Bölüm 19

1K 104 34
                                    

'Sevgili günlük, 

Tuhaf adam hâlâ uyanmadı.Onu en son bulmamızın üzerinden iki gece geçti ve henüz parmağını bile kımıldatmadı.Onun hâlâ nefes aldığını keşf edişimden sonra, babam derhal şefimize baygın adamı konuklar için yatak odalarından birine taşımasına yardım etmesini emretti.Kendimi onun yanını terk etmekte aciz buluyorum, hatta geceleri tekrar tekrar odamdan sıvışıp onu yoklamaya gidiyorum.Elimde değil.Yaraları, çürükleri, kesikleri- hepsi çoktan iyileşti.Yaralardan tek iz yırtılmış, yakalı gömleğinin üzerini kirleden kan izleri.Bu...ilginç.

Meredith onun odasının kapısının eşiğinden bile geçemeyecek kadar korkak.Bence gerçekten mahzuru yok.Bu sadece temizleme ve bakma işinin bana kaldığı anlamına geliyor ki bunu da nasıl olsa yapardım zaten.O bu şansı elden vermek için fazla ilginç.Yüzündeki bütün kanı ve katılaşmış kiri yıkadıktan sonra, onun sadece yakışıklı olmadığını fark ettim.O aynı zamanda güzel.Gerçek olamayacak kadar çok.

Yakında uyanması için dua ediyorum.Eşsiz lacivert tutamlarla uyumlu gözleri görmek istiyorum.Uyurken yüzündeki huzurlu ifade kadar yatıştırıcı olduğunu düşlediğim sesini duymak istiyorum.Tanrım, bir aşk romanındaki sevdalı bir bakire gibi konuşuyorum.Ben, Rachel Phantomhive, birisine aşık mı olacağım? Püf.'

Sebastian görünüşe göre hayat dolu olan kadının yazım tarzı karşısında sırıttı.İrerleyen hikayeyle merakı uyanarak, sıradaki sayfayı çevirdi ve devam etmeye can attı.Dikkatini tekrar günlüğe odaklamadan önce, baygın efendisine göz atmak için kısa bir ara verdi.

'Sevgili günlük,

O uyandı.Ve diyebilirim ki, gayet ilginç bir karşılama yaptı.

Bu olduğunda tesadüfen odadaydım ve ona gece giydirmek için babamın bir çift pijamasını yıkıyordum.İlk bir kaç gece onun pejmürde giysileriyle yatmasına izin verdikten sonra, her geldiğimde kanlı kiyafetleri- yırtıldıkları şekilde daha çok paçavra gibiydiler- görmekten bıktım.

O yüzden, şimdi temiz yatakta neredeyse çıplak bir şekilde yatıyor, sadece babamın şifonyerinden ödünç aldığım (çaldığım) iç çamaşırlarını giyiyordu.Yıkama kovasının üzerine eğilip gömleğin kolunun metal kopçaya takılmış ucunu çekmeye çalışıyordum ki, hafif bir kıpırdanış hissetdim.Anında içime bir his doğdu ve arkamı dönünce bir davetsiz misafir göreceğimi bekliyordum.Bunun yerine, çok şaşkın ve sersem görünüşlü adamı örtülerin altından sıyrılmaya çalışırken buldum.Neredeyse benim varlığımı fark ettiği an, haraket etmeyi durdurup doğrudan gözlerimin içine baktı.

"Merhaba." Sesim cılızdı ve selamım korkutucu bir gıcırtıyla çıkmıştı.Bu kadar korkmuş seslendiğim için kendimi zihinsel olarak azarladım.

"Me-Merhaba"diye mırıldandı, bu basit selama tuhaf bir aksan ilişmişti.Kaşlarım şaşkınlıkla çatıldı.

"Neredensiniz?" Bu sefer sesim daha yüksek, daha güçlüydü.Gözleri benimkilere kenetli bir şekilde bir ayağını diğeriyle değiştirirken, dikkatle ona bakıyordum.

"N-neredens-siniz?"diye tekrarladı.Kaşlarım merak ve şaşkınlıkla kalktı.

"İngilteredenim.Orası, eh, hem de şu anda bulunuyor olduğumuz yer" diye bilgilendirdim, öncesinde yediği dayağın aklına zarar vermiş olduğundan endişeleniyordum.

"İ-İngiltere"diye kekeledi, ahenkli sesi İngiliz sözlerine hakim olmaya çalışıyordu.O anda anladım.

"İngilizce konuşamıyorsun"diye mırıldandım, onu kuşkuyla süzerek.Bu nasıl bir aksandı? Ünlüleri uzun ve aşırı vurgulanmıştı.Ne de konuşmasının ahengi, ortalama bir İngiliz aksanının kıvraklığıyla uyuşmuyordu.

İçimde bu adamın şimdiye kadar gördüğüm hiç bir hastaya benzemediği yönünde bir his var.'

Sebastian sayfanı çevirdi, günlüğü okumaya devam etmesiyle merakı doruğa ulaşmıştı.

'Sevgili günlük,

Uyanmasının üzerinden bir gün geçti.Kendi dilinde hiç bir şey söylemiyor, sadece benim dediklerimin çoğunu tekrar ediyor.Eğer babam evde olsaydı, hemen ona koşar ve adamın uyanmasından onu haberdar ederdim.Lakin, iş yüzünden bir kaç saat önce çıktı.Bunun ne anlama geldiğini biliyorum, ve iyi bir şekilde eve dönmesi için dua ediyorum.Direk Kraliçenin elinin altında çalışmak başlı başına zor bir iş, temel olarak yer altı dünyasını da sahiplendiğini üstüne gelirsek ne zaman dönüp ne zaman dönmeyeceğini kestirmek olmuyor.

Gizemli yabancıya dönersek, bu gün sanırım bana bir soru sormaya çalıştı.Ona kahvaltısını servis ederken, pencereyi işaret etti ve "Dışarı" diye mırıldandı.Arkamı dönüp pencereden dışarıya baktım ve kar yağıyor olduğunu gördüm.Ayaz ince pencere camlarını öylesine tutmuştu ki, sadece, zar zor küçük bulanıklıkları seçe bildim.Asla soğuk taraftarı olmamışımdır.

Bundan sonra, gündelik çarşafları, kiyafetleri ve tabakları temizleme işime devam ettim.Meredith'in beni bir hizmetçi gibi ona hizmet etmek zorunda bıraktığı için kötü hissetdiğini biliyordum, ama ondan korkuyordu.Muhtemelen, onunparçalanmış cesedi olduğunu düşündüğü şeyi bulan kişi olmak, onu ömrünün sonuna kadar yetecek şekilde korkutmuştu.

İngilizceni öğrenme meselesine gelirsek, yakında onunla uygun bir biçimde konuşma yapa bileceğimi düşünmeye başlıyorum.Bir haftadan kısa sürede, etrafındaki her şeyi elinden geldiğince anlıyormuş gibi görünüyor.Belki, sadece belki, onun hikayesini yakında öğrene bilirim.'

Sebastian dikkatini deri kaplamalı defterden ayırıp kapıya baktı.Dışarıda iki çift narin ayağın sabit bir şekilde yere vurduğunu duydu.

Defteri hemen yastık ve döşeğin arasına geri kaydırdıktan sonra, efendisinin elini bıraktı ve ayağa kalktı.Tam o anda, kapı uyarı olmaksızın, sarsılarak açıldı.

"Ne yapıyorum ben?!"diye kendi kendine bağırdı Leydi Elizabeth, doğrudan baygın nişanlısına doğru giderek.

"Bütün zaman boyunca, hiç tanımadığım bir adamla yemek yiyip sohbet ediyordum! Ciel incindi, benim Ciel'im, onunla kalmalıyım..." son kısım üzüntülüydü ve Sebastian kendisini etkileyen tuhaf bir duygu hissetdi.Bu daha pnce bir kaç kez tatmış olduğu bir duyguydu ve bundan benzersiz bir tutkuyla nefret ediyordu.

"Üzgünüm, Leydim.Hâlâ ona yardım etmeye çalışıyorum, korkarım iyileşene kadar onu görmemek zorunda kalacaksınız," Sebastian yanına yürüyüp, elini nazikçe kadının omuzuna koydu.

"Neyi varsa, eğer bulaşıcıysa hiç kimsenin yakalanmasını istemezdi."Şeytan açıkladı.Küçük sarışın kafasıyla onayladı, göz yaşları düştü düşecekti.

"Tamam.Anlıyorum" diye Elizabet katıldı, sesi odaya daldığı zamankinden çok daha sakindi.

"Eğer her hangi bir irerleme olursa, söyleyeceğim ilk kişi sizsiniz"diye Sebastian onu gülümseyerek bilgilendirdi.Lizzie hizmetçisinin duruyor olduğu antreye irerlemeden önce ona küçük bir gülümseme sundu.İkili yavaşça kayboldu ve Sebastian adım seslerini artık duyamayana kadar gardını indirmedi.

"Uğraşacak bir sorun daha eksildi" dedi şeytan küçük bir sırıtışla.

Bu bölümü kontrol edemedim, hata varsa söyleyin.Sabahtan beri bilgisayarın karşısında oturmaktan belim acıyor ve parmaklarım da çarpılmış gibi hissediyorum.

The Evil Champion (Türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin