kimse izlemiyor / birinci kısım

1.2K 90 107
                                    

  

 Jaehyun

  Sarı, bir duvarı boyamak için gerçekten berbat bir renk.
Eğer ileride kendi evim olursa duvarlarını asla sarıya boyamayacağım. Gözlerim duvarın gözenekli yüzeyinde gezinirken bunu düşünüyordum çünkü sorunlarım hakkında düşünmek artık bana fazlaca zor geliyordu. Üstüne üstlük bütün gün etrafımdakilerin de aynı sorularla beynimi meşgul ettiğini düşünürsek, boş şeyler hakkında düşünmek daha kolaydı.
Beni rahatlatıyor ve omuzlarımdaki yükü azaltıyordu.

  Kendimi dinleme fırsatı bulduğum, pek çok kişi için sıradan ancak benim için nadir ve güzel an, yatağın arkamdaki kısmından gelen ağlama sesiyle bölündüğünde gözlerimi sıkıca kapatıp her şeyin bir hayal olmasını, duyduğum sesi yalnızca kafamda kurguluyor olduğumu hayal ettim. Ancak ağlama sesi azalmıyor, aksine çoğalıyordu.

Farkında olmadan daha sıkı sarıldığım örtümü bırakırken ben de ağlayacak kadar kötü hissediyordum. Yavaşça arkama dönüp sanki ciğerleri parçalanıyormuşcasına ağlayan minik bebeğe baktım.
Tanıştırayım, Minsun.
Kendisi benim tatlı oğlum ve biricik patronumun en büyük hatası oluyor. Tek bir gecenin hatta bir saatin insanın hayatında neler değiştirebileceğini merak ediyorsanız, dinlemeniz yeterli.
Ben henüz yirmili yaşlarının başında şirketteki standart bilgisayar başı işine gidip gelen sıradan biriyken birden şirketin tanışma ve kaynaşma partisinde patronumla yattıktan sonra her şey tepetaklak oldu.

Minsun'u öğrendiğimde sadece üç aydır benimleydi, drama çevirmenin hiçbir mantığı olmayacağını düşünüp en başından patronuma yani Johnny'e her şeyi anlattım. O gün neden onun yönetici benim çalışan olduğumu kavradığım gündü, çünkü ben Minsun'u ilk öğrendiğimde nefes dahi alamamış, ona nasıl bakacağımı düşünürken panik ataklar geçirmiştim ancak Johnny yalnızca kravatını gevşetmiş ve çenemi kapalı tutarsam yardım edeceğini söylemişti.
Ne derler bilirsiniz, krizler yönetilmek için vardır.

  Johnny, Ben ve Minsun için bir daire, gerekli eşyalar ve hastane randevuları ayarladı ancak Minsun'u bir kez olsun kucağına bile almadı. İnanın bana onun yüzünü bile görmedi. Onu suçlamıyorum hatta anlıyorum, Minsun'u isteyen o değildi ve yeterince sorumluluk aldı.

Ben de Minsun iki aylık olduktan sonra çalışmaya geri döndüm çünkü ömrümün sonuna kadar tanımadığım bir adamın parasını yemek bana çok adice geliyordu. Johnny defalarca buna gerek olmadığını söylese dahi çalışmaya devam ettim, oğlumun ve daha da önemlisi kendimin yüzüne bakabilmek için...

Tabii ki çok zorlandım, hâlâ zorlanıyorum. Örneğin Minsun dün gece ateşlendiği için saat dörtde uyudu ve ben de o zamandan beri uyanığım çünkü geceleri uyandığımda geri uyuyamak gibi sorunlarım var.
Şu an saat altı, sabahın altısı ve oğlum yeniden ağlamaya başladı. Bu sefer ne istiyor gerçekten bilmiyorum tek bildiğim benim de oturup tıpkı onun gibi kollarımı ve bacaklarımı çırparak saatlerce, kızarıp nefessiz kalıncaya kadar ağlamak istiyor olduğum. Abarttığımı düşünüyor olabilirsiniz ancak oğlumun hastalığı kötüleşebilir diye endişeleniyorum, dün geceden beri ayaktayım, bu ağlama sesi benim için artık ürkütücü bir rutine dönüştü ve daha önce hiç bir çocuğun sorumluluğunu üstlenmediğim için ne yapacağımı kestirmekte zorlanıyorum. Bu yataktan çıkmak gözüme imkansız gibi geliyor üstelik bir saat içinde duş almam, Minsun'un mamasını hazırlamam ve kahvaltı edip işe gitmem gerek ancak terden alnıma ve enseme yapışmış saçlarım ve tişörtüme rağmen duş alırsam işe geç kalacağımı hissediyorum.

Yine de mırıldanarak arkama dönüyor ve Minsun'un minik bedenini kollarıma alıyorum, gözlerim stres ve endişe yüzünden dolmuşken mırıldanıyorum,
"Minsun, yalvarırım ağlama artık."

no one's watching us - johnjaeWhere stories live. Discover now