2.1

849 198 59
                                    

Imagine Dragons - Bad Liar

'Olmamı istediğin gibi biri olamıyorum'

Bardağı dolduran son damladan söz etmek gibi şimdi bazı şeyleri yaşamak..

Ayakkabı tabanının aşınıp çakıl taşlarının ayağının altında gezinmesi gibi..

Çıkaramadan, alışarak yürüdüğün o yolda sadece sızlanmadan durmayı öğrenmekten başka şansımın olmadığını biliyorum..

Ben şimdi sesimi çıkartamıyorum Troian..

Savaş ilan eden gözleriyle boğuşmak zorunda kalan yüreğimin sesini daha ne kadar kısacağım , bilmiyorum..

.

Kapıyı açmadan önce omuzlarımdan tutarak

"Bana güveniyor musun?" dediğinde alnından akan ter kızarmış boğazıyla buluşmuştu. Hararetle vuran nefesi karşısında hayır demek gibi bir şansımın olduğunu da sanmıyordum. Neler olduğunun mantıklı bir açıklamasını yapacak vakti bile yoktu. Onun bizi bu durumdan kurtaracak inancı olması gerekti ve onun kaynağının da ben olmamı ister gibi bakıyordu. 

Fazla vaktimiz olmadığını düşünerek endişeli gözlerle sadece başımı sallarken o dudaklarını birbirine bastırıp başını öne eğmişti. Ellerini omuzlarından indirip kapıyı açtıktan sonra içeri girmiştik. Loş lambadan gördüğü kadar altın rengi paslanmış kiliti iyice kapatıp karanlık tünele uzanan yolda ilerlemiştik. Yavaş adımlarıma karşılık önüme geçip bileğimden tutup hızlıca yürümeye başlamıştık. Bileğimi parmakları arasından çekip alınca

"Neden oluyor bunlar ve bu yolun sonu nereye çıkıyor?!" derin nefes aldığını hissedebiliyordum, karanlıktı..

"Şimdi bunları sorgulamanın sırası değil, lütfen." demesiyle kapıya tekme atılması bir olmuştu. Bu sefer elimden tutup koşmaya başlamıştık. Ağzının içinde daha hızlı olmamı söylüyordu ama önümü göremediğim için sürekli takılıyordum. Yolun sonundaki aydınlık alan gözüktüğünde az da olsa rahatlamıştım. Sorun şu ki arkamızda kalan kapı da açılmıştı.

Troian durup beni kenara çekmişti. Sonra olduğumuz yere çökmüştük.

"Yangın çıkarmamız gerek.." dediğinde sert nefesim yüzüne çarpmıştı başımı kaldırdığımda. Onun bana bakmadığını biliyordum. Girişe başımı çevirdiğimde sadece tek kişinin peşimizde olmadığı açıktı. 

"Başka bir yol bul Troian" dediğimde "Başka yol yok.." demesiyle kalkması bir olmuştu. Yumuşak adımlarla çıkışa ilerliyorduk. Büyük ihtimal adamlar bizim bu tünelde olduğumuzu düşünmüyordu ve o yüzden diğer taraflara yönelmişlerdi. Çıkışa vardığımızda topraktan kazıyarak çıkardığı feneri elime vermişti. 

"Benimle gel.." dediğinde hafif adımlarla koşarak tellerle çevrili bir tarlaya varmıştık. Önce bana bakmıştı sonra kendi kendine tarlanın içini süzmüştü.

"Ne düşünüyorsun?" dediğimde hafif bana doğru eğilerek

"Bak şimdi ortadaki korkuluğu alıp geleceğim. Tehlikeli bir durum olursa ışığı kapat aç. Tamam mı?" dediğinde tellere tırmanmak için aceleci davranıyordu.

"Uzun sürecek mi? Ben de gelsem?"

"Yılan olabilir, hemen geleceğim." dediğinde başımı sallamıştım. Tellerin arkasına atladığında son kez bakmıştı bana. Korkuyordum elbette. Tarlanın otları arasında kaybolurken bacaklarına değen otların hışırtısına odaklanmıştım. Korkuluğa ulaştığını , sallandığında anlamıştım.

ᴛʜᴇ ʜᴏᴛᴇʟ||ᴋᴛʜ✔Where stories live. Discover now