BÖLÜM DÖRT

51.5K 2.2K 308
                                    

Dünyada en çok istediğim ve en çok korktuğum şey başıma gelmişti.

Aşık olmuştum.

İlk buluşmamızdan sonra geçen iki haftada, neredeyse her gün buluşmuştuk. Buluşmadığımız günlerde ise mutlaka telefonlaşıyor, ufak konuşmalarla olsa da o gün günümüzün nasıl geçtiğini birbirimize anlatıyorduk. Fabio ile geçirdiğim her anım... çok güzeldi. Bazen beni bir müzeye götürüyor, elimden tutmuş, Michelangelo'nun Davud Heykeline bakarak bana dakikalarca heykelin geçmişini anlatıyordu, ki onu sanattan bahsederken görmek şimdiden dünya üzerindeki en zevk aldığım şeyler arasına girmişti. Sanattan bahsederken o kadar tutkulu, o kadar heyecanlı oluyordu ki ister istemez onun heyecanına bende katılıyor, o konuşurken hayranlıkla, neredeyse nefes bile almadan onu izliyordum. Bazen hiçbir şey yapmadan, yalnızca Floransa'nın güzel, ara sokaklarını geziyor, hiç bilmediğimiz, ücra bir lokantaya girip yeni lezzetler tadıyorduk, film izliyorduk.. Her ne yapıyor olursak olalım, onunlayken her şey o kadar eğlenceli, o kadar... hayattan kopuktu ki.

Bu sırada ruh halim o kadar yerinde, o kadar neşeliydi ki Yasemin'in dikkatli bakışları sürekli üzerimdeydi, aptalca bir sırıtmanın suratımda olmadığı tek bir an bile yoktu. Tek eksiğim, alnıma yazılı neon bir 'aşık' tabelasıydı.

Roma'da yine güneşli, güzel bir gündü. İki saatlik dersimin bitişinde, neredeyse koşar adımlarla okulun çıkışına doğru ilerledim ve sonunda siyah bir Aston Martin'e yaslanmış, üzerindeki lacivert takım elbisesiyle etraftaki kızların ona bakıp kıkırdaşmasını sağlayacak kadar nefes kesici yakışıklılığıyla, Fabio beni bekliyordu. Sevgilim.

Sırıtmamak adına dudaklarımı ısırıp, adımlarımı yavaşlattım ve gözlerimi ondan ayırmadan, sonsuz gibi gelen birkaç saniyenin ardından tam önünde durdum. Bir süre sessizce birbirimizi izledik, ilk adımı atan Fabio oldu. Elini uzatıp, belimi tuttu ve beni sıkıca kendisine çekip, dudaklarıma etrafta bizi izleyen herkesi unutturacak bir öpücük bıraktı. Geri çekildiğinde, o kadar başım dönmüştü ki kafamın üzerinde yıldızların döndüğüne yemin edebilirdim. Kendini geri çekmeden, dudaklarıma, "Merhaba." diye fısıldadı.

"Merhaba." diye yarım yamalak mırıldanarak cevap verdim.

Bana kıskanç bakışlar atan kızların eşliğinde arabaya bindik, tüm neşem yerine gelmişti. Ona doğru dönüp, "Bugün beni nereye götüreceksin?" diye sordum. Tuhaftır ki, normalde çok utangaç bir yapıya sahip ben, konu Fabio olunca söyleyeceğim, yapacağım şeylerden asla çekinmiyordum. Bana yandan bir bakış atıp, güzelce gülümsedi, "Nereye gitmek istersin?"

Omuzlarımı silktim, "Bilmem.." Sonra başımı yana eğip, at kuyruğumla oynadım, "Aslında... eğer açsan, öğle yemeği için gidebileceğimiz bir yer biliyorum."

Güldü, "Bayan Flora, yoksa bu bir randevu mu?" Alay ederken ses tonundaki flört, suratımın kızarmasına sebep oldu. Gülerek, ona yeri tarif ettim, yirmi dakikalık eğlenceli bir araba yolculuğundan sonra küçük, kırmızı binanın önüne gelmiştik. Arabadan inerken, kıkırdamamı engelleyemedim. Tanrım, bundan çok hoşlanacağına emindim.

İçerisi tam bir karmaşaydı. Genelde benim gibi veya benden daha küçük öğrenciler, ya da küçük çocukları olan aileler vardı. Fabio ile gittiğimiz restoranlar, yemek yediğimiz yerler hep... nasıl söylesem, 'Antonio Del Piero' tarzında lükstü. Burası ise benim yemek yemeyi en sevdiğim, abimin asla tasvip etmeyeceği yerlerden birisiydi. Arkamı dönüp, şaşkın şaşkın etrafına bakan Fabio'yu gördüğümde bir kahkaha patlatmamak için dudağımı ısırdım, ben at kuyruğum, mavi jean'ım ve beyaz tişörtüm ile sırıtmıyordum, ama Fabio üzerindeki takım elbiseyle buraya gerçekten uygun değildi. Ona, "Hadi!" diyerek kasaya ilerledim ve karnımın iyice acıktığını hissederek, iki tavuk burger menü ve yanında iki çikolatalı milkshake söyledim. Fabio siparişime karışmadan sessiz kalmıştı, yalnızca cüzdanımı almama izin vermeyip aldıklarımızın parasını ödedi ve kasanın ardında duran çocuğun, burgerlerimizi plastik tepsiye fırlatır gibi bakmasına bir an dik dik baktıktan sonra, derin bir iç çekip tepsiyi aldı ve boş olan bir masaya oturduk. Ben hamburgerimden lezzetli bir ısırık alırken, Fabio düz bir sesle, "Biliyorsun," dedi, "Bizim için Tonnarello'da bir masa ayarlayabilirdim."

ŞEYTANIN PENÇESİNDE (İTALYAN SERİSİ#3)Where stories live. Discover now