13'birinci kısım

10.7K 890 53
                                    

Jeongguk giydiklerine ellinci kez baktıktan sonra derin bir nefes vererek gözlerini kapattı. Birazdan hyungu ile buluşucaktı ve bu küçük çocuğu o kadar geriyordu ki, uykusunu bile alamamış sabahın köründe uyanıp dolabını talan etmişti. En son üstüne geçirdiği dizi yırtık siyah pantolon ve üstüne giydiği beyaz bol sweat ile aynanın karşısına geçmişti. Jeongguk, üstüne geçirdiği sweat ile sevimlice gülümsemiş parmaklarını geçen kumaş ile ellerini sallamıştı zaten minik olan çocuk bol şeyler giydiğinde iyicene içinde kayboluyor ortaya fazlaca sevimli bir görüntü çıkarıyordu. Annesinin içeriden seslenmesiyle hızlanan jeongguk  parfümünü üstüne sıktıktan sonra çantasıyla birlikte kapıdan çıktı. Normalde onu hyungu almaya gelicekti ama annesinin yoğun ısrarıyla hyungu ile değil annesi ile gitmek zorunda kalmıştı. Odasından çıkar çıkmaz hızlıca giydiği ayakkabılarla evden çıkıp, hızlıca arabaya ilerlemişlerdi. Jeongguk o kadar heycanlıydı ki arabaya biner binmez elleri titremeye başlamış gerginlikten yarım saat yolu nasıl geçtiklerini anlamamıştı bile. Görüş alanına giren alışveriş merkezi ile iyicene aklını kaçırcak gibi olmuş annesine dönmüştü.
"Anne çok gerginim ne yapıcam ki" annesi, dudaklarını büzerek söylenen oğluna gülmüş omzunu sıvazlamıştı.
"Bebeğim,sadece kendin ol yeter eminim seni çok sevicektir bu kadar gerilmene gerek yok tamam mı?" Jeongguk hızlıca annesine sarılmış yüzünü boynuna gömmüştü. Orta yaşlı kadın oğlunun bu bitmek bilmeyen çocuksu halllerine kıkırdadıktan sonra onu kendinden birazcık uzaklaştırıp yanaklarını öpmüştü.
"Hadi bakalım koca bebek inme vakti" küçük çocuk, okula gitmek istemeyen ilkokul çocukları gibi annesine bakmış onu götürmesini istemişti. Ancak kadın buna sinirlenicek olmalı ki jeongguk'u iterek arabadan indirmiş öpücük atarak ortadan kaybolmuştu. Jeongguk daha fazla dikilmeden içeri girmiş çantasını güvenlikten geçirdikten sonra az çok aşina olduğu avm'de asönsörlere doğru ilerlemişti. Ancak binmeden önce gelen bildirim sesi onu durdurup telefonunu çıkarmasına sebep olmuştu. Ekranda beliren isim ile gülümsemiş uygulamaya girmişti. Hyungu mesaj atmıştı, sinema katında onu beklediğini söylüyordu. Jeongguk heycanla ona cevap verirken hyungunu görücek olmasıyla zaten yeterince fazla olan heycanı daha da artmış karnı sanki onu öldürmek istercesine kasılmıştı. Hızlıca asansöre binen çocuk dördüncü kata basmış aynaya yaslanıp kalbini sakinleştirmeye çalışmıştı. Kısa süre sonra açılan kapılar direkt sinema alanını görüş alanına sokmuş çocuğu daha da germişti. Çıkar çıkmaz büyük gözleriyle hyungunu ararken, yan tarafta kendisine sabitlenen bakışlarla göz göze gelmiş, hızlı atan kalbi sanki maraton koşuyormuşcasına daha da dayanılmaz hale gelmişti. Küçük çocuk ilerliyemiyordu. Gözlerini ne o bakışlardan çekebiliyor ne de adım atabiliyordu her gün o gözlere bakmayı hayal etti küçük olan, her gün gözlerinin o delip geçen irislerle temas halinde olmasını diledi. Hyungu uzun bakışmayı tek kaşını kaldıradak bozduğunda jeongguk utandığını hissetti. Titreyen bacaklarıyla ona doğru yürüyen çocuk, karşısında ona tanrıları andıran adamın fiziğini inceleme fırsatı bulmuştu. Üstüne giydiği siyah dar paça pantolon ile bacak kasları resmen ben burdayım diye bağırırken üstüne giydiği siyah kot ceket ile kataloglardan fırlamış gibi duruyordu. Jeongguk'un adımları hyungunun önüne geldiğinde, büyük olan önündeki çocuğun aksine utanmadan bakışlarını çocuğun yüzünde gezdiriyor, küçük olana yüzündeki yan bir sırıtış ile bakıyordu. Jeongguk, o an emin olamadı hyungu gülümsüyor muydu yoksa sırıtıyor muydu çünkü önündeki adamın dudaklarının kıvrılması o kadar seksiydi ki, küçük olan insanlar gülümseyince sevimli olur seksi değil diye içinden geçirdi. Jeongguk dudaklarını dişleyip ne diyeceğini düşünürken büyük olan konuştu ilk. "Ufaklık?" Jeongguk hyungunun sesini duyduğunda bir an bayılacağını düşündü. Birazdan oturup daha fazla konuşsun defalarca küçük çocuğun adını söylesin diye ağlayabilirdi jeongguk. "e-efendim" tabi önce cevap vermesi gerekiyordu. Taehyung önündeki sevimli çocuğun tatlı sesini duyduğunda yüzüne Kocaman bir gülümseme yerleştirip, küçük olana bakmıştı. Utanması, sürekli bakışlarını kaçırması her şeyi o kadar tatlıydı ki iradesini kaybedip çocuğu yemekten korktu taehyung. Jeongguk ise hala kekelediği için kendine söyleniyor kaşlarını çatıp dudaklarını büzüyordu. Taehyung daha fazla küçük çocuğun bu görüntüsüne dayanamadığında belki de önündeki çocuğun haftalarca unutamaycağı bir şey yaptı, uzun parmaklarını çocuğun beline sararak kısa olanı göğsüne yasladı. Jeongguk, daha fazla nasıl heycanlanacağını düşünürken hyungundan gelen erkeksi kokuyla iyicene kafayı yediğini hissetti. Bu koku onu git gide mayıştırırken küçük çocuk gerginliğini,heycanını bir kenara bıraktığını fark etti. Ardından kendisinden asla beklemediği bir şey yaptı, biraz geri çekilip hyungunun boynuna öyle bir atladı ki, taehyung az kalsın dengesini kaybediyordu. O da küçük olandan böyle  bir şey beklemiyecek olmalı ki ilk başta şaşırmış daha sonra keyifli bir gülüş bırakarak daha sıkı sarmıştı küçük olanı. Aradan dakikalar geçmiş ve hyungu küçük çocuğa söz verdiği gibi sarmıştı onu. Jeongguk hyungunun göğsüne yasladığı kafasını bir kedi gibi sürtmüş, yavaşca kafasını kaldırmıştı çünkü biliyordu ki biraz daha kalırsa orada, hyungunun göğsünde uyuya kalırdı. Deminkisinin aksine gerginliği azalan küçük çocuk, yüzündeki sevimli gülümsemeyle hyunguna bakmıştı. Taehyung ise gözlerini çocuğun yüzünün her bir ayrıntısında gezdiriyor ardından derin bir nefes alıyordu. Çünkü büyük olan emindi eğer biraz daha bakarsa seansı çoktan kaçıracaklardı. Taehyung, küçük çocuğa gülümseyerek konuştuğunda, jeongguk bir an eridiğini sandı. "Hadi güzelim, seansı kaçıracağız." Jeongguk güzelim kelimesini canlı bir şekilde hyungunun ağzından duyduğunda transa girmiş gibi kafasını salladı. Hyungunun elini tutan kemikli parmaklarıyla yüzünde güzel bir gülümseme oluşurken dakikalarca birleşmiş ellerini izlemişti küçük olan.

ImLu'taekookWhere stories live. Discover now