-29-

6.8K 366 23
                                    

Birkaç günün ardından Clarabel ve Anthony çifti en yakın arkadaşlarının evindeki küçük partiye katılmış ve şehir merkezinden uzaktaki evlerine geri dönmüşlerdi. Victoria ve Nicolas'ın oğlu Andre ile oldukça iyi vakit geçirmişlerdi ve ikisi de davet sırasında bol bol kendilerinin ne zaman varis haberi verecekleri konusunda sıkıştırılmışlardı. Kıvrak zekaları sayesinde kolaylıkla sıyrılabilmişlerdi.

Uzun süre kalmaya devam edecekleri Havenhurst ise gün geçtikçe daha çok çiçekli alana sahip olmakla kalmıyor aynı zamanda köydeki çocukların zaman zaman gelip hikaye dinledikleri minik köşeleriyle cıvıl cıvıl görünüyordu. Anthony başta tüm bu çocukların belli aralıklarla ziyarete gelmesine pek sıcak bakmasa da bir süre sonra kendini Clarabel'in masal dinletilerine kulak misafiri olurken bulmuştu. Genç kadına Elpis diye hitap etmeye devam ediyorlardı ve Anthony de kimliğini gizliyordu bu süreçte çünkü her ne kadar Clarabel bunu saçma bulsa bile kiracıların gözünü korkutması gerektiği zamanlar oluyordu ve bu sebepten otoritesini elinde tutmalıydı.

Diğer yandan bu uçsuz bucaksız alandaki yeşillik Clarabel ve Anthony'nin şimdiden yüzlerce sohbetine tanıklık etmişti. Anthony işlerini sıkı çalışarak hep önceden bitiriyordu ki güzel karısı ile gün batımında piknik yapabilsin veya tam tersi şekilde, gece boyu sevişip gün doğarken en yakın tepeye çıkıp Clarabel'in gösterdiği biçimde uçan kuşlara bakıp hangilerinin sevgili olduklarını anlamaya çalışıyorlardı.

"Elpis,bu at nerede o halde?"

Clarabel hemen elindeki pudingi bitirip kolunun tersiyle ağzını sildi ve derin bir nefes alıp "Sakin olun," dedi çocuklara. "Puding molası kafamı karıştırmış olabilir, en iyisi baştan anlatayım."

"Elpis..."

"Evet, tatlım?"

"Burnunda hala puding var."

Clarabel çocuklarla birlikte kendine gülüp yüzünde puding kalmadığına emin olduktan sonra eteğini altına toplayıp öne doğru eğilerek anlatmaya koyuldu. Dışarıdan ne kadar heyecanlı göründüğünden habersizdi. "Pegasos, Medusa'nın bedeninden doğmuş kanatlı ve görkemli bir attır, bunu biliyorsunuz.," deyip ellerini havada iki yana olabildiğince açtı. "Kanatlarını bir kere açtı mı, Olympos Dağı'nın zirvesine çıkabilirdi ve tanrılar onu zevkle, hayranlıkla karşılardı. Güzel ata tanrılar dışında da kimse binemiyordu ve Zeus'un yıldırımlarını taşımakla görevliydi."

"Bu kadar mı?" diye soran minik köylü kızın bakışları kesin bir şekilde küçümseyiciydi. Anlaşılan kanatları olan bu atın hikayesi pek de doyurucu gelmemişti.

Clarabel, yalandan şöyle bir etrafı kontrol etti ve oturduğu ağacın kovuğundan kalkıp çocukların yanına yere oturdu. Eteğini toplayıp bağdaş kuracak şekilde yerleşince "Yaklaşın," diye fısıldadı ve tüm çocuklar minik çığlıklarla kadına doğru yanaştı.

"Şairlere göre Pegasos, İlham tanrıçalarına hizmet ediyordu ve Pieridelerle yaptıkları yarışmada İlham tanrıçaları, Helicon Dağı'nın zirvesinde öyle güçlü ve sıra dışı şarkı söylemiş ve dans etmişler ki yer ve gök sırf onları duyabilmek için hareketsiz kalmış. Bu sırada Dağ da neşeyle tanrılara doğru yükselmeye başlamış," derken sesi fısıltıya dönüştü yeniden Clarabel'in ve kaşlarını kısa bir an çattı. "Dağ'ın izin almadan yükselmesi üzerine Poseidon görevine engel olunuyor gibi hissedip Pegasos'u dağın cesaretini ölçmek için gönderir. Pegasos, tam da zirveye ulaştığında ayaklarıyla yere vurur."

Genç kadın cümlesi biter bitmez elindeki kaseye kaşığını vurup ağzıyla sesi taklit edince çocuklar yerinde sıçradı ve gülümseyerek devam etti. "Pegasos'un ayaklarını vurmasıyla Hippocrene pınarı fışkırmış ve ardından çeşme, kutsal kabul edilir hatta İlham tanrıçalarının en zengin esin kaynağı olarak betimlenmiştir."

Masum Şeytan Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora