~9~

3.8K 357 103
                                    

Sınır: 70 vote, 70 yorum

Bölümün Yayınlanma Tarihi: 23/07/2019

Kim Cho Hee

Woo Hyun hızla ayağa kalktığında onun elini tutarak: ''Sakin ol'' dedim. Elini nazikçe elimin arasından çekip, ellerini omzumun üzerine koydu. Beni hafif sarsarak: ''Sen aptal mısın? Sana bunları yapmalarına nasıl izin verirsin? Ya daha kötüsü olsaydı, ya seni öldürseydiler?'' omuzlarımı silktim. Bedenim ölmese de ruhum her gün, her saat, her dakika, her saniye... ölüyordu, kimse bunu görmüyordu, kimse buna inanmıyordu.

''Zaten ölmüşken, bedenimde ölse ne yazar ki? Onlar öyle sıradan insanlar değildi, dışarıyla iletişme geçebileceğim her şeyi elimden almışlardı. Odamın camlarına bile demirler taktılar, kaçıp gitmeyeyim diye. Sence böyle bir durumda, sessizce her şeye katlanmak daha mantıklı değil mi?'' dedim. Bakışlarını kaçırdı, kaşları öfkeyle çatıldı.

Bu yabancı çocuk beni abimden, onun arkadaşlarından daha çok düşünüyordu. Haksızlık değil mi? Sizi düşünmesini istediğiniz kişiler sizi düşünmüyordu, sizi düşünmesini beklemediğiniz kişilerse sizi düşünüyordu.

''Peki abin, bunları bilmiyor mu?'' başımı iki yana salladım. Bilse de bir şeylerin değişmeyeceğini çok iyi biliyorum.

''Nasıl bir abiye sahipsin sen? Bu adaletsizlik tamam mı? Abin nerede gidip her şeyi ona anlatacağım.'' başımı hızlıca iki yana sallayıp: ''Hayır, hayır, hayır... bunu aklından bile geçirme Woo Hyun, abime asla ama asla bir şey demeyeceksin. Eğer dersen, senden ömür boyu nefret ederim. Ona kendim söyleyeceğim, zamanı geldiğinde'' kaşları öfkeyle çatıldı, dilini dudaklarında öfkeyle gezdiriyordu.

Bu yabancı çocuk neden bana bu kadar değer veriyordu ki? Acaba, altından bir şey mi çıkacak?

''Peki'' dedi sesi gerçekten öfkeliydi. Ondan yavaşça uzaklaşıp: ''Teşekkür ederim, şimdi gitsek iyi olur''

* *

Okul bittikten sonra Woo Hyun ve Mi Cha ile beraber kaldığım evin sokağına gelmiştik. Sokağın başında onları zorlukla göndererek, tek başıma eve doğru ilerlemeye başladım.

Zaten beş, altı adımda evin önüne gelmiştim. Hızlıca içeriye girip, asansöre bindim.

Asansörün kapısı açılır açılmaz Jin'in öfkeli gözleriyle karşılaşmıştım. Bu sefer ne olmuştu? Bu sefer benden ne istiyordu? Yanıma gelip, kolumu sertçe kavrayarak beni içeriye çekti. Canım fena halde acıyordu, yüzümü buruşturarak: ''Canımı yakıyorsun'' dedim. Beni sertçe koltuğun üzerine attığında merdivenlerin başında bizi izleyen çocuklarla göz göze gelmiştim.

Rezil bir durum, en rezili de hiçbirinin bir şey yapmıyor olmasıydı.

''O çocuk kimdi? Amerika'daki 'Orospu' lafını burada da mı gerçekleştireceksin Cho Hee hem de ilk günden'' gülerek ayağa kalktım, öyle bir gülüyordum ki hepsinin gözleri şaşkınlıkla açılmıştı. Benim gözlerimse kahkahalarımın yanı sıra içimi yakıp kavuran acının göz yaşlarıyla birikmişti. Göz yaşlarım yavaşça yanaklarımdan süzülürken:

''Gerçekten beni bir orospu olarak mı görüyorsun? Bu kadar mı kötüyüm gözünde, bu kadar mı düşüğüm gözünde? Eğer ben senin gözünde bu kadar düşüksem sende benim gözümde o kadar düşüksün. Buradan bakınca ne görüyorum biliyor musun? Öfkeden delirip, karısını, kızını, küçük çocukları öldüren vahşi bir adam görüyorum, buradan bakınca herkesin nefret ettiği insan tipini görüyorum ama ne yazık ki bu halini gören tek kişi benim ve onlar, hayranların, seni deli gibi seven insanlar senin bu halini görseydin Jin benim gibi senden nefret ederlerdi. İşte ben senin gözünde nasılsam, sende benim gözümde böylesin. O çocuğa gelirsek, o çocuk bugün benim hayatımı kurtardı, bana sevgi gösterdi, bana abimden gelmesini beklediğim şeyleri yaptı. O benim sevgilim değil, arkadaşım.... tek bir erkek arkadaşım bile olamaz mı? Eğer öyleyse beni neden bir kız lisesine değilde bir karma liseye gönderdin ki?'' dedim. Suskundu, duyduklarından sonra konuşmaya tenezzül ederse zaten aptalın önde giden bir insan olurdu.

Sevgiye Direnç | Kim Taehyung | ✔️Where stories live. Discover now