1

910 44 33
                                    

Kızıl kadın kulağının dibinde duyduğu homurtuyla uyuyakaldığı koltukta yan döndü. Sesi umursamadı ve uzanmaya devam etti. Gece boyunca kabuslar uyumasına izin vermediği için biraz film izlemeye gelmişti ama biri onu rahat bırakmıyordu. Ardından kulağında hissettiği nefesle sırt üstü dönüp
öfkeyle gözlerini aralamıştı ki gördüğü manzarayla adeta nefesi kesildi.

Burnunun dibinde kocaman bir ayı ona bakıyordu. Korkuyla gözlerini kocaman açıp uyku sersemliğiyle bağırıp kaçmaya çalışırken Tony'nin evinde bir ayının ne işi olduğunu düşündü.

Ardından olduğu yerde durup arkasını döndü.

"Zihnimin bi oyuncak olmadığını sana daha kaç kere söyleyeceğim Wanda!"

Ardından ayı görüntüsü silikleşerek kayboldu ve Wanda saklandığı koltuğun arkasından çıktı.

"Hadi ama! Sence de eğlenceli değil miydi?" ve zıplayarak koltuğa oturdu.

"Kesinlikle hayır." dedi Natasha ve tekrar yerine geçip ayaklarını uzattı.

Erkek kardeşi ve o sürekli güçlerini kullanarak herkesle uğraşıyor ve sinirlerini bozuyordu. Ama onlara anlamsızca kızamıyorlardı.

"O zaman hoşuna gidecek bir şeyler deneyelim." ardından ellerini her zamanki gibi hareket ettirmeye başladı.

Kızıl kadın itiraz etmek için ağzını açmıştı ki yanında gördüğü kişiyle bunu söylemekten vazgeçti.

Steve. Tam ayak ucunda yüzünde muzip bir sırıtış eşliğinde ona bakıyordu. Göz kırpıp gülümsemesini sürdürdüğünde Natasha bunun gerçek olmadığını bilsede elinde olmadan gülümsedi.

Henüz hiç sesli bir şekilde düşünmemiş olmasına rağmen Steve'den etkileniyordu ve bunun kuvvetlenip köklenmesini kulağa korkunç geliyordu . Steve çok yakın arkadaşıydı ve aralarındaki bağın adı o üç harfli lanet kelimeye dönüşsün istemiyordu.

Wanda kahkaha atmaya başladığı için yarattığı Steve bir anda kaybolmuştu. Gülmekten koltukta yan düşmüş ama hala gülmeyi bırakmamıştı. Natasha onun bu haline gözlerini devirip yanındaki yastığı sertçe ona fırlattı. Wanda güçleriyle yastığı havada kapıp kendini koruduğu zaman Natasha yeniden gözlerini devirdi.

"En azından evdeyken güçlerini kullanma ki sinirimi çıkarabileyim." ve eli başka yastığa gitsede vazgeçip yerine bıraktı.

Kapıdan içeri giren Tony ve Steve onların bu haline anlam vermeye çalışır bakışlar atıyorlardı.

"Wanda beni uykumdan beynimin içine bir ayı sokarak uyandırdı da." ve Steve'in oturabilmesi için ayaklarını kendine çekti. İkiside bunu çok normal karşıladı ve oturdular.

"Üzgünüm ama bu evde yeterince ayı var. Noelde sana bir ayı almayacağız Wanda." dedi Tony ve elindeki içkiden bir yudum aldı.

"Ben evdeki ayılardan birini gösterdim zaten." dedi Wanda ve gülmeye devam etti. Natasha ise birbirinden zeki bu iki adamın bir şeyler sezeceğinden korkarak ayağa kalktı ve odasına gitmek üzere ilerledi.

Odadan çıkıp köşeyi dönmüştü ki Tony önünü kesti. Kızıl kadını ittirip mutfağa sokarken ardından kapıyı kapattı.

"O evdeki ayının bir ismi var mı? Ya da ayının seninle olan bağının?" ardından tezgahta duran içki şişesinden biraz daha doldurdu. Kızıl kadın şüphesiz tanrının ona ajan olması için bahşettiği yeteneklerini kullanıp yüzüne umursamaz bir ifade kondurdu ve konuştu.

"Hangi cehennem hakkında konuşuyosun bilmiyorum ama ben uykumu almazsam yeterince boğaz kesemem Stark." ve alaylı bir tebessüm edip kapıya yöneldi. Tony onu kolundan tutup kendine çevirdi ve gözlerine bakmaya zorladı.

"Yaşlı adamla aranızda benim yeni fark ettiğim ne geçiyor?" ve kadının kolunu bırakıp bir sandalye çekti.

"Hiçbir şey."

"Aman tanrım! Senin gibi bir ajanın yalanını yakaladığıma inanamıyorum. Yakışıklı olduğum kadar zekiyimde." ardından içkisinden bir yudum aldı.

"Yalan değil." ve yüzündeki ifadeyi hiç bozmadan Tony'nin az evvel içki doldurduğu şişeyi alıp kafasına dikti.

"Böyle söylemen beni bundan soğutmak yerine merakımı besliyor Romanoff ve ben meraklıysam bittin demektir."

"Boş bir merak sahibisin Stark." dedi kızıl kadın ve saçını savurarak. Ardından odaya çıkıp uyumak üzere mutfaktan çıktı. 

İçeriden Steve'in kahkahası geldiğinde istemsizce gülümsedi. Ses tonu hoşuna gidiyordu. Aynı kokusunun ve muhteşem gözlerinin gittiği gibi. Kendini boşluğa bakarak sırıtırken bulunca hemen toparlandı. Kim olduğunu, sınırlarını unutmuştu ve hatırlaması gerekiyordu.

"Kendine gel." diye fısıldadı yavaşça. Sesli söylerse belki yardımı dokunurdu. Bir adım atmıştı ki duyduğu ses yerinde kalmasını sağladı.

"Sanırım burada kendinde olmadığını düşünen biri var."

Onu aklından çıkarmak istedikçe sanki evren ikisini ensesinden tutup burun buruna yere atıyordu. Natashanın gülümseyen yüzü bir anda ciddileşti ve arkasını döndü.

"Nat, sen iyi misin?" ardından eğildi ve gözlerine baktı sarışın adam.

"Bilmiyorum." Kızıl kadının umursamazca verdiği bu cevap Steve'i zerre kadar memnun etmemişti. Bunun içeride konuştukları 'evdeki ayılardan biri' mevzusuyla alakası olup olmadığını düşündü. Bu ayının Bruce olduğundan emindi çünkü ayrılmalarına rağmen birbirlerinden hala hoşlandıklarını düşünüyordu.

Gerçek bambaşka olsada ikiside biri gelip kafalarına vurmadan bunu anlamayacak gibi gözüküyordu.

"Yardım edebileceğim bir şey var mı? Yani garip gözüküyorsun ve iyi olman benim için önemli." diye geveledi sarışın adam.

"Neden?" Natasha gözlerini Steve'e dikmiş cevabını bekliyordu.

"Çünkü sen.." dedi ve sustu adam. Cevabını daha kendi bilmiyordu. Neden Nat'i bu kadar umursuyordu? Neden onun mutlu olmasını kendi mutluluğundan çok istiyordu?

Genç kadının gözleri bakışlarına dolan umut nedeniyle ışıldıyordu.

"Çünkü sen benim en yakın arkadaşımsın." dedi sarışın asker zorlanarak. Nat kalbini delip geçen bu sözlerle yutkundu ve bir saniyeliğine düşen yüzüne sahte bir ifade kondurdu. Ama Steve çoktan fark etmişti. İkiside sessizce olan bitene anlam vermeye çalışırken Tony kafasını uzattı.

"Siz iki aptal konuşmayı akıl ederseniz bütün aile rahat bir nefes alacak."

"Neyden bahsediyorsun?" dedi sarışın asker arkadaşına dönüp.

"Eğer bir süre daha sonuca varamazsanız ikinizi bayıltıp bir adaya bırakırım ve siz soyunuzu devam ettirmeye başlayana kadar bir kamerayla izlerim."

"Bu lanet konu seni neden bu kadar geriyor?" dedi kızıl kadın kaşlarını çatarak.

"Çünkü ikinizde mutlu olma şansınız varken mutlu olmamayı seçiyorsunuz ve kendinizi mutsuzluğa hapsediyorsunuz. Şimdi odanıza gidin, biraz konuşun. Sesleri dert etmeyin. Ben ve çocuklar içeride son ses rock dinliyor olacağız." ardından bir kaç saniye içinde gözden kayboldu.

"Tony'nin bahsettiği konudan konuşmak ister misin?" dedi Steve. Natasha yüzüne minik bir tebessüm kondurup kafasını kaldırdı. Adama öylece bakmaya devam etti.

"Tamam, konuşmasak bile bir yere oturmamız gerekiyor." dedi sarışın adam ve kafasıyla salonu gösterdi.

"Odama ne dersin?" diyerek merdivenlere hareket etti kızıl kadın.

Steve yüzünde bir gülümsemeyle onu takip ederken bütün kameralar kapının kenarından sırıtan yüzünü çıkarmış Tony'e dönmüştü.







Hellöööö.


petrichor | romanogers one shotWhere stories live. Discover now