmişti.

Nick ikisinin arasına geçmiş onları inceliyordu. Daha fazla dayanamayacaklarını anlayınca söze atıldı “Sevgili misafirler bugün burada iki kalbin buluşması için toplandık.” güldü “Böyle konuşmalarda pek iyi değilim bu yüzden Natasha'dan bana bir konuşma hazırlamasını istedim.” misafirler ve çift güldü “Sanırım ona bağlı kalamayacağım.”

Derin bir nefes aldı ve devam etti “Bu günün geleceğini hepimiz biliyorduk. Hatta bazılarımız onlardan daha önce biliyordu. Görevimiz çok tehlikeli. Bu tür işleri bir saniye bile geciktirmek ateşle oynamaktır. Birbirinize söylemek istediğiniz bir şeyler varsa ertelemeyin. Her şey çok geç olabilir.”

Nick konuşmasını bitirdiğinde yüksek bir alkış koptu. Natasha ıslık çalıyordu. Yanındaki Clint'in omzuna vurdu “Sen neden alkışla- Ağlıyor musun?” Sarışın adam hıçkırarak ağlıyordu “Çok duygusaldı. Babalarım evleniyor.” Natasha güldü ve kolunu adama sardı “Evet. Sonunda.”

“Yüzükler hazır mı?” Coulson elindeki yüzüğü Steve'e,  Melinda ise Tony'e verdi. “Benden sonra tekrar et, Steve.” Steve başını salladı

“Bu yüzükle,”
“Bu yüzükle,”
“evlenmiş olacağım.”
“evlenmiş olacağım.”
“Sen de tekrar et, Tony. Bu yüzükle,”
“Bu yüzükle,”
“evlenmiş olacağım.”
“evlenmiş olacağım.”
“Sizi koca ve koca ilan ediyorum. Damadı öpebilirsin.”

Tony elini Steve'in yanağına koyup kendine çekti ve dudaklarını birleştirdi. Sabahtan beri görüşmemişlerdi. Doğrusu bir ay boyunca birbirlerine doğru düzgün zaman ayıramamışlardı. Sanki en ufak hareketleri bile diğerine zarar verecekmiş gibi hissediyorlardı. Nazikçe ama şehvetle öpüşüyorlardı. Artık tamamen birbirlerine aittiler.

“Sence yakın zamanda öpüşmeyi bırakacaklar mı?” Natasha yanındaki adama seslendi. Clint bilmez kaçıncı peçetesini çöpe atıyordu “Bilmem.” Nick ellerini öpüşen çiftin sırtına koydu “Herkes buradayken bir sınırı olmalı değil mi?” gülümsedi “Mutluluklar dilerim.” çiftten uzaklaştı.

“Tebrik ederim!” herkes koşup çifte sarıldı “Çocuklar nefes alamıyorum!” Tony kalabalığın arasında ezilmişti neredeyse. Steve, kocasını kendine çekti ve yanağını öptü. “Boy boy bebekler yapın tamam mı?” Clint ağlayarak aynı anda ikisine de sarıldı “O biyolojik olarak pek mümkün değil ama senin için deneyebiliriz.” Tony gülüp adamın sırtına vurdu.

“Daha fazla içersen kusarsın!” Bruce müzik yüzünden sesini duyurmakta zorlanıyordu “Ben bir tanrıyım, tatlım. Unuttu-” Thor çimenlerin üzerine kustu. “Ben de bilim insanıyım, sevgilim. Unuttun mu?” Bruce Thor'un kalkmasına yardım etti ve lavaboya götürdü.

“Düğünüme bir tanrı kustu! Asla unutmayacağım!” Tony dans ederken bağırıyordu. Steve ise onu izleyip gülüyordu. “Hadiii! Benimle dans et!” ellerinden tutup piste çekti ve dans etmeye başladı. Sarışın adam da ona ayak uydurdu.

Şarkı yavaşladığında Tony de yorulmuştu. Kendini Steve'in kollarına bıraktı ve kollarını adamın ensesinde birleştirdi. Kafasını göğsüne yasladı “Seni seviyorum, kocacığım.”
“Ben de seni seviyorum, benim küçük, yorgun kocam. Hiç de sevmeyi bırakmayacağım.”

Müziğe ayak uydurup yavaşça dans etmeye başladılar. Yanlarına dans ederek yanaşan Joyce ve Natasha'ya selam verdiler “Tekrar tebrikler. Balayına nereye gideceksiniz?” Steve şaşkınlıkla baktı “Balayı için izin alabileceğimizi sanmıyorum.”
“Ben de tam bunun için gelmiştim. Nick size bir haftalık izin verdi. Size iyi eğlenceler. Bu arada Joyce ile kalacağımız bir yer?”
“Burada bir odan var biliyorsun değil mi? Yatağı kırmayın.”

“Seninle her yere giderim. Her yeri cennet yapmaya yeteceksin zaten.”
“Tony beni ağlatmaya mı çalışıyorsun? Çünkü zor duruyorum.” Esmer olan gülüp dudaklarını birleştirdi. “Sensiz kayıptım. Ne yapacağımı, ne olacağımı bilmiyordum ve alkol bağımlılığım kötüye gidiyordu. Sen beni aydınlığa çıkardın, Steve. Ben kapkaranlık bir mağarada sıkışmışken benim ışığım oldun. Seni seviyorum. Hep seveceğim.”

“70 yıl sonra uyandığımda buraya alışmanın ve devam etmenin çok zor olacağını düşünüyordum. Sen bana her zaman yardım ettin. En zor anımda dâhi yanımda oldun. Bunu aşmamda yardım ettin. Seni çok seviyorum. Sonsuza dek seveceğim.” Kafalarını birbirine yasladılar ve müziğin ritmine göre sallandılar.

So I'll get the lights and you lock the doors 
Bu yüzden ışıkları kapatacağım ve sen kapıları kilitleyeceksin
We ain't leaving this room 'til we both feel more
İkimizde daha fazlasını hissedene kadar bu odayı terk etmeyeceğiz
Don't walk away, don't roll your eyes 
Çekip gitme, gözlerini devirme
They say love is pain. Well, darling, let's hurt tonight 
Onlar aşk acıtır diyorlar. Peki sevgilim, hadi bu gece yaralanalım

Etraflarındaki herkesin oturduğunu ve müziğin bittiğini fark ettiklerinde dâhi yerlerinden kıpırdamadılar. Tony eşine sarılmak için parmak ucunda yükseldi. Kafasını boynundaki çukura gömdü ve gözlerini kapadı. Her dakika ona olan aşkı artıyor gibi hissediyordu.

Bir ya da iki hafta ara vereceğim görüşmek üzere

moondust | stonyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin