Elimdeki kitabı yavaşça kapattım ve karşımda duran haber kuşunun bana ayrıntıları anlatmasını dinlemeye başladım.
Evet konuşan bir kuştu.
Daha doğrusu Prenseses Lalisa.Mümkün mü?Odessiadaysanız evet.
3. Ata 2 bölge prensesi lalisa benimle aynı yaştaydı. Ve özel yetenekleri vardı.Kraliyet üyeleri doğduğu ilk andan itibaren güçlüydü.
Onun yeteneği ise hayvanları yönetip onlarla konuşabilmekti.
''eski kağıtlar arsında bir çizim görmüş prenses rose. Çizimler-'*
Sözünü kesip devam ettim.
''ejderhaya benziyor değil mi?'
Üzgün bir şekilde başını salladı. Kuşu eline alıp camdan dışarı uçmasını sağlandıktan sonra bana döndü."yardım alacağız" dedim masanın üstünde ritim tutup düşünürken.
Yardım alacaktım. Buna ihtiyacım vardı. Herkes yalnızken bir hiçtir...
"bu bir direniş olmalı" diye fısıldadım."kaleyi dosdoğru yönetirken çıkan bir direniş"
Karşıma oturdu ve elimi sıktı.
Gülümsemesi yüzünde yayılırken dilimi yanağımı içinde gezdirip arkama yaslandım.Güzel planlar yapacaktım. Ve iktidarlığı alacaktım. Yılanlar zehrini akıtıp bölgemde ulaşmadan önce.
Ve bu yolda güvenebileceğim 4 kişi vardı. Güvenebilecek miydim?
Elimi Prense Lalisa'nın elinden çektim.
Ve büyük balkona çıktım kalenin asil duvarlarını izlemeye başladım.Belki de prenses de bana yanlış bilgi veriyordu.
Hayır hayır olamazdı.
Derin bir nefes alıp. Büyük kalenin duvarlarına baktım
Şehrin asıl kalesi orasıydı. Bizimkiler yanında küçücük kalıyordu. Küçük çocuğu avutmak için yapılmış gibiydi...
"Plan yapmalıyız. " Sarı saçlarıyla mavi irislerini diktiği yere baktığımda başımı salladım.
'zaten bir planım vardı'
Benimle birlikte savaşmak zorundaydı. Çünkü ortak yaralarımız vardı. Ve ne olursa olsun bana karşı gelemeyeceği kuralları.
Arkamı dönüp masaya doğru ilerledim.
Masanın üzerindeki satranç taşlarına bir müddet bakıp düşündüm.Piyonla'mı başlayacaktım.
Yada daha ağır bir hamle mi yapacaktım.Elimde tuttuğum taşa bakıp gülümsedim.
"ben her zaman büyük lokma için küçük adımlar atarım kralım"
Derin bir nefes alıp sessiz ve oldukça büyük masada gözlerimi devirirken bir şey aklıma daha yeni düşüyordu.
Gözlerimizin kesişmesi ile Park Jimin'in kahvelerin baktım.
İrisilerime diktiği kahvelerin bir an için küçüldüğünü görmüştüm.
İçimdeki ateşi görmüştü.
Gözlerimizi ayırmazken içeri giren sevgili kralımız boğazını temizleyip gözlerimizi ayıemamızda yardımcı olduğunda. Başımı krala çevirdim.
Sırıtıp ayağa kalktım, prens ve prensesleerden oluşan masadaki bakışlar beni bulurken ellerimi masaya koyup gözlerimi sevgili kralına diktim.
Her zamanki gibi donuk bakıyordu. Fakat bir yılan kadar sinsi olduğunu herkes biliyordu.
"benim bölgemde girmemeniz gerektiğini sürekli tekrarlıyorum. Giren bir kral bile olsa, bu bir savaş başlangıcı biliyorsunuz. Değil mi?"
Özellikle krala bakarak söylediğim şey karşısında dudakları hafif yukarı kıvrılırken içimdeki öfkeye nasıl engel olacağımı düşünüyordum.
Derin bir nefes aldım ve ellerimi masadanekip dik bir şekilde durdum ve sırıttım
" Savaş sizin için güzel bir zafer olmayacak kralım."
Jimin'i süzüp arkamı döndüm ve şarkıyı duyabilecekleri şekilde söylemeye başladım.
"Kaleyi dosdoğru yönetiyorum.
Onlar beni kraliçeleri yapmak istiyorlar."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Castle¦a rosekook fanfic.
FanfictionKaleyi dosdoğru yönetiyorum Onlar beni kraliçeleri yapmak istiyorlar 16.08