fifth chapter: mad painting with some crazy fearless mind.

527 79 60
                                    

"Parmaklarını dudağımda gezdirirken, beni okurken çok güzel gözüküyorsun

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.



"Parmaklarını dudağımda gezdirirken,
beni okurken çok güzel gözüküyorsun."

::

Bedenini saran hissizlik burnuna dolan acı kokuyla birlikte derinleşti. Çıplak sırtından tüm vücuduna yayılan soğukluk onu uyandırmıştı sanki. Pek bir şey hatırlamıyordu. Zihninin derinliklerinde uyumakta olan ağır düşünceler küçük bir zehirle arındırılmıştı. Ya da o sadece arındırıldığını düşünmek istiyordu.

Sonunda gözlerini açabildiğinde uzun süre karanlığa maruz kalan birisine göre alnının ortasına vuran beyaz ışığa karşı göz kapakları enteresan bir şekilde direnmedi. Alışmış gibiydi irisleri. Bu beyaz ışık onları devirmeye yetmiyordu. Yattığı zeminde doğrulmaya çalışmadan önce sol tarafına baktı. Hatırladığı birkaç şey varsa o da kesinlikle Taehyung ile büyük bir bataklığa ayak bastıklarıydı. Ve şimdi o yanında yoktu ve Jungkook bu soğuk odada -oda demeye bin şahit isterdi- tek başına soğuk demirlerin üzerinde uzanıyordu.

Bedenindeki hissizlik hâlâ yerini korurken ayağa kalkmayı denedi. Zor olacağını biliyordu fakat canının böylesine yanacağını tahmin etmemişti. Dikleştirdiği bedeniyle birlikte kafasını, alnına hiza ettikleri beyaz ışığa çarpmıştı. Sertçe ayaklı lambayı diğer tarafa ittirdi ve yere düşüp kırılmasına sebep oldu. Artık gözlerine zarar verecek ya da bu karanlık odayı fazladan aydınlatacak bir ışık yoktu. Yine de önünü görebilecek kadar iyi sayılırdı. Elleriyle uzandığı zeminden destek alarak ayağa kalktı bu sefer. Soğuktan titriyor, ağzını durmaksızın boğazından çıkıp gelen kan tadı dolduruyordu. Avuç içleri ise sanki binlerce gül dikenini isteyerek avuçlamış gibi feci halde yanıyordu. Kim bilir, belki de dikenden çok binlerce çivinin üzerinde amuda kalkarak yürütülmüş de olabilirdi. Bu mümkündü.

Çatık kaşlarıyla birlikte odanın kapalı olan demir kapısına yürümeye başladı. Pastan dolayı fazlasıyla eski gözüküyordu. Adım attıkça gıcırdayan parkeler ise acısına acı katıyor gibi derinden çığlıklarını duyuruyordu odaya. Jungkook terleyen ve alnına yapışan saçlarını geriye atma fırsatını bile bulamadan yere yığılmıştı. Üzerinde sadece internet kafedeyken giydiği siyah eşofmanı vardı. Siyah tişörtü ise kim bilir hangi cehennemdeydi! Yeniden ayağa kalkmayı denemeden yüzüstü düştüğü zeminde sırtını döndü ve derin nefesler almaya çalışarak tavanı izlemeye başladı. Ne olduğunu biraz olsun anımsasa belki de neden burada olduğunu da bilirdi ama nafile, hiçbir şey net değildi.

Paslı kapı açıldı birkaç dakika sonra. Tersten gördüğü kapıyı açan bedene kıpkırmızı olan gözleriyle bakmaya çalıştı Jungkook. Birisi kendisine eroin enjekte etmiş olmalıydı, başka bir ihtimal veremiyordu bu katlanılmaz acıya. Gördüğü uzun bacakların ardından kızın, üzerinde kırmızı lekeler bulunan beyaz elbisesine ilişti gözleri. Anıları depreşti ve film şeridi gibi seri görüntüler belirdi gözlerinde. Bu o'ydu, pavyona gelip kendisinin kiralık katil olduğunu söyleyen kızdı. Peki diğeri neredeydi? Uzun, siyah saçlı olan? Kırmızı elbiseli ve uzun boylu olan neredeydi? Yoksa sadece bu kız mı vardı, hatırlayamıyordu. Bunu hatırlamış olması bile bir mucizeydi.

dark web: avenoirWhere stories live. Discover now