26

3.1K 301 20
                                    

Telefon sesi odada korkutucu bir sesle yankılandığında iki kadın da hızla doğruldular. Günlerin yorgunluğuyla derin uykuya geçmişlerdir.

Çağla telefonu eline alır almaz "Buldun mu?" diyerek açmıştı.

"Helal be. Borçlandım sana. Polisi ara ve acilen adresi gönder çıkıyorum."

Telefonu kapatıp meraklı gözlerle kendisini bekleyen kadına "Bulduk bulduk. Hemen çıkalım. Hadi!" deyip yataktan kalktı.

Etrafta tek bir hayvanın bile sesi yokken arabaya bindiler. Hava oldukça serindi.

Çağla sürücü koltuğuna geçtiğinde Didem navigasyonu ayarlıyordu.

"Otuz beş dakikalık mesafede"

Çağla hızla kemerini takıp arabayı çalıştırırken kafasını salladı.

"Nasıl buldun? Burası... Doğru adres değil mi? Nolur öyle olsun?"

"Evet öyle. Polis telefonuna bakmıştı ama telefondan belli bir yerden sonra sinyal alınmıyordu. Çalıştığı şirketten ev almak için çektiği nakit para miktarını bulduk. O çevrede o kadar yüksek fiyatlarda bir ev en yakın plazaların olduğu yerde vardı. Plazaları yaptıran inşaat firmasıyla anlaşmaya çalışıyorduk. Dairelerde oturan müşterilerin adını verme konusunda sıkıntı çıkardılar. İsim verip arama yaptırmak istedik. Kabul etmişler. Bulduk işte. "

Didem minnet dolu gözlerle, tüm dikkatini yola vermiş fazla hızlı gitmesine rağmen kaza yapamamaya çalışan Çağla'yı izliyordu.

Kendi kızı için bu kadar uğraşması, içinde ona beslediği duygularda ne kadar haklı olduğunu kanıtlıyordu.

~~

Şoku atlatmıştım ve şu an içimdeki tek his nefretti. Korku veya endişe duymuyordum. Ağlamanın hiçbir faydası yoktu. Vücudumda hissettiğim ağrılara rağmen odanın içinde dört dönüyordum.

Mercan'ın o görüntüsü bir türlü aklımdan çıkmıyor. Umrumda olan sadece ne durumda olduğu. Buradan nasıl kurtulacağımı düşünüyorum.

Ayağımdaki topukluyu çıkartıp cama vurmaya başladım. Topuk kısmını sertçe cama vurmama rağmen çizilmiyordu bile. Boğuluyormuş gibi hissediyordum. Başımdaki ağrı ve olduğum odadaki havanın her geçen saniye biraz daha azalıyor olduğunu düşünmek beni daraltıyordu. Klostrofobim olmamasına rağmen kafamın içinde kapana sıkışmış gibi hissediyordum.

"O camlar kırılmaz. Boşuna uğraşıyorsun. Kırılsa bile atlayamazs-"

Kapının önünde duyduğum sesle sinir krizi geçirmemek için elimdeki ayakkabıyı o tarafa fırlattığımda aniden kesilen ses sayesinde korktuğunu ve çekip gittiğini anlamıştım. Babam... Öz babam... Nasıl bu kadar düşmanlaşabilmişti kızına? Kendi kızına karşı bir anda nasıl bu kadar nefret dolabilmişti? Olduğumuz durum benim için onu bir yabancıdan farksız hale getirmişti.

Gidip odanın diğer ucundaki diğer ayakkabıyı aldım. Dönüp aynaya baktım. Tabi ya.

Topuk belki camı kıramazdı ama aynayı kırabilirdi.

Ayakkabıyı elime aldığım anda tüm gücümle aynaya fırlattım. Ve çığlık. O kadar yüksek sesle bağırmıştım ki kendim bile rahatsız olmuştum. Ayna üst ve alt yarısı olmak üzere ikiye ayrılmıştı.

Üst kısmı küçük parçalarla doluydu ama alt kısmı neredeyse tek parçaydı ve duvardan kopup yere düşmüştü.

Elime aldığımda neredeyse kare şeklineki büyük parçanın kenarları elimi kesiyordu. Hızla kapının arkasına geçip beklemeye başladım.

Artık ayakta duracak gücüm kalmamıştı. Çok susamış ve acımıştım. Vücudumun her tarafı pis ve acı içerisindeydi. Kaç gündür burada olduğumu bilmiyorum ve düşünmekten aklımı kaybetmek üzereyim. Bu sefer olmalı. Bu sefer de bu iğrenç yerden çıkamazsam dayanamayacağım.

Kapının açılmasıyla nefesimi tutum. Aynayı başımın üzerinde kaldırmıştım. Hâlâ karanlık odanın içinde beni göremediği için biraz daha ilerlemişti.

Tam kapının önüne geldiğinde elimdeki büyük parçayı var gücümle kafasına indirdiğim sırada ayna tuzla buz olurken parçaları yüzüme sıçradığında gözlerimi sıkıca kapattım.

Acı dolu bir çığlık attı ve yere düşmüştü. Yerdeki ayna parçalarına aldırış etmeden diz çöküp yüzüne baktım. Kan gözükmüyordu.

Bir anda bilincim yerine gelmiş gibiydi. "Baba!" gözlerim dolmaya ve ağlamaya başlamıştım. Babamı mı öldürmüştüm. "Baba! Baba uyan." gözyaşlarımın içinde babamı kaldırmaya çalışıyordum.

Babama bunu yapmış olamam. Her ne yapmış olursa olsun babamdı. Onu öldürmüş olamazdım.

Yüzünü buruşturarak homurtular çıkardığında hızla doğruldum. Deli gibi titreyen elimin tersiyle göz yaşlarımı silip onu orada bıraktım ve odadan dışarı koştum. Ölmemişti. Ölmemişti. Kaçmalıydım.

Az önce dizlerime batan küçük parçacıklar bacaklarımı kanatıyordu ve koşamayacak kadar yorgun düşmüştüm. Nerede olduğumu bilmiyordum.

O sırada kapının yumruklanışını duydum. Duyduğum şeyin hangi kapıdan geldiği ya da kim tarafından çıkartıldığı hakkında hiçbir fikrim yoktu. Düşünemiyordum sadece ağlayarak koşuyordum.

Kapıya geldiğimde "Kapıyı aç!" diye bağıran kişinin sesini tanımıştım. Çağla! Kapıya koşup vurmaya başladım. "Çağla! Yarım et."

Bilincimi kaybetmek üzereydim. Daha önceki gibi oluyordu. Kulaklarım çınlamaya başlamıştı. Kapı açılmıyordu. Kilitliydi.

Kapının hemen yanındaki askılıktaki ceketleri cebini karıştırmaya başladığımda elime gelen anahtarla yutkundum.

Kapıya yönelip açmaya çalıştım ama deliği tutturamıyordum bile. Arkadan gelen adım sesleriyle korkuyla anahtarı kırarcasına deliğe sokup çevirdim.

Kendimi kalan son gücümle Çağla'nın kollarına bırakmadan önce gördüğüm şey asansörden ve yan taraftaki yangın merdivenlerinden çıkan polisler ve korkuyla gözlerime bakan annemdi.

Sonunda kurtuldu. Okuduğunuz için teşekkür ederim ♥

KARANFİL GirlxGirl (TAMAMLANDI) Where stories live. Discover now