Kaçış yok!

23.6K 1.1K 269
                                    

Yalancı! Düzenbaz, onun için daha ne denilebilirdi bilmiyorum ama vicdanının kuruduğuna adım kadar emindim. "Bu sözlerine inanacak kadar saf mıyım?" Seni seviyorum sözünü o kadar soğuk ve içten gelmeyerek söylemişti ki inanmak istesem de inanmazdım.

"İspatlayabilirim... Senin bana inanmanı sağlayabilirim." Onun dudaklarından inandırıcı olmayan sözler dökülürken benimde yüreğimde hareketlenme oluyordu. Bir yanım yapma iki zıt kutubun çekimi derken diğer yanım bu adamda şeytan tüyü var diyordu.

"Komik olmayı kesip artık buradan gitsek mi bu evde daha fazla kalmak istemiyorum."dediğimde gözleriyle yüz haritamı çizmişti. Tamam, işte be adam ayrıl üstümden de rahat bir nefes alayım.

"Evet, gideceğiz ama başka bir yere seni öyle bir yere götüreceğim ki bana da varlığıma da inanacaksın." Aman Mine... Of, Çiçek. Adım her ne ise işte bu adama inanma bu adam dereye sulu götürüp susuz getirmeyi kestim o suda seni boğar.

"Hayır, ben evime gitmek istiyorum ben ailemi bilmek istiyorum. Ben kendime inanmak kim olduğumu bilmek istiyorum. Bu yüzdende sen beni aldığın yere götüreceksin."Dediğimde bıyık altı gülünce içim istemsizce buz kesti.

"Gidelim."dediğinde abandığı üstümden ayrılarak arkasını döndü. Onun benden uzaklaşmasıyla üşüdüğümü hissetmiştim. Ellerimle saçlarımı geriye iterek yutkundum. Ben bu kadar kolay olacağını hiç sanmamıştım. "Acele et karanlık çökmeden gidelim."dediğinde hızla yürüyen adamı takip ettim. Önce ağaçların arasından çıkarak arabaya ulaştık. Arabaya yaklaşmadan önce ne yapsam diye düşünürken gözlerime inanamayacağım şekilde Emin Bey ön kapıyı bana açarak eliyle geç yapmıştı.

Bir saniye ben arabada başımı vurunca bayılmıştım ya yoksa hala uyanmadım mı? "Hadisene Çiçek..."dediği anda gerçekliğini idrak ettim. Ona doğru yürüdüğümde eve doğru göz attım. Evde en küçük yaşam belirtisi yoktu. Acaba gidip vedalaşsa mıydım? "Yine gelirsin Çiçek olayı dramatize etmene gerek yok."dediğinde eski haline döndüğünü hissettim.

Yine de sesimi çıkarmadan arabaya bindim. Emin Bey kapımı örtünce bu defa emniyet kemerimi taktım çünkü dersimi çok iyi almıştım. Emniyet kemerimi taktığımda göz ucuyla Emin Beye baktım fakat o telefonuna sarılmış biriyle konuşuyordu. Kiminle konuştuysa uzunca bir şeyler anlatıp telefonu kapattı. Bana baktığın da göz göze gelmiştik. Neden her seferinde yüreğim hopluyordu?

Emin Bey telefonun cebine koyduktan sonra kendi yerine geçerek yanıma oturmuştu. Ne oluyor ya sabah da yanıma oturmuştu. Adam bir öptü diye yüreği ağzında gezilmez. Emin Bey "Yolculuk zamanı..."dediğinde sesimi çıkarmamıştım. Şimdi karakola gidecektik acaba orada neler olacaktı. Benden şikâyetçi olur muydu? Yahut ailemin olmayışını teyit ettirince arafta kalbim rahatlar mıydı?

"Müzik açmamı ister misin?" Bana mı sordun demek istesem de son anda sözümü yutmuş başımla olur işareti yapmıştım. Emin Bey uzanıp müziği açarken kolundaki saat dikkatimi çekti acaba antika mıydı? Tabi benim baktığımı gören kaçın kurası bey "Babamdan yadigâr..."demişti. Aslında saatte takılı kalmamıştım ona ait detayları daha önce neden hiç fark etmediğime takılı kalmıştım.

"Anladım."dedikten sonra gözümü hiç ayırmadan yola baktım. Zaten bundan sonrasında biz değil şarkılar konuşmuştu. Bir saat iki saat derken zaman hızla geçmişti de anayola çıkacağımız yerine daha ağaçlık bir patikaya girmişti. Acaba kestirmeden mi gidiyordu? Bir saniye yoksa bana bir şey yapıp buralara bir yere beni gömmesin.

"Emin Bey nereye gidiyoruz?" Ürkmem gerekiyor mu diye sormaya yüreğim yetmişti. Emin Bey kendinden emin yüzüme bakmadan konuştu.

"Biraz daha sabret göreceksin."Neyi göreceğim karakola gitmiyor muyuz? Telaşla yarı vaziyette ona döndüm. "Nasıl yani biz karakola gitmiyor muyuz?"

"Karakol mu?"diyerek bıyıkaltı gülmüştü. "Sana böyle bir şey söylediğimi hiç hatırlamıyorum." Demiş araba engebeli yolda sağ sol yaptıktan sonra devam etmişti. "Seni hiç unutmayacağın bir yere götürüyorum."

"Ben geri dönmek istiyorum durur musunuz? Emin Bey duymuyor musunuz ben geriye dönmek istiyorum..."desem de hiç oralı olmadı. Benimde yüreğime bir kere şüphe düşmüştü zaten elimle kapıyı zorlasam da açılmadı. Bir sefer daha zorlayınca sinirle ona dönüp bağırdım "Bu yaptığına düpedüz adam kaçırma derler hemen beni geri götür."

"Sana bir söz verdim ve onu yerine getireceğim." Tabi ya kesin zaten bende saflık sana güvenmemeliydim. Emin Beyimiz geri dönmeyince bende bir kor öfkeyle elinden tutup arabayı geri döndürmesi için elimden gelen bütün gayreti yaptım ama yaptığım tek şey kazaya sebebiyet vermek olmuştu. Öyle ki bir patırtı kütürdüyle ağaca toslamamız bir olmuştu. Ben öne savrulup geri giderken Emin Bey de küfür etmişti.

"İn arabadan hemen!" diye bağırınca dumanı çıkan ön kaputa baktım. Çarpmanın etkisiyle hava yastığı açıldığı için bize bir şey olmasa da arabanın ön tarafı yamulmuştu. Kendimi zar zor arabadan atınca çıkan dumanların sadece arabadan gelmediğini fark ettim. Emin Beyinde kulaklarından duman çıkıyordu. Bana kötü bakışlar atsa da ben geri planda durup dudağımı dişledim. Kızım şimdi seni öldürdü öldürdü yoksa sana hava da kara da ölüm yok.

"Gideceğimiz yer çok da uzakta değil bundan sonrasını yürüyerek devam edebiliriz."dediğinde içimden ne yani bu kadar mı bağırmak falan yok mu? Bildiğin adamın arabanı ikinci el yaptım.

"Arabaya ne olacak?"diye sorduğumda açık kapıdan eğilip arabanın içinden bir şeyler alıp cebine soktu. "Sorun yok adamalardan biri gelip ilgilenir biz karanlık çökmeden gidelim." Şaka değil mi? Adamın arabasını ferte çıkardım bana mısın demedi. Bence bu adamın malı hiç de kıymetli değildi. "Çiçek kaç defa söyleyeceğim yürü yoksa burada kalıp kurda kuşa yem olacağız."

"Kurdu anladım da kuşa nasıl yem olacağız?" diye espri yapmak istemiştim ama başımda patlamıştı. Emin Bey hiç duymamış gibi öncen yürürken bende peşi sıra takip ettim. "Emin Bey yolumuz çok uzun mu?" Az önce arabasını haşat ettiğim için geri dönelim demeye cesaret dahi edemiyordum ki desem de nasıl geri döneceğiz yürümeye kalsak ben yarı yola gelmeden yorgunluktan düşüp kalırdım.

"Çiçek yürümeye başlayalı beş dakika dahi olmadı..."dediğinde yürümeye devam etti bende adımlarına uyum sağlamak için biraz daha hızlandım. Aradan on beş dakika geçmiş ben tam tükendim diyecektim ki ahşap bir ev göründü.

"Acaba burayı yaksam kızar mıydı?"

"Sakın Çiçek burayı seviyorum."dediğinde son sözlerimi içimden söylemediğimi fark ettim. Yine de o denli yorulmuştum ki sırtımı ağaca yaslayıp solukladım. "Buraya neden geldik?" diye sorduğumda başladığımız yere geri döndüğümüz düşündüm çünkü Emin Bey yine üstüme gelmişti.

"Sen ve ben... Seni bize inandırmak için buraya getirdim. Burada bana inanacaksın."dediğinde kaşlarım çatıldı. Biz diye bir şey yoktu olmazdı da her şeyden önemlisi ben anlattığı kişiysem ben ona denk değildim.

"Emin Bey kim hırsız dediği kadına aşık olur diyelim ki aşık oldu hangi cesaretle yalanlar söyleyip aldattığı bir kadına aşkını dile getirir. Kusura bakmayın ama siz hiç inandırıcı değilsiniz. Eğer bu geceyi burada geçireceksek içeriye geçip dinlenmek istiyorum."dediğimde eliyle ahşap evi göstererek hay hay demişti. Yanından geçip gittiğim sırada arkamdan seslendi.

"Burası aşk yuvamız olacak Çiçek, sen bize inanacaksın. Bana ve sevgime inanmadığın sürece buradan ayrılmak yok. Bizi ancak ölüm ayırır..."




#aşkagel








AŞKIN YÜZÜ 🚬 BİZE SEN KALA 4Where stories live. Discover now