≈ Onur's King & Deniz's Heart ≈

241 17 9
                                    

Onur onun gözlerine bakıp kahkaha atmaya başladı hatta kendini zor durdurdu. Ama oynamazsa oyunun ne anlamı kalırdı ki. Hadi oynayalım diye düşündükten sonra sesini kalınlaştırarak:

-Hayır! Telefon numarasından bahsediyorum. Numaran yoktu, almayı unuttum. Al numaranı yaz kaydedeyim seni sonra ararım sende kaydedersin, dedikten sonra telefonunu uzattı.

Deniz'e bakınca huzurlu hissetti ve gülümsedi. Onu korkutmak istemezdi ki zaten korkutursa küçüğün gidip bir daha dönmeyeceğinden emindi. Ama yanındayken kontrolünü kaybediyordu. Birden Onur'un kalbine düşmüştü ve dengesini bozmuştu Deniz.

Deniz telefonu uzatınca ekle kısmına girip ' Onur's King' yazıp kaydetti ve hiç bekletmeden aradı. Deniz'in telefonundan gelen Duman-Yürekten ile şaşkınlıkla Deniz'e baktı. Bu Onur'un en sevdiği şarkılardandı. Onur:

-Zil sesini sevdim. Bu şarkı benim için özel şarkılardan biridir, dedi. Deniz'den ses gelmedikçe sinir kat sayısı artıyordu. Biliyordu küçük heyecanla telefonuna onu kaydediyordu ama bu küçüklüğünden kalmış bir tepkiydi. Dinlenmeyince, cevap veren olmayınca iç sesi onu yiyip bitiriyordu.

Deniz heyecanla Onur'u telefonuna kaydetti sonunda başarmıştı. Telefonuna bakınca bir daha gülümsedi: Deniz's Heart yazmıştı numarayı kaydederken. Sonra kafasını kaldırır kaldırmaz Onur'un bakışlarıyla karşılaştı. Ona kızmıştı kesin.

Gözlerinde öfke saçan bir bakış vardı. Kendini daha da suçlu hissedip bakışlarını ellerine indirdi. Biraz bekledikten sonra konuşmaya karar verdi:

-Şey, senin zil sesin ne? Bu arada zil sesim benim içinde özel şarkılardan biridir, dedikten sonra hafifçe gülümsemiş, ortamdaki gerginliğin birazda olsa azalmasını ummuştu.

Onur gözlerini Deniz'e dikerek hafif sitemli bir şekilde:

-Arasana, dedi. Deniz hareketsiz öylece duruyordu. Bir anda ne yapacağını unutup bakakalmıştı Deniz. Sonra Onur toparlamak için daha yumuşak bir tonda:

-Yani ararsan zil sesimi duyarsın diye söylemiştim. Sen neden dondun kaldın öyle, iyi misin bir şey mi oldu? Dedikten sonra elini Deniz'in elinin üstüne koydu ve hafifçe gülümsedi.
Deniz onun gülümsemesiyle kalbinin teklediğini hissetti, elinin üzerindeki ele baktı sanki eli alev almıştı. Kalp çarpıntısını bir kenara bırakıp zorlukla konuştu:

-Tamam o zaman arıyorum, merak ettirdin şimdi. Hemen öğrenmeliyim zil sesini, dedikten sonra bekletmeden aradı ve Onur'un zil sesi kafeyi doldurdu: Yalın-Bir Bahar Akşamı. Deniz Onur'un gözlerine bakarken içini huzur kaplamıştı. Sanki baştan aşağı mutluluk olmuştu.

Ta ki dışarıdan gelen silah seslerini duyana kadar. Korkudan elleriyle kulaklarını kapatıp masanın altına çökmüştü hemen. Derin derin nefes alıyordu, tam Onur'a bakmak için masanın altından çıkacakken Onur onu aşağı bastırıp olduğu yerde kalmasına neden oldu. Onur Deniz'in yanına eğilip:

-Sen burada beni bekle ben şimdi etrafa bakıp gidebileceğimiz bir yol bulmaya çalışacağım , tamam mı? Dedi. Deniz:

-Ta-Tamam ama çabuk ol,dedi.

Onur'dan

Tamam beni bekle hemen geliyorum, dedikten sonra istemeyerek de olsa küçüğü yalnız bırakıp kapıya doğru gitti. Dikkatlice dışarıya baktıktan sonra gidecekleri yolu aklından hesapladı, zor değildi yapabilirlerdi. Daha küçüğüne kavuşmamışken onu birilerinin öldürmesine izin vermezdi. Arkasını döner dönmez çarptığı küçük bedenle irkildi. Sonra miniği olduğunu anlayınca küçük bir şok yaşayıp sakince konuşmaya başladı:

-Sen iyi misin? Sana orda kal demiştim, bir şey mi oldu? Dedikten sonra korkudan titreyen küçük adama baktı. O anda üç el daha ateş edildi ve ne olduğunu anlamadan Deniz Onur'a sıkıca sarılıp gözlerini kapattı. Deniz kafasını kaldırıp konuşmaya başladı:

-Nolur buradan gidelim. Bir adam geçti oradan hem elinde silah vardı. Çok korkuyorum lütfen gidelim, dedikten sonra kafasını tekrar Onur'un göğsüne yasladı.

Onur miniğin saçını okşayıp sakinleştirecek şeyler söylüyordu. Minik sakinleşir sakinleşmez gideceklerdi. Ve miniğin kollarında olmasına bayılmıştı.  Deniz kafasını kaldırıp Onurla göz göze geldi:

-Nereye gideceğiz? Yani, şey, beni kaldığım pansiyona bırakabilirsin, dedi.

Onur kendiyle büyük bir mücadele verdi, onu bulmuşken bırakmasını istiyordu, yok öyle yağma diye düşündü ve konuştu:

-Eve, benim evime gidiyoruz ve sen o pansiyona dönmeyi aklından bile geçirme, eşyalarını almaya bir ara gideriz onu da dert etme. Ayrıca tehlikeli bir durumun ortasındayız o yüzden gitmemen senin için daha iyi olur, dedi. Küçük olan ona şaşkın şaşkın bakarken devam etti:

-Hey, anladın mı dedim sana duydun mu beni? Diye dürttü. Deniz bu dürtmeyle kendine geldi. Bu biraz onu şaşırtmıştı ama şu an etkilendiği adamın dediklerinden başka bir şey yapacak gücü de tek başına kalmaya cesareti de yoktu. Utanıp sıkılarak:

-Anladım, hem de her dediğini. Yolu bulabildin mi artık buradan gitmek istiyorum, dedi. Onur:

-Anladın demek hem de her şeyi. Bende öyle umuyordum. Hadi gel gidelim, dedi.

Onur sorgusuz sualsiz küçüğün elinden tutup kendi için yeni olan bu duygunun tadına vardı. Birlikte eve doğru yürümeye başladılar. Onunla olan her şey çok güzel ve özeldi.

Gitme Sana Muhtacım ~ bxbWhere stories live. Discover now