45: ["Burası."]

8.6K 428 219
                                    

××

Boran'ın mesaj atmasının üzerinden birkaç saat geçmişti ve ben, ne yalan söyleyeyim, heyecanlanmıştım. Aslında, içimde ona karşı büyük bir öfke vardı. Kızgındım, bize yaptığına karşı. Ve bir ay sonra geri dönmesinin nedenini de merak ediyordum. Bana bir açıklama yapacak mıydı bilmiyordum ama yapmak zorundaydı, ben aptal değildim. Ama onu seviyordum. Bu beni biraz aptal yapardı belki...

"İyi geceler hepinize, öpüldünüz." diyerek odama geçtim. Saat 02:27 idi ve benim hiç uykum yoktu. Evime gelir miydi? Gelirdi.

En son iki gün önce duş aldığım aklıma gelince yüzümü buruşturdum. İğrenç kokuyordum ve iğrenç kokan tek yer bedenim değildi. Odam ahıra dönmüştü resmen. Her yerde çikolata çöpleri vardı, laptop ayrı bir yerdeydi, kıyafetlerimin hepsi tekli koltuğumda yığılmış, bir dağ oluşturmuştu.

Hızlıca çöpleri ve odamı toparlayıp, kirli kıyafetleri banyoya attım. Bornozumu omzuma atıp, balkon kapısını ve perdeleri açtım. Ben çıkana kadar koku da gitse iyi olurdu.

Yaklaşık kaç dakika sürmüştü duş almam bilmiyordum ama kendimi hafiflemiş hissediyordum. Havluyla saçlarımın nemini alıp üzerime şort takımımı geçirdim ve bornozumla havlumu banyoya asmak için odamdan çıktım. Salondan televizyonun sesi geliyordu, halâ uyumamakta kararlıydılar galiba, benim gibi. Mutfağa gidip kendime bir bardak süt ısıttım. Evet, halâ süt içiyordum, çünkü acayip rahatlatıyordu ve cilde de iyi geliyordu. Koca bardağa sütümü doldurup, mutfaktan çıktım ve odama girdim.

Kapıyı açar açmaz balkon kapısının önünde gördüğüm beden yüzünden ufak çaplı bir korku yaşamıştım ve sütüm elimden düşmüş, bardak parçalara ayrılmıştı. Bir dakika, ne?

Aslı koşarak ve "Noluyor lan?" diyerek yanıma geldiğinde sadece, "Bir şey yok," diyebilmiştim. Ardından Hande de gelmiş, "Ebesinin örekesi," gibi saçma biraz da haklı bir tepki vermişti. Sezin, "Hırsız mı? Yettim ulan!" diye koşarak odaya girdiğinde, bakışlarım ona bile dönmemişti. Çünkü tam karşıya bakıyordum.

Karşımızda duran kişi hırsız değil, Boran'dı.

"Bu kadar telaş yapmanıza gerek yoktu."

"Siktir lan oradan."

"Ne işin var senin burada?"

"Yanlış adrese gelmişsin koçum sen."

Kızlar teker teker Boran'a laf yetiştirirken ağzımdan tek bir cümle dahi çıkmıyordu. Nasıl çıkacaktı? Ne diyecektim? Giden oydu.

Bakışlarımı Boran'a değdirmeden kızlara dönerek, "İçeri geçsenize." dediğimde hiçbiri bir şey demeden odadan çıktı. Derin bir nefes alıp kapıyı kapattığımda, yutkunup yatağıma oturdum. O yokmuş gibi davranacaktım.

"Eylül..."

"Sütüm bok oldu senin yüzünden."

Yatağa bakarak söylediğim cümleden sonra gelip yatağıma oturdu. Elini uzatıp çeneme koyacağı sırada olayı algılayarak geri çekildim. "Burada olmaman gerek."

"Asıl olmam gereken yer burası."

Yutkundum. Doğru söylemişti. Olması gereken yer burasıydı. Olmam gereken yer onun kollarıydı.

"Ama o yer artık yok, Boran. Başka yerlerde olabilirsin."

"Burada olmalıyım."

"Olmamalısın."

Yüzüne bakmıyordum, yüzüme bakıyordu, hissedebiliyordum. Yüzüne bakamazdım, bakmayacaktım. O gün, o sahilde o da bana bakmamıştı.

KAFAYI YEMİŞSİN •texting•Where stories live. Discover now