on sekiz

471 80 6
                                    

İçeri girerken Jeongin'i daha yakınımda tuttum. Kapıyı arkamdan yavaşça kapattım ve Jeongin'i koltuğa doğru taşıdım. Oturup ona sıkıca sarıldım.

O benim kollarımda keyifle duruyorken geri çekildim. Gözlerinin içine baktım ve onların hâlâ ne kadar üzgün olduklarını görmemle kalbim parçalandı. Elmacık kemileri daha bir çukurlaşmış, ve gözlerinin altı çökmüştü.

"Innie, çok özür dilerim. Senden ayrılmayı gerçekten ama gerçekten hiç istememiştim. Ben sadece-  Senin için yeterince iyi değildim. Bensiz daha iyi olabileceğini düşünmüştüm. Seni hak etmediğimi hissediyordum bu yüzden ayrıldım. Ve bundan çok pişmanım. Her şey için çok özür dilerim. Özellikle tutamadığım sözler için özür dilerim. Çok üzgünüm."

Göğsünde hıçkırmamla birlikte gözlerimden yaşlar aktı. Jeongin başımı kaldırmadan önce diğer eliyle başımı okşadı.

"Jinnie, sorun yok. İtiraf etmek gerekirse, kızgındım ve hiçbir şeyden anlamamıştım ama artık sana kızgın değilim. Geçmiş, geçmişte kaldı. Hiçbiri önemli değil. Önemli olan tek şey şimdi, beraber olduğumuz. Birlikte yeni sözler verebiliriz, yeni anılar oluşturabiliriz. İstediğimizi yaparız. Ben de seni seviyorum. Hayal edemeyeceğin kadar çok seviyorum. Sadece bunu hatırla tamam mı?"

Başımı salladım ve ona gülümsedim. O da gülümsedi. Şirin gamzesi ve diş telleri hâlâ aynıydı. Ve her zamanki gibi güzeldi.

Eve geldiğimden beri yapmak istediğim şeyi yaptım; yüzünü, yüzüme yaklaştırdım. Dudaklarımızın arasındaki mesafeyi kapattım ve dudaklarımız mükemmel bir şekilde birbirine uyum sağladı.

İlk ayrılan Jeongin oldu, kızaran yanaklarıyla yüzünü omzuma gömdü. Şirinliğine kıkırdadım.

"Hey, Jeongin. Sen duşa gir, ben de ikimiz için yemek yapayım. Nasıl olur?"

Başını salladıktan sonra benden ayrıldı ve duş için banyoya gitti. Sırıttım ve mutfağa ilerledim.

Yemeğin ortasında hızlı yürüyen ayak sesleri duydum. Jeongin bana sıkıca arkamdan sarıldı.

"Innie! Kimchi kızartılmış pirinç ile biraz ramen ve spam yaptım. Umarım güzel olmuştur. Bulabildiğim malzemelerle yaptım. Kesinlikle market alışverişine çıkmamız gerekiyor."

Omuzlarımın arasında başını salladığını hissedebiliyordum. Yemeği bitirdiğimde masayı eksiksiz hazırladım. Ona bir sandalye çektikten sonra karşısına oturdum.

Yemeği incelediğimiz sırada Jeongin'in mutlulukla dolu olan yüzünü baktım. Onu beslemem gerektiğini kendime hatırlattım. Çok zayıftı.

Yaşanan tüm olaylar onu bıraktığım için beni daha da fazla suçlu hissettiriyordu. Ama bunun önemli olmadığını biliyorum. Jeongin beni çabucak affetmişti ve beni hâlâ seviyordu. Hayat şu andan daha iyi olamazdı.

you promised, hyuninWhere stories live. Discover now