4

4K 366 151
                                    


<>

Koridora çıktığımızda Peter önde, ben ise onun arkasındaydım. Komutanını izleyen bir asker ciddiyetine bürünmüştüm, çünkü Peter'la takılmamın bir zorunluluk olduğunun farkındaydım.

Eğer sözde engelli olmasaydım ve ona ihtiyaç duymasaydım, onunla konuşma şansı bile bulamazdım.
Peter iyi biriydi, ama normal şartlarda beni görmezden gelmesi çok olasıydı.

Hatta belki yeniden arkadaşsız kalabilirdim, ama bir şekilde Magnus'un iddiası bir işe yaramıştı.

Peter sabit bir hızla ilerlerken ara ara arkasını dönüp onu hâlâ takip ediyor muyum diye kontrol ediyordu. Kaybolursam beni bulması biraz zor olurdu.

Okul çok büyüktü ve o beni yemekhaneye götürmeye çalışıyordu, ikimiz de yeterince acıkmıştık.

Koridorun sağında büyük kırmızı kapının üstünde büyük harflerle yazan "yemekhane" yazısını gördüğümde Peter sola dönmüştü bile.

Nereye gittiğimizi bilmiyordum ama onu takip etmeye devam etmek istemediğimi fark ettim. Beni bir köşeye çekip Gwen hakkında sorular sormasını görmek istemiyordum.

Beni sinirlendirmişti ve ben de çelmeyi takmıştım işte.

Yemekhaneyi ters yönde bırakarak ilerlemeye devam ederken sessizce aniden durdum. Peter kalabalığı geçerek ilerlemeye devam ediyordu durduğumu fark etmemişti. Bir süre gözden kaybolmasını bekledikten sonra arkamı dönüp yemekhaneye doğru koştum.

İçerisi sandığım kadar kalabalık değildi, bazı öğrenciler evden bir şeyler getirip yemeyi tercih ediyordu. Ayrıca içerisi çok hoş kokuyordu, çilekli puding gibi.

Gidip yemeğimi aldıktan sonra boş bir yere oturdum ve Peter'in bana kızmamış olmasını umdum. Sonuçta beni nereye götürdüğünü bilmeden onu takip edemezdim.

Yemek pek iç açıcı değildi, ama en azından puding vardı.

Oturacak bir sürü boş masa olması güzel bir avantajdı. Kimsenin yanında sığıntı gibi durmuyordum. Ayrıca yabancılarla konuşmak, hep iyi bir fikir olmuyordu.

Tüm bu düşüncelerle etrafı izlerken birinin beni izlediğini hissettim. Bir kızın.

"Merhaba, Mia."

"Aslında adım Mila" demeyi isterdim, ama sessizce ona bakmayı sürdürdüm. Adımı yanlış söylemesi benim için fark etmezdi, sonuçta onu duymuyordum ben.

Siyah uzun saçlarını sıkı bir at kuyruğuyla bağlamıştı, güzel bir kızdı. Gayet neşeli bir tavırla yanıma oturduğunda kısa bir gülümsemeyle karşılık verdim. Kız tuhaf bir şekilde bana çilekli sakızı anımsatıyordu.

"Sanırım Peter'i kaybettin, o da seni arıyor olmalı."

Benimle neden konuşmaya çalıştığını çözememiştim, sadece yemek yiyordum.

Sanırım o yemeğini bitirmişti, çünkü elinde yalnızca soğuk kahve vardı.

Boştaki elini havaya kaldırıp salladığında siyah saçlı bir çocuk bizim masamıza yöneldi.

"Flynn burdayım."

Ne hoş ben de buradaydım.

Flynn masaya oturduğunda derin bir nefes verdi, bileğindeki vezir bilekliği dikkatimi çektiğinde gülümsedim.

Flynn ve adını bilmediğim çilekli sakız kız kısa bir süre öpüştükten sonra yeniden birbirlerine baktılar.

"Bugün seni uzun bir süre göremedim Flynn, seni özlüyorum."

Mute Boy | Peter Parker [Tamamlandı] Where stories live. Discover now