🦑49🦑

8.9K 476 54
                                    

Nefesimi tuttum ve tam önümde durana kadar bekledim. Baran'ın meraklı bakışlarına aldırış etmeden Özgür'e baktım. Kolumu çekiştirerek tuttu ve "Nereye?" diye sordu. Bastırılmış sesinden dişlerini sıktığını anlamıştım. Baran'a bir saniyeliğine bile bakmayıp, onu yok sayıyordu. Ya da olmadığına inanmak istiyordu.

Kolumu kendime çekip, elinden kurtulmaya çalıştım ancak beni kendine doğru çekip ona doğru sendelememe neden oldu.

"Bırak kolumu," derken Baran'ın yavaşça hareketlendiğini gördüm. Hayır ya, sen bu işe karışmamalısın çocuk adam. Aksi halde dişlerini yerden toplayacak kişi sen olursun. (Yazar kendi iç sesini konuşturmuştur.)

Bu hareketliliği Özgür'de fark etmiş başını yana eğerek Baran'a kısa bir bakış atmıştı. Ardından sanki yanımızdan sinek geçiyormuş gibi bir umursamazlıkla kolumdaki eliyle beni kendi etrafımda çevirip sağ tarafına hapsetti. Koluyla ittirerek yürümeye başladı ve yüzüme eğilerek, "Sütünü içtin mi sen? Çok huysuz görünüyorsun bu gün?" dedi.

Şaşkınlıkla onu izlerken Baran'ı orada unuttuğumuzu fark ettim ve kafamı hafiften çevirerek, "Aşağıda bekle beni!" demeyi başardım.

Özgür boştaki eliyle kafamı tutarak kendisine çevirdi ve "Gel sana muzlu süt ısmarlayayım," dedi.

"Saçmalıyorsun," dediğimde beni sandalyelerden birine oturttu ve yanağıma ufak bir öpücük kondurdu.

"Sen burada bekle ben hemen döneceğim," doğrulup uzaklaşmaya başladığında sandalyemi geri itip kalkmak için hareketlendim. Ancak Özgür yeniden bana döndü ve "Eğer gidecek olursan, o piçe biraz önce yapmadığım şeyi yapmakta tereddüt etmem," dedi. Ardından yürümeye devam etti. Ben de sandalyeme geri oturdum. Telefonumu çantamdan çıkarıp Baran'a kısa bir mesaj çektim.

'Beş dakikaya geleceğim.'

Uygulamadan çıkmadan cevap geldi.

'Bir sorun çıkarsa haber ver.'

Telefonumu henüz çantaya atmıştım ki Özgür elinde iki kutu sütle birlikte yanıma, hemen dibime, bir sandalye çekti ve sütlerden birini bana uzattı.

Alıp bir yudum içtim ve masaya bıraktım.

"Nereye gidiyordun?" Diye sordu. Sesindeki zor bastırdığı öfkesini hissedebiliyordum. Aynı zamanda sağ yumruğunu sıkıp gevşetiyordu.

"Yemek yemeye," dedim rahat olmaya çalışarak.

"Onunla mı?"

"Sayılır," dediğimde başını sallayarak söylediğimi tekrar etti.

"Kim o?"

"Baran," dediğimde diğer elindeki süt kutusunu sıktı.

"Adını sormadığımı biliyorsun." Dişlerini sıkıyordu.

"Beni sorguya mı çekiyorsun?" Deyip sandalyede ona doğru döndüm.

"Sayılır," dediğinde oflayarak masadan kalkmaya çalıştım ancak kolumdan tutarak yeniden oturttu.

"Onun için mi?" Diye sorduğunda ona döndüm.

"Ney onun için mi?"

"Onun için mi bitirdin?" Sesi kısılmıştı.

"Hayır." Sesim sessiz bir çığlık gibi çıkmıştı.

Birden sandalyesine tekme savurarak ayağı kalktı ve "NE İÇİN O ZAMAN?!" diye kükredi.

Korkuyla irkilirken ellerini saçlarının arasına soktu ve çekiştirmeye başladı. "Anlamıyorum! Kendi kafamda kurup duruyorum! Ve hep en kötüsünü düşünüyorum! Delirecek gibi oluyorum, Erva."

"Özgür..."

"Eğer anlatmayacaksan boşuna konuşma," derken sesi güçsüzdü.

Lanet Altay Ürek'e girsin! Umurumda değildi.

Daha fazla dayanamayıp sandalyemden kalktım ve boynuna sarıldım. Kolları belime sarıldı ve omuzları bir saniyeliğine titredi.

"Anlatacağım, söz veriyorum anlatacağım." Deyip ellerimle saçını okşadım. "Ama şimdi gitmem gerek," dediğimde birkaç santim geri çekilerek yüzüme baktı.

"Gitme."

"Özgür, daha fazla zorlaştırma lütfen. Geleceğim yanına." Deyip ondan tamamen ayrıldım. Biraz daha oyalanırsam gidemeyeceğimi bildiğimden arkamı döndüm. O anda üzerimideki gözleri fark ettim. Tüm yemekhane, ki yemekhane ilk defa bu kadar doluydu, bizi izliyordu. Çoğu sırf izlemek için gelmiş ayakta durarak öylece yüzüme bakıyorlardı.

Çantamı düzeltip kapıya doğru ilerlemeye başladığımda arkamda bir gürültü koptu. Dönüp baktığımda Özgür'ün masayı ters çevirdiğini gördüm. Yetmemiş olsa gerek, ayağının önünde duran sandalyeye güçlü bir tekme savurarak karşı duvara vurdu ve sandalye ortadan ikiye ayrıldı. O sırada kapıdan müdür ve müdür yardımcısı girdi.

Lanet olsun! Gözleri ilk Özgür'e ardından ondan bir kaç adım ötede duran bana kaydı.

"Siz ikiniz!" Diye bağırdığında Özgür ona doğru döndü. "Benimle gelin!" Sesi sertti.

Özgür kusursuz bir piç sırıtışı sergileyerek yanıma geldi ve belimden tutarak beni müdürün peşinden sürüklemeye başladı.

"Hadi gidelim." Diyerek göz kırptığında sert bir tokatla yüzünü diğer tarafa döndürdüm.

🦑🦑🦑🦑

Herkesee merhaba!! Bu gün çok mutluyum çünküüü Ucube'nin finali bir anda aklıma düştü. Ve bir şey diyim mi? Kendim bile düşlerken Özgür'e düştümmm! Neyse, biraz daha konuşup spoi vermek istemiyorum. O yüzden sizi öpüp, oy ve yorum rica ederek gidiyorum😘👐🏻.

UCUBE | TextingWhere stories live. Discover now