on

2.2K 389 424
                                    

"Minho..." diye fısıldadı Jisung.

Kirli ellerimle gözlerimi defalarca ovaladım. Ama görüntü karşımdan gitmiyordu. Ezici derecede gerçek ve korkunç bir görüntüydü bu. Lord Han, koyu mavi saçlarıyla karşımda duruyor, parmaklıkların ardından bana bakıyordu. İçimi bir ferahlama duygusu kaplarken tüm sevincimle gülümsedim. "Jisung! Ne çabuk geldin!"

Jisung sessizliğini koruyarak beni izlemeye devam etti. Sonra gözlerimiz nihayet kenetlendi ve Jisung'ın karanlık, ifadesiz bakışlarına karşı, benim gözlerimin her saniye artan bir mutlulukla ışıldadığına emindim.

O bana ifadesizce bakmaya devam ederken yanındaki gardiyanların hiçbir şey yapmadığını gördüm. Onun peşinde değiller miydi? Hem neden ona reverans yapmışlardı ki? Gülümsemem yüzümde dondu. Gözlerim endişeyle Jisung'a doğru kaydı. Neler oluyordu?

"Jisung..." dedim, bu sefer sesim daha az coşkulu çıkıyordu.

"Minho." Jisung'ın yüzünde bir tür içsel savaşa dair bir ifade belirdiğini gördüm. Öylesine donakalmıştım ki bize doğru yaklaşan adımları işitemedim bile. Birkaç saniye sonra kızıl prens de Jisung'ın yanındaki yerini aldı. Hyunjin de yanında, tetikte bekliyordu. Jisung onların geldiğini görünce gözlerini hafifçe indirerek yüzünü prense çevirdi.

Onlar bana bu şekilde bakarken, kendimi çok savunmasız ve değersiz hissettim. Sanki hayvanat bahçesinde bir kafesteydim ve onlar da benimle oynamaya çalışan çocuklardı. Konumum göz önüne alındığında bu benzetme yerinde bir benzetmeydi.

"Ah, Jisung." dedi prens karamel kadar tatlı ve yumuşak bir sesle. Yüzünü her zamanki neşeli sırıtışı süslüyordu. "Buraya bu kadar çabuk gelebileceğini düşünmüyordum."

"Yaralanmış." Jisung'ın ağzından çıkan tek kelime buydu. Sesindeki o tanınmaz soğukluk ve mesafe bende şok etkisi yaratmıştı, sırtım duvara değene kadar geri geri emekledim. Hiçbir şey anlamıyordum, hiçbir şey. Kendime bunun bir kabus olduğuna ikna etmeye çalıştım, birazdan uyanacaktım ve kendimi Jisung'ın güven verici sırıtışına karşılık verirken bulacaktım. Ama uyanmadım. Uyanamamıştım.

Prens gardiyanlara öldürücü bakışlar attı. "Bizimkiler biraz ileri gitmiş sanırım."

"Ona zarar vermeyeceğini söylemiştin Jeongin." dedi Jisung dişlerinin arasından. O an nihayetinde bir duygu göstermişti. Öfke. Ve prens ile aralarında sanki yıllar boyunca korunan bir samimiyet varmış hissine kapıldım. Bu his beni yiyip bitirmeden önce onu zihnimden kovdum.

"Öyle söylemiştim." Adının Jeongin olduğunu öğrendiğim prens Hyunjin'e bir şeyler fısıldadı. Hyunjin bana dünden beri bekçilik yapan ve beni döven iki adamı kollarından tuttuğu gibi götürdü. Acı dolu haykırışlarını ve "Prensim, lütfen affedin!" diye bağıran yardım çağrıları içimde bir mutluluğun filizlenip açmasına sebep oldu. Prensin onlara ne yapacağını bilmiyordum ama cezalarını çekecekleri düşüncesi beni yeterince tatmin etmişti.

"Carmille'ı bulabildin mi?" diye devam etti prens.

Jisung, anlamsız bakışları hala bende tutarak cevapladı. "Hayır. Ve uzun bir süre de bulamayız."

"Onun o çocuk olduğuna eminsin, değil mi?" diye sordu prens, o da Jisung gibi bana bakmaya başlamıştı. O zamana kadar ağzımı açacak gücü kendimde bulamamıştım.

"Neler oluyor burada?" Sorum Jisung'ın çenesini sıkmasıyla karşılandı. Prens de bana oldukça üzgün bir bakış attı. Sanırım gerçekten bana üzülüyordu ya da acıyordu.

"Olan şu ki farecik..." dedi, elini Jisung'ın omzuna koyup anlayışlı bakışlar attı. "...bu lord seni bize sattı."

Kelimeler zihnime bir kurşun kadar derin ve hızlı girerken onları anlamdırmaya çalışarak Jisung'a baktım. Jisung. Zihin akışından şansımı denemeyi düşündüm ama bana cevap vermedi.

O an iç dünyama dönmeye karar verdim. Jisung'a neden bu kadar güvenmiştim ki zaten? Biz eş bağı ile bağlıydık sadece, aramızda başka hiçbir şey yoktu. Bir anlığına ona aptal bir eşlik bağından daha fazla bağladığımı fark ettim. Jisung bende kimsenin uyandırmadığı duygular uyandırmıştı. Bana o kadar nazik davranması, her fırsatta beni koruması... Bütün bunlar yalan mıydı? Bu eşlik bağı da büyük ihtimalle bir yanlışlıktı ama bu hala beni neden bu heriflere sattığı gerçeğini açıklamıyordu.

"Neden..." diye fısıldayabildim güçsüzce. Jisung artık bana bakmıyordu. Bakışları dakikalardır sadece prensteydi.

"Çünkü sen bize lazımsın." diye dünkü sözlerini tekrarladı prens. "Yıllardır senin peşindeyiz. Ve Alev Lordumuz seni aramak için buradan ayrılmıştı."

"Ama Jisung sizden nefret ediyor..." diye başladım ama başıma dayanılmaz bir ağrı girdi. Sus. Zihin akışı tekrar açılmıştı ve Jisung bana sadece bunu söylemişti. Başımı kaldırıp ona baktım. Adeta bakışlarıyla beni uyarıyordu. Neler olduğunu bilmiyordum ama bir kez daha bu karanlık alev lorduna güvenmeyecektim.

"Neden benim peşimdeydiniz ki?" Sesim, içimde bulunduğum duruma inanamıyormuşçasına zayıftı.

Prensin gözleri kocaman açıldı. Jisung'a döndü. "Sen bu zavallıya birkaç kelime söyleyemez misin? Hadi ama!"

Jisung'ın prense onlardan nefret ettiğini ve buraya beni kaçırmaya geldiğini söylemesini umut ettim. Ne var ki umudum uzun süreli olmadı. Jisung daha ağzını açmadan önce bile o umut zerresi kaybolmuştu içimde.

"Ölmemesi için ona elimden geldiğince iyi baktım." dedi Jisung. Soğuk ve duygusuz bir ses tonuyla, tek söylediği buydu.

Kalbim ağzımda atıyordu, Jisung'ın kelimeleri öylesine beni yaralamıştı ki sanki beni boğmakla tehdit ediyorlardı. Nazik davranışları ve beni sürekli koruması prense verdiği bir söz müydü yani? "Jisung?" Ağzımdan çıkan adı, dudaklarımdan çıkan ağır bir küfür tadı vermişti.

Jisung bana yüzünü dönmedi. Herhangi bir yanıt vermedi, irkilmedi hatta iç bile geçirmedi. Bir heykel gibi öylece duruyordu ve prense bakıyordu.

"Elinden geleni yaptığını biliyorum." dedi prens. "Çabaların gerektiği şekilde ödüllendirilecek."

"Hyunjin." diye devam etti prens. "Burada kalıp ona bekçilik yap. Bizim lord ile konuşacaklarımız var." Prens sevecen bir yüzle Jisung'ın omzundan elini çekti. "Gidelim Han."

Jisung son bir kez bana bakma gereği duymadan prensi takip etti. Ve beni Hyunjin ile yalnız bıraktı.

sizce minho aslında kim? :*

ve karakterlere söylemek istediğiniz bir şey var mı? 

jisunga küfür edebilirsiniz, izin verilmiştir :D

firempty ⁝ minsungWhere stories live. Discover now