1. Bölüm

9.2K 456 94
                                    

"Miray, sana diyorum!" Bakışlarımı bir anda bana seslenen Serra'ya yönelttim. Akşam, Özgür'le yapacağım sinema gecesini düşünürken dalmıştım. Maaşım bitmişti ve Özgür'e kesinlikle bunu söylemem gerekiyordu. "Ne oldu Serra?"

"Bugün öğlen arası yeni açılan lokantada yemek yiyeceğiz. İş grubunun mesajlarına bakmadığın için sana hep ben haber veriyorum!" Doğru, grubu bir yıl için sessize aldığımdan kimsenin attığı mesaj umurumda olmuyordu. Zaten lokantaya gidileceğini önceden bilsem de onlara eşlik edemezdim. "Ben gelmeyeceğim," dedim kestirip atarak. Serra hoşnutsuzluğunu belli eden sesler çıkararak sandalyeye oturdu.

"Yemekhane yemeklerinden bıkmayan tek kişisin Miray." Gözlerimi devirmemek için zor durdum. Ah Serra'cığım, o yemeklerden ben de bıkıyorum ancak maaşımın yarısından çoğunu kıyafet alışverişime harcadığım için sizinle yemek yiyecek kadar param olmuyor! Serra'ya 'Şu an tek mal varlığım, geçen hafta otobüs kartıma yüklediğim 12 tl,' desem nasıl bir tepki verirdi acaba? Suratının alacağı şekli düşünerek kendimi güldürmek istedim ancak benim düşeceğim durum daha komikti.

"Tek sorun benim bıkmamam değil Serra, diyetteyim ayrıca," dedim aklıma ilk gelen yalanı söylerken. Sahi, diyet yapmaya başlasam iyi olacaktı. Göbeğim yeni bir cumhuriyet kurma yolunda emin adımlarla ilerlerken yaz tatili yaklaşıyordu ve instagram'da arkadaşlarımın attıkları bikinili fotoğraflara bakarak nutellamı kaşıklamak istemiyordum. Serra'dan küçük bir kahkaha yükseldi.

"Kız, ne diyeti? Sen kilolu değilsin, herkes çok zayıf. Çıkar aklından diyeti." Bana dört aydır bu öğüdü verdiği için her öğlen arası birlikte, Özgür'ün yaptığı kurabiyeleri yiyorduk. Başımı sağa sola salladım. "Hayır Serra, ciddiyim. Yaz tatili geldi ve ben beş ay önce aldığım pantolonların içine bile sığamıyorum." Serra gözlerini büyüttü.

"Yazın spora gidelim o zaman?" diye bir teklif yönelttiğinde derin bir nefes aldım. Neden her şey paralı olmak zorundaydı ki? "Yok, sadece yememe dikkat etmem kafi," dedim konuyu kapatmak istercesine. Serra gülümsedi ve uğraştığı telefonuna geri döndü. Ben de beğendiğim kıyafetlerin olduğu siteleri yer işaretlerine ekleme işime... O yer işaretleri dolup taşmıştı, maaşımın nasıl bu kadar hızlı bittiğini ben de Özgür de anlayamıyorduk.

Özgür, ev arkadaşımdı. O da benim gibi masa başı bir işte çalışıyordu. Sıkıntıyla oturduğum yere yayıldım ve saate baktım. Öğlen arasına yarım saat vardı. Özgür'ü aramalıydım ve akşama alınacak çerezleri onun alması gerektiğini söylemeliydim. Yine.

Odadaki telefon çalmaya başlayınca Serra ayağa kalktı ve on beş santimetre topuklularına meydan okurcasına telefona doğru koştu. Aramayı yanıtlayınca gözlerini devirerek bana döndü. "Efendim Bülent Bey?" Bülent Bey'in ismini bastırarak söylemişti. Patronumuzdu, ancak hikayelerdeki patronlar gibi değildi. Zaten öyle patronlar da anca hikayelerde olurdu. Bülent Bey, bıyıklı, kısa boylu ve şişman bir adamdı. "Tamam Bülent Bey, hemen getiriyorum." Serra masasının çekmecesini açtı ve dosyaları eline aldı. "Raporları istiyor, yine."

"Hadi götür," dedim Serra'ya gözlerimi kısarak bakarken. "Bana öyle bakma Serra! Telefonu kim açıyorsa Bülent Bey'in dediği şeyi o yapmak zorunda, kuralımız vardı. Hatırlamıyor musun?" Serra sağ ayağını sert bir şekilde yere bastı. "Aman, iyi."

Serra odadan çıkınca ben de hemen Özgür'ün olduğu şirketin numarasını tuşladım. Özgür'ün kendi telefonuna bakmama gibi bir huyu olduğu için, şirketlerini arayıp odasına bağlanıyordum. "Aydın Holding. Buyrun?" Bu kadının sesini öğrenmiştim artık.

"Beni Özgür'e bağlar mısınız?"

"Tabii," dedi kadın. Daha sonra o sinir bozucu telesekreter melodisi... Özgür'ü aramaktan, bu müziğe bile alışmıştım.

Hattın bağlanma sesi geldiğinde bir anda konuşmaya başladım. "Özgür, biliyorum bana çok kızacaksın. Maaşım yine bitmiş! Bu para nasıl bitiyor anlamıyorum, kendime kumbara alacağım artık. Bugün akşamki abur cuburları sen almak zorundasın. Bak, sakın alamam falan deme, yolarım saçını başını! Her ay sinema günlerimizi iple çektiğimi biliyorsun... Diğer ay gratis alışverişini ben yapacağım, sana söz veriyorum."

Duyduğum ses, Özgür'ün incecik, kulak tırmalayan sesi değildi. "Of, rimelim bitmiş, diğer ay alsan iyi edersin." Bu... Bir erkek sesiydi.

"Şey..." Ne diyeceğimi bilemiyordum.

"Ben Özgür. Özgür Aydın, sanırım telesekreter sizi yanlış Özgür'e bağlamış." Gülüyordu.

"Evet," dedim bir anda. "Sanırım hatlar karıştı!"

+

evet iğrenç bi kurgu
neyse diğer bölümde görüşürüz öptüm

Hatlar Karıştı! (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin