kimse izlemiyor / ikinci kısım

1K 91 89
                                    

  

Jaehyun

 

  İki gündür işe gitmiyorum, Johnny'e rest çekip odasından ayrıldığımdan beri bulduğum her fırsatta internetteki iş ilanlarını inceliyorum ancak hâlâ bana uygun bir tane bulamadım. Aslına bakarsanız, pek çok ilanda aranan kriterlere sahibim ancak mesaiye kalmak veya gece geç saatlere kadar çalışmak benim yapabileceğim bir şey değil. Minsun önceki işimde bile saat beşe kadar zor dayanıyorken ondan gece yarısına kadar, yanında hiçbir ebeveyni yokken tek başına kalmasını ummak adaletsizlik olur. Çünkü bilirsiniz onun zaten tek bir babası var ve daha minicik bir bebek bu yüzden verebildiğim kadar çok ilgiye ve sevgiye ihtiyacı var.

  Aynı şeyleri düşünüp durmaktan bunaldığımda başımı çevirip yanımda sessizce uyuyan küçük oğluma baktım, dudağının kenarında sabah yediği mamasının kalıntıları vardı ve her zaman masum görünüyor olmasına rağmen şimdi gerçek bir melek gibiydi. Elimi uzatıp yalnızca iki parmağımı kullanarak yumuşacık yanağını okşadım ve başımı kollarımın üzerine yaslayıp gözlerimi kapattım. Minsun uyanana kadar biraz kestirmek gözüme çok cazip görünmüştü ancak ben tam dalmak üzereyken komidinin üzerindeki telefonum titreyerek çalmaya başladı.

Endişeli bakışlarım anında Minsun'u buldu, içimden uyanmaması için bildiğim bütün duaları okuyarak kim olduğuna bile bakmadan aramayı cevaplandırdım ve hızlıca odamızdan dışarı çıktım. Konuşmaya başladığımda sesim neredeyse bir fısıldama kadar kısık çıkıyordu,

"Tanrım, alo?"

"Jaehyun?"

"Johnny?"
Sesim şaşkınlığımı gizleyemediğim için elimde olmadan yüksek çıkınca uzanıp yatak odasının kapısını kapattım.

"Neden fısıldıyorsun?"

"Çünkü Minsun uyuyordu."

"Uh, uyandırdım mı?"

"Hayır ama gözleri- her neyse Johnny neden aradın?"

"Ben konuşmamız gerektiğini düşünüyorum, sana en başından söylemiştim sorumluluk alacağım."

Oysa ben belki bu sefer özlediği için aramıştır diye düşünmüştüm. Derin bir nefes aldım ve omuzlarım elimde olmadan düştü, duvara yaslanıp keyifsiz bir sesle mırıldandım,
"Gerek yok Johnny, sana bin kez söyledim. Bizim ihtiyacımız olan şey para değil sadece-, ah boşversene kime anlatıyorum."

Sanırım Johnny de sinirlenmeye başlıyordu çünkü telefonun diğer ucundan gelen sesi gittikçe yükseliyor ve korkutucu bir hal alıyordu.
"Yardımcı olmaya çalışıyorum, görmüyor musun? Sizi merak ediyorum."

"O kadar merak ediyorsan gelip beni de oğlunu da görebilirsin, tabii o kadar cesaretin varsa çünkü en son baktığımda sen bağlanmaktan çekinen, korkak adamın tekiydin."

"Ne cürretle-"

"Kapatıyorum Johnny, Minsun uyandı."

Telefonu bir şeyler söylemeye çalışan Johnny'nin yüzüne kapatıp yeniden Minsun'un yanına döndüm. Belli ki evren asla dinlenmeme, durup düşünmeme fırsat vermek istemiyordu çünkü az önce huzurlu bir şekilde uyuyan oğlum şimdi kocaman açtığı gözleriyle odayı inceliyordu. Onun tatlı suratına gülerek kendimi yatağımıza bıraktım, Minsun'un minik bedeni benim ağırlığım yüzünden biraz sallanmıştı. İşaret parmağımı uzatıp Minsun'un elimi tutmasına izin verdim, çok geçmeden parmağımı ağzına götürmüş ve damağıyla ısırmaya başlamıştı. Gıdıklandığım için birazcık kıkırdayıp parmağımı geri çektim,
"Pis, Minsun parmak ağıza alınmaz, pis."

no one's watching us - johnjaeDonde viven las historias. Descúbrelo ahora