°10.Bölüm°

782 51 14
                                    

"Tamam. Geliyorum bekleyin" Fethi telefonunu arka cebine sıkıştırıp Eylem'e doğru uzandı. İkisinin gözlerinde de hüzün ve burukluk vardı.
"Biliyorum" dedi Eylem kendisini gülümsemeye zorladı.
"Git ve yapman gerekeni yap"
"Bir kez daha anladım"
Derken suratına bir tebessüm yerleştirdi Fethi.
"Neyi?"
Eylem'i belinden kavrayıp kendisine doğru çekti.
"Ne kadar şanslı olduğumu"
Eylem gülümserken başını öne eğdi. Fethi, Eylem'in çenesini tuttu ve kendisine bakması için yukarıya kaldırdı.
"Bir de" dedi. Tebessümü derinleşmiş, yanağındaki gamzesini ortaya çıkartmıştı.
"Utanınca çok tatlı görünüyorsun" Eylem kızarmaya başladığında Fethi içten gelen bir kahkaha attı.
"Ha! Unutmadan kızarınca da küçük bir domuzcuğa benziyorsun"
Yüzünde yerleştirdiği ciddiyet ile
"Komik mi bu?" Diye sordu Eylem. Hissettiği şey utançtan çok kızgınlıktı artık.
"Değil mi?"
Fethi güldükçe Eylem daha da sinirlendi.
"Sen de çok romantiksin" Fethi onaylarcasına kafasını salladı.
"Sevgilisini bir domuza benzetmek her yiğidin harcı değil"
"Öyle mi? Benim küçük domuzum" Eylem geri çekilirken gözlerini devirdi.
"Şaka yapıyorum" Fethi, Eylem'i kendisine doğru çekip öptü.
"Senden olsa olsa küçük, vahşi ama sevimli bir maymun olabilir"
Eylem bir şey söylemek için ağzını açtı ama sinirle geri kapattı. Fethi hala gülümsüyordu.
Eylem, Fethi'nin kollarından kurtulup geriye doğru adım attı.
"Şaka" dedi Fethi.
Eylem'in sinirlendiğini görmek hoşuna gidiyordu.
Eylem ellerini önünde birleştirdi.
"Ben sana şakayı gösteririm" dudaklarında beliren tebessümde kurnazlık vardı.
Kısa bir süre sonra Fethi'nin gülümseyen suratı ifadesiz haline büründü.

"Daha fazla bekletmeyeyim" yüzündeki gülümseme solmuştu.
Eylem üzüldüğünü belli etmek istemese bile Fethi onun ne hissettiğini bakışlarından anlıyordu.
Kafasını salladı ve Fethi'ye sarılıp kokusunu içine çekti.
"Bir kaç güne dönerim"
Fethi sandalyede duran el çantasını alıp Eylem'i yeniden öptü.
Üzüldüğünü biliyordu ama gurur duyduğunu da biliyordu ve bu her şeye değer diye düşündü.
Kapıya yönelip son kez Eylem'e baktı.
"Dikkat et" dedi Eylem.
"Sende"
Fethi adımını koridora doğru attı ve yeniden arkasına döndü.
"Benim küçük, vahşi maymunum" Eylem arkasına dönüp koltukta duran yastığı kapıya doğru fırlattı.
"Seni...!"
Yastık kapıya ulaşmadan kahkahalarla kapatıp çoktan oradan uzaklaşmıştı Fethi.
Eylem gülümseyip yatak odasına geçti.
Onun da sürdürecek bir görevi vardı ve kaldığı yerden devam edecekti.
Önce duşa girmeye niyetlendi ama kolundaki yara aklına geldiğinde bundan vazgeçti. Onun yerine ıslak bir bezle vücudunu sildi. Saçını yıkamak içinse lavabo musluğunu kullandı. En son iki gün önce görmüştü Emre'yi. Bu süre zarfında Eylem'i bir kaç kere aramış ve mesaj atmıştı ama Eylem geri dönememişti. Kıyafetlerini giyip hazırlanmayı bitirdiğinde telefonunu alıp Emre'yi aradı.
Telefonu saniyeler içinde açtı.
"Naber?" Diye sordu Eylem.
"Ben iyiyim de asıl sana sormalı. Aradım, mesaj attım ama geri dönmedin"
'Neden?' Diye sormamıştı ama ses tonundan bunu kastettiği belliydi.
"Ya evet öyle oldu. Telefonum bozuldu o yüzden cevap veremedim"
"Anladım. Akşam yemeklerinde de göremedim seni. Odana gelmeyi bile düşündüm" gülümsemesi oldukça derindi.
"Ama fazla olur diye gelmedim"
Eylem gözlerini devirdi.
"Iyi yapmışsın" söylediği şeyi farkına varıp toparlamaya çalıştı.
"Yani ben iki gündür otelde değildim. Boşuna gelmiş olurdun diye söyledim"
Dişlerini dudağına geçirdi.
"Neredeydin?"
Eylem 'sanane' demek için zor tuttu kendini.
"Ben şeydeydim" bir kaç saniye duraksadı.
"Kuzenimde. Kendisi buraya yerleşmeye karar verdi. Ona yardım ediyordum"
'Kılpayı' diye düşündü Eylem.
"Ne güzel. Akşam müsait misin? Benim şimdi ufak bir işim var ama akşam bir şeyler yapabilir miyiz? "
"Olur. Sevinirim"
"Tamamdır. Saat sekizde seni almaya gelirim"
"Tamam o zaman"
"Görüşürüz"
Eylem telefonu yatağın üzerine fırlatıp bedenini de yanına yatırdı. Elleriyle yüzünü kapatıp içindeki sıkıntılarını atmak istercesine ofladı.
Ruhu çoktan yorulmuştu. Evet Fethi yaşıyordu. Buradaydı ama bu onsuz geçen ayların verdiği acı ve yorgunluğu unutmasını sağlamıyordu. Uzun zamandır ayakta tutabildiği tek şey bedeniydi. Onunda bu yorgunluğa kapılıp gitmesine izin veremezdi.

Telefonu kolunun yan tarafında titreştiğinde uzanıp ekranda yazan isime baktı.
"Alo canım nasılsın?" Derya'nın sesini duymak Eylem'e iyi gelmişti.
"Ben iyiyim. Sen nasılsın? Arayamadım bir türlü"
"Ben de iyiyim. Aslında aramak istedim seni ama işinle alakalı sıkıntı yaşamanı istemedim"
"Dayanamadı!" Diye bağırdı bir ses.
"Yavuz mu o?" Eylem gülümsedi.
"Evet" Derya, Eylem'in gülümsemesine eşlik etti.
"Selamı var"
"Sende selam söyle. E nasıl gidiyor? Diğerleri nasıl?"
"Herkes çok iyi. Su bugün hastahaneye gidecek. Bebek her an gelebilir. Nazlı ve Ateş nasıl bıraktıysan aynı şekildeler"
Eylem kahkaha attı.
"Desene bizim Dayıoğlu, Nazlı'yı delirtmeye devam ediyor"
Derya, Fethi'nin kaybından sonra ilk defa Eylem'in neşeyle güldüğüne tanık oldu. Arkadaşının mutluluğunu yeniden hissetmek ona güç veriyordu.
"Ne zaman dönüyorsun İstanbul'a? Eksikliğin o kadar çok hissediliyorki"
Eylem derin bir nefes aldı ve bıraktı.
"Görev ne zaman biterse"
"Söylemeye gerek yok ama dikkat etsin oralarda!" Diye bağırdı Yavuz.
"Duydun mu?"
"Duymamak mümkün mu?"
Derya gülümsedi.
"Merak etmeyin. İyiyim ben"
"Yavuz haklı. Kendine çok dikkat et. Herhangi bir şey olursa da direkt ara merakta bırakma beni"
"Tamam canım merak etme. Şimdi dışarıya çıkacağım sonra konuşuruz olur mu? Sizde kendinize çok dikkat edin"
"Tamam kuzum. Görüşürüz"
Eylem telefonu yatağın baş ucuna bırakıp bir kaç dakika daha dinlenmek için uzandı.
Şimdiden özlemişti sevgilisini ama Derya ile konuşmak ona iyi gelmişti. Ne olursa olsun yanında birilerinin olduğunu hatırlatmıştı ona.

                 Derya ve Yavuz

"Nasıl iyi mi?" Diye sordu Yavuz gömleğinin düğmelerini iliklerken.
"Sesi iyi geliyordu. Yani onu Fethi'nin kaybından sonra ilk defa içten bir kahkaha atarken duydum"
Yavuz aynanın karşısından ayrılıp Derya'ya döndü.
"Bu güzel bir şey"
Derya onaylamak için başını salladı.
"Sende sıkma canını. Bak iyi diyorsun hem ben sana ne demiştim?"
"Biliyorum o çok güçlü ama yinede endişeleniyorum işte"
Yavuz elini Derya'nın kolunda gezdirdi ve gülümsedi.
"O iyi. Üstelik senin üzülmenin bir faydası yok"
"Tamam haklısın biliyorum"
Derya vestiyerde duran ceketini üzerine geçirdi. Yavuz'un yanağına bir öpücük kondurduktan sonra kapıyı açtı.
"Görüşürüz sevgilim"
Yavuz tebessüm etti.
"Görüşürüz canım"

************************************

Tam saatinde hazırdı Eylem. Saçına yaptığı dağınık topuzunu ve hafif makyajını göz kamaştırıcı kırmızı mat bir rujla süsledi.  Omuz hizasında başlayan beyaz tulumunun altına giydiği kırmızı süet stilettolarıyla harika görünüyordu.
Kapı üç kere tıkladı.
Eylem kendisine çeki düzen verip kapıyı açtı.
Emre, Eylem'in güzelliği karşısında bir kez daha büyülendi.
"Hoşgeldin" dedi Eylem. Yüzünde o sahte gülümsemesinden vardı.
"Yine şahane gözüküyorsun"
Eylem gülümsemekle yetindi.
Emre kolunu uzatıp Eylem'in tutmasını bekledi.
Eylem vestiyerde duran çantasını alıp Emre'nin koluna girdi.
Odanın kapısını yavaşça kapatırken aklındaki tek düşünce daha fazla bilgiyi edinmek için yapması gereken şeydi.
Bugün bu işi bitirmek istiyordu.
Ama bunu nasıl yapacağını henüz kendiside bilmiyordu.

Sözün Başladığı Asıl YerWhere stories live. Discover now