HALA YAŞAYANLARA(minik bir hikaye)

115 29 19
                                    

Güneşin her günkü sıradanlığıyla doğduğu bir sabah,mutluluğa aç gözlerimi aralayıp boş boş baktım tavana.Sanki hayata, geleceğe dair bir şeyler görecekmişim gibi, sonra bir anda kalktım yataktan ve kendimi dışarı attım.Biliyordum içimdeki ses bugün bir şeylerin değişeceğini söylüyordu.Lavanta çiçekleriyle bezeli bir evin önünden geçtim sonra dar kaldırımsız bir sokakta, kulağımda 'Dönmüyor Geri'şarkısıyla yol almaya devam ettim derken karşımda bir şeyler dikkatimi çekti, ilk görüşte dilenci yada bir deli olduğunu düşündüğüm genç bir adam henüz dükkanını açmamış bir çiçekçinin tezgahındaki gülleri avuçlayıp etrafına bile bakmadan hızlı hızlı yürümeye başladı, yüzünü tuhaf bir şekilde yerden kaldırmıyordu.Az önce gözlerimin önünde hırsızlık yapmış ve şimdi de ortadan kaybolmak için hızla gidiyordu.İçimde susturmasını beceremediğim o kahrolası ses 'takip et onu'diyordu.Evet bir şeyler gitmemi söylüyordu peşinden,devam ettim ona hissettirmeden takip ettim.Tenha kimsenin tek başına gündüz bile olsa yürümeye çekineceği ıssız yollardan geçiyorduk ve ben durup kendime 'napıyorsun' bile demiyordum belkide sadece bir delinin peşinden sürükleniyordum nereye varacağını bilmediğim bir yere. Derken bir koruya girdik adının bile olmadığı sokakları caddeleri geçtik.Sonra tahta, eski, yıkık dökük bir kulübenin önünde durdu ellerinde sımsıkı tuttuğu ara ara kokladığı kırmızı güller derken yavaş yavaş kilitli kapıyı açtı ve içeri süzüldü.Ondan bir süre sonra kalbimin yerinden firar edeceğini belli etmesine rağmen bende ardından girdim çünkü biliyordum ya da en azından hissediyordum burada bir şey vardı beni kendine çeken bir şeyler.Ve artık bende içerideydim.O da neydi bir anda kendimi tutamadan küfrettim çünkü bu adam tam olarak bir deliydi.Çünkü karşımdaki bir mezar ve bende o mezarın bulunduğu kulübedeydim. Gözlerim hızlı hareketlerle onu aradı ama yoktu kırmızı güller mezarın üstünde duruyordu derken mezarın karşısına geçtim ve bir küfür daha savurdum sesimin kulübede çınlayışını duyabiliyordum.Çünkü mezarın buz gibi soğuk taşında  adım yazıyordu.'Peki bu ne anlama geliyordu.' Ve altında ufak ama fark edilir şekilde bir yazı daha' Vecelle Senaük' bu sadece cenaze namazında söylenen bir sözdü.Ve ölüye değil, diriye adledilirdi. Git derdi vaktin varken git ve yapman gerekeni yap.Git ve af dile ,sev ömrün yettiğince, koş dilediğin hayata.Yaşa,ecel gelmeden,keşkelerin, belkilerin acabaların olmadan sev,doya doya sarıl ,belki hala vaktin varken yıldızları say gece boyu, martıları besle, elinden filizlenecek güller, çiçekler yetiştir.Ve mutlu ol hayatın bir daha gelmeyeceğini anla.Hemen şimdi koş ve yetiş hayata. Anlamıştım bugünün sırrını,gözlerimi açtığımda , aslında rüyanın bana verdiği bir mesaj vardı(belkide daha fazla) yaşa diyordu hala nefesin varken, kalbin atarken. Yataktan kalktım ve Müzeyyen Senar 'Huysuz ve Tatlı Kadını' çalıp işlerimi yapmaya başladım, içimdeki umutla sessizce konuşmaya...

                                                                                                                                                       MERYEM.


TEK EKSİĞİM SENSİNWhere stories live. Discover now