♰3♰

92 12 11
                                    

All done, i had no one of my own.
Now i'm on my phone, smokin'
And i hate my fuckin' life.

[08.07]
Peter

Kahvaltı saati, aç değildim. İştahım da beni uykum gibi terk edeli çok oluyordu.

Bir görevli kapımın kilidini açtı ve ben de ağır adımlar ile dışarı çıktım.
Ellerimi soğuk duvarlara sürterek ilerledim.

Koridorlar çok uzundu, yol sanki hiç bitmeyecek gibiydi. Bir şey fark etmiştim, daha ne kadar kalırsam kalayım, buraya alışamayacaktım.

Ama şöyle bir şey vardı ki eski hayatımı da pek özlemiyordum. Belki aileme olan öfkem yüzünden böyle hissediyorumdur, bilemiyorum.

Kulaklarıma dolan uğultu ile düşüncelerimden sıyrıldım. Yemekhane, lağım çukurundan daha pis bir yer olduğuna eminim, buradan nefret ediyorum.

Hemen hemen herkesin bir arkadaş grubu vardı burada. Yemeklerini beraber yer ve etkinlik saatlerinde de birlikte takılırlardı.

Benim yaşlarımda pek insan yoktu, zaten ben de sosyal anksiyetem üzerine çalışmak istemiyordum.

Sıraya girdim, suratsız kadınla yine göz göze geldik, yemeyecek olsam da yemeğimi aldım ve en köşedeki tek boş masaya geçtim.

Gözlerden uzak olmanın verdiği rahatlıkla yanımda getirdiğim defteri açtım ve bir şeyler karalamaya başladım.

Derken yanıma biri oturdu. Gözlerimi devirerek başımı kaldırdım ve karşımdaki kişiye doğru 'siktir git' bakışı attım.

"Hadi ama! Çok yalnızsın, bırak da oturayım."

"Ne istiyorsun?" sesimi olabildiğince soğuk çıkarmaya çalışıyordum.

"Aslına bakarsan hiçbir şey. Belki takılırız falan demiştim çünkü ben de yalnızım. Ve yalnızlığın ne kadar sikik bir durum olduğundan bahsetmeme gerek yoktur diye düşünüyorum?"

Yalnız mıydı? Buna inanmam biraz güçtü çünkü buradaki insanlara göre, hatta çoğu insana göre fazlasıyla iyi bir görünüme sahipti.

"Pekala."

"Yani takılıyoruz?"

"Hmhm."

"İşte bu! Pişman olmayacaksın. Ha ve şey kendimi tanıtmadım, ben Wade, Wade Wilson."

"Peter Parker."

"Memnun oldum Bay Parker."

"Ben de umarım olurum, Bay Wilson."

Çizimime geri döndüm, konuşmayı devam ettirmeyecektim çünkü konuşacak bir şeyim yoktu. Ayrıca insanlar ile konuşmak konusunda da pek iyi değildim.

"Ne çiziyorsun?"

"Bir oyun karakterini."

"Bakabilir miyim?"

Bir süre düşündükten sonra bunun bir zararı olmayacağını düşündüm ve defterimi ona uzattım.

"Rayman mı oynuyorsun?"

"Eskiden çok oynardım."

"Legends mı Origins mı?"

"İkisi de."

"Ben de çok severdim, favori karakterim globox."

"Ben de ona bayılıyorum ancak teensy wizard da pek hoş bence."

Ah? Fazla konuştum.

Gülümsedi. "Bu arada çok güzel çiziyorsun."

utanmıştım. "Şey.. ehm, teşekkürler.."

kıkırdadı, "bahçede görüşürüz" derken ayağa kalktı. Ve ağır adımlar ile yemekhane kapısına ulaştı.

Ben de bir süre sonra ayaklandım ve yemekhaneden çıktım. Bahçeye doğru adımladım ve sonunda o iğrenç hastane kokusunun yerini ıslak toprak ve çimen kokusu aldı.

Birinin adımı söylemesi ile irkildim, Wade oturduğu ağacın altından bana el sallıyordu. Oraya doğru yöneldim ve yanına çöktüm.

——————

Onunla konuşurken o kadar eğlenmiştim ki zamanın nasıl geçtiğini anlayamamıştım bile. Artık odalarımıza -ya da hücrelerimiz mi demeliydim- dönme vaktimiz gelmişti.

İstemeyerek de olsa ondan ayrıldım, birbirimize el salladık ve görevliler eşliğinde binanın içine girdik.

Odama döndüğümde ilk defa bir şey hissediyordum, bu mutluluktu. Onu hissetmeyeli uzun zaman olmuştu.

Yatağıma uzandığımda aklımda hala Wade vardı. Ondan hoşlanmıştım, eğlenceli biriydi ve beni olduğum gibi kabul etmişti.

İşte diğer insanlardan farkı da buydu, beni itmiyor bana kucak açıyordu. O başıma gelmiş en güzel şeydi.

Aklıma gelen fikir ile defterimi açtım ve Wade'i çizmeye başladım. Yüzü çok güzeldi.

—————
[01.27]
Peter

Birkaç defa denemiştim ama hiçbirini beğenemiyordum. Öfkeyle defterimi kapattım ve bir kenara fırlattım.

Saat yine 12'yi geçiyordu, bütün bina uyumuştu ancak benim bedenimde uykudan eser yoktu.

Tekrar cam kenarındaki çıkıntıya yerleştim ve dışarıyı izlemeye başladım. Rüzgarlı bir geceydi. Bulutsuz. Yıldızlar çok güzel görünüyordu.

Ve yine, yine o adamı gördüm dışarıda, tipi tanıdık geliyordu. Ama boş verdim, kimdi ve neden bu saatte dışarıdaydı bilmiyorum ama nasıl olsa düşünerek de bir yere varamayacaktım.

Kendimi yatağa attım ve gözlerimi kapattım. Hiçbir şekilde uyuyamıyordum. Yarım saat boyunca hareketsiz durdum, işe yaramadı. Uyumak için yapılan nefes egzersizlerinden yaptım, işe yaramadı. Uyku ilaçları da işe yaramamıştı zaten.
Bir kez daha uykuma lanet ettim.

—————
[05.02]

Sonunda gözlerime bir ağırlık çökmüştü, sonra bedenim uyuştu ve uykuya daldım. Her ne kadar beni etkisine alacak türden sikimsonik kabuslar görecek olsam da dinlenmiş olacaktım ve buna değerdi.

。。。

Evet, bölümü yıllar sonra yazdığım ve yayımladığım için affedersiniz gençler. Umarım beğenirsiniz. Sonunu kafamda oluşturdum ancak gidişatı nasıl yapsam onu düşünüyorum. Neyse, çok konuştum. Okuduğunuz için teşekkürler.

Schizophreniac - Peter Parker [AU]Where stories live. Discover now