◇2.Bölüm◇

1.1K 62 16
                                    

Eylem mezardan döndükten sonra kalan eşyalarınıda toparlayıp son kontrollerini yaptı. Yatağının hemen yanında, Komidinin üzerinde duran Silahlara Veda adlı kitabı eline aldı. Fethi ile tanışmasına vesile olan kitaptı bu.  Önce sayfalarını karıştırdı. Ardından kitabın arasına koymuş olduğu sevgilisinin fotoğrafını alıp öptü. Sonrasında bir kaç satır okudu.

"Dünya kırılamayacağını öldürür. En iyiyi, en yüceyi ve en yürekliyi taraf göstermeksizin öldürür. Eğer bunlardan hiçbiri değilseniz, sizi, yine de öldüreceğinden emin olabilirsiniz, ama bunun için hiçte acelesi yoktur"

"Peki sıra bana ne zaman gelecek?" Gözlerinden süzülen yaşlarına hıçkırıkları yeniden karşılık verdi. Yatağın üzerine oturup elleriyle kalın yorganın kenarlarını avuçladı. Gözlerinde yaş kalmayana kadar ağladı. Aylar olmuştu onu kaybedeli belki ama acısı geçmek yerine her geçen gün daha da artıyordu. Dışarıya savurduğu gülücükler kızgın bir bıçak gibi yüreğine saplanıyordu.
Yarası kapanmak yerine sürekli derinleşiyordu.
Aslında yaşamıyordu. Buna yaşamak denemezdi. Ölüm de değildi bu. O da bu kadar can yakmazdı. Bu bir araftı. Karanlığa gömülmüş derin bir boşluktan ibaretti artık.
Kurtulmak için yapabileceği tek şey zamanının dolmasını beklemekti.

Telefonu çaldığında kendisini toparlamaya çalışıp gözlerini sildi. Pantolonunun arka cebine koyduğu telefonu çıkarıp kimin aradığına bakmadan açtı. "Alo" dedi yorgun sesiyle. "Eylem nasılsın canım?" Arayan Derya'ydı.
"İyi, hazırlanıyorum. Sen?"
"Iyi olduğuna emin misin?" Boğazına kadar gelen hıçkırıklarını yutmak için gözlerini sımsıkı kapattı.
"Evet" Derya'nın buna inanmadığını biliyordu ama bir açıklamaya gerek olmadığının da farkındaydı.
"Akşam sen gitmeden önce hep birlikte yemeğe çıkalım dedik. Herkes orada olacak. Ne dersin?" Elini arka cebine daldırıp öne geri salladığı ayaklarına takılan gözlerini kaldırdığında
"Çok sevinirim" dedi.
"Tamam o zaman ben sana mesaj atar yeri haber veririm"
"Tamam görüşürüz"
"Görüşürüz canım"
Eylem telefonu kapatıp yeniden cebine sıkıştırırken küçük el çantasına kalan eşyalarınıda yerleştirdi. Az önce hıçkırarak  satırlarını okuduğu kitabı en üste koydu ve bir kaç saniye kitaba öylece bakıp çantanın fermuarını kapattı.
Belki bu evdeki son saatleriydi. Fethi'yle sığdırdığı küçük anılarla dolu bu ev onun gidişiyle ıssızlaşmıştı zaten. Şimdi Eylem'in  gidişiyle ıssızlık yerini doldurulamayacak bir boşluğa bırakacaktı.
Anıları birer hayalete dönüştürerek kendini bu yanlızlıktan kurtarmaya çalışacaktı.

                     Derya ve Yavuz

"Ne dedi Eylem?" Mavi gözleriyle Derya' ya baktı.
"Tamam dedi. Sesi o kadar kötü geliyorduki" Derya' nın suratı arkadaşının buruk sesini duyduğu an asılmıştı.
"Kolay değil. Hepimiz için zor ama onun için çok daha zor"
Elini Derya'nın yanağını okşamak için kaldırdı. Derya tebessümle karşılık verdi.
"Aylar oldu ama ilk gün acıdığından daha fazla acıyor canı. Ne kadar belli etmek istemesede gözlerinden anlaşılıyor"
"Bende farkındayım" dedi Yavuz elini indirirken. "Belki yeni aldığı görev ona daha iyi gelir"
"Öyle mi dersin? Orada tek başına olacak ama"
"Eylem bu. Tanıdığım en güçlü kadın o. Sende bunu biliyorsun"
Derya onaylarcasına başını salladı ve Yavuz'un haklı olmasını istedi. Eylem onun en yakın arkadaşıydı. İyi olmasından başka bir isteği yoktu.
Kendini bu görevin ona iyi geleceğine ikna etmeye çalıştı.
"Her şeyin en iyisini hakediyor" bu sefer başını sallayan Yavuz'du.
"Eminim er ya da geç alışacak. Sen de daha fazla sıkma canını"
İkiside bunun alışması güç bir durum olduğunu biliyordu. Hele de Yavuz. Önce nişanlısını sonrasında karısını kaybetmiş biri olarak Eylem'i en çok anlıyan kişiydi.
Bu kayıplarını atlatmış değildi. Evet Derya'yı seviyordu ama Merve ve Bahar'ın acısını hâlâ içinde taşıyordu.
Kaybettiği herkes ile birlikte.

************************************
Eylem eşyalarını arabaya yerleştirip
Derya'nın attığı mesajdaki adrese doğru yola çıktı. Gözleri sabahın verdiği yorgunluk ve yaşadığı hüzünle kızarmıştı.
Şuan umrunda olan son şeydi bu.
Zaten onu böyle görmeye alışmışlardı. Ne kadar güçlü durmaya çalışsa da herkes her şeyi biliyordu.
Arabasını park edip restorandan içeri girdi. "Sürpriz!" Diye bağırdı hepsi. Eylem sonunda gerçekten gülüyordu.
"Ne gerek vardı bu kadar zahmete"
Nazlı öne çıkıp Eylem'in koluna girdi. "Ne zahmeti canım aaaaa duymamış olalım"
Mücahit ellerini arkasında birleştirmiş vaziyette sırıttı.
"Valla Nazlı haklı Avcı kız"  ardından konuşmayı Ateş devraldı.
"Ne yani biz gitsek sen bizi uğurlamayacak mısın Dayıoğlu?"
Eylem gülümsemeyi sürdürdü.
"İyiki varsınız hepiniz" Derya bir adım öne çıkıp Eylem'in elini tuttu. "Asıl sen iyiki varsın"
"E hadi ben kurt gibi açım" dedi Su.
Karnını okşarken.
"Boncuğum daha bir saat önce yedin"
Feyzullah'ın lafının ardından masadaki herkes kahkahaya boğuldu.
"Ben hamileyim Feyzullah. Benimle birlikte Fethi de yiyiyor" Fethi'nin adını duyunca herkes Eylem'e döndü. Gülümsemesi küçülmüştü. Yavuz, Eylem'in yüzünü görünce kendini gülümsemeye zorladı.
"Hadi o zaman herkes otursun"
Hepsi sandalyelerine oturup yemek siparişi verdi.
"Siz ne alırsınız?" Diye sordu garson. Mücahit'e döndü.
"Kardeşim sen bana şöyle bol acılı, bol soğanlı..." Melisa, ayağıyla Mücahit'i dürtüp sessizce "Napıyorsun hayatım?" Dedi. Herkes kahkahasını gizlemeksizin güldü.
"Ne var ya? Ne dedim ben şimdi?"  Gülümsedi. "Allah Allah. Aga ne dedim ki şimdi?"
"Hepinizi çok özleyeceğim" dedi Eylem iç geçirerek.
"Sanki temelli gidiyorsun Avcı kız"
"Bu işler belli olmaz ki Mücahit. Siz de biliyorsunuz. Gitmek var ama belki dönmek olmayabilir"
"Hayda!" Dedi aşık.
"Gideceksin. Görevini tamamlayıp geri döneceksin Tamam mı Dayıoğlu?"
Eylem gülümsedi.
"Tamam Dayıoğlu"

O akşam o masada hep beraber yedikleri son yemekti belki. Son değilse bile uzun bir ara başlıyordu. Veda etmek hep zordu. Üstelik sana sahip çıkan, kol kanat geren insanlardan ayrılmak işte en acı vereni de buydu.
Sonuçta vazife vazifedir diye düşündü Eylem. Özleyecekti dostlarını elbet ama sevdiği işi yapmanın, insanlara yardım etmenin verdiği mutluluk bütün acılarını alıp götürecekti.
En azından öyle umuyordu.

Sözün Başladığı Asıl YerWhere stories live. Discover now