2~

694 78 15
                                    

Günler yoğun geçiyordu. Okula gittikçe uyum sağlamaya başlamıştım. En güzeliyse P'D.O ile aramın iyi olmasıydı.

Bir insanın her davranışından asalet akar mıydı? Onunkinde akıyordu...

Okulun sloganı "Bir beyefendi ayakkabılarını temiz tutmalı" idi. Seçtikleri bu slogana bir türlü anlam veremiyordum. Bunun anlamı hakkında ne kadar konuşsak da, beyefendi olmak ile temiz olmak arasındaki ilişkiyi bir türlü çözemiyordum.

Oh hoca danışman hocamızdı. İlk dersten beri bize sürekli temizlik yaptırıyordu.

Oh hoca bir şeyi iterek içeri girdiğinde heyecanlandım. Sanırım içinde kağıt gibi bir şeyler vardı. En azından bu sefer temizlik yaptırmayacaktı.

Tahtaya "Mentor" yazdı. Masasının üzerine oturdu. O konuşmaya başlayana kadar sınıfa uğultu hâkim oldu.

"Çocuklar sizden kendinize bir koç bulmanızı istiyorum. Bu herhangi biri olabilir. Size yol göstereceğine inandığınız kişiyi seçerseniz tabi, daha iyi olur." Parmağıyla kâğıtları gösterdi. "Burada her birinize üç tane zarf düşüyor. Koçunuzun size verdiği görevi tamamladığınız her seferinde birini açacak. İki haftanız var." Masasından zıplayarak el çırptı. "Ders bitmiştir. Şimdi gidin ve kendinize bir akıl hocası bulun."

Hızla yerimden fırlayarak koşmaya başladım. Acele etmezsem bir başkası onun yanına gidebilirdi.

Etrafta ararken sonunda onu bulduğumda o yöne keskin bir dönüş gerçekleştirdim.

"Hyung, hyung!" Hızımı alamayarak ona çarptığımda parmakları omuzlarımı kavradı. Kurduğu denge sayesinde ikimizde düşmekten kıl payı kurtulmuştuk. Şaşkınlıktan kocaman açtığı gözleri üzerimde dolaştı.

"Ne oldu? Seni ne bu kadar heyecanlandırdı da koşarak bana geldin?"

"Diğerlerinden önce gelmek için acele etmem gerekti." dedim nefes nefese. "Hyung, benim koçum olur musun?" dediğim an alnıma bir fiske yedim.

"Sana ben, P' de demiyor muyum?"

"Ya hyung! Soruma cevap ver önce." Bir darbe daha. Somurtarak kafamı ovuşturdum.

"Yine yine..." dedi gülerek D.O hyung. Boynuma tek kolunu dolayıp sıkarken "Olurum tabi... ama Kai Tayland'dayız. Onların kendi kuralları var bizimde buradayken buna uymamız gerektiğini unutma." Saçlarımı karıştırıp serbest bıraktı.

"Tamam P' ." dedim yaramaz bir gülümseme ile. D.O hyung koçum olacağı için mutluydu. Onunla daha fazla vakit geçireceğim içinde heyecanlı...

"Hadi zarfları ver," kafam karışmış bir şekilde ona baktım. "Zarfını almadan mı geldin?" Sağ elim enseme giderken kafamı eğmiştim.

"Şey, unuttum."

"Çabuk getir, zamanımı çalma." dedi kızgın bir sesle beni sırtımdan iterek.

"Özür dilerim P'D.O. " diyerek koşmaya başladım. Koşarken sevinçten değişik hareketler yaptığımı kabul etmeliyim...

*

Zarfları ona verdikten sonra ilk zarfı açmıştı. Heyecandan yerimde duramıyordum.

"Ne yazıyor?"

"Koçun tarafından verilen görevi yap."

"Ne görevi vereceksin, P'?" diye sordum.

"Henüz bilmiyorum... Düşünenmem lazım."

"O zaman..." gözlerimi kısarak etrafta gezdirdim. Düşün Kai, düşün. Bir bahane bul. Kelimeleri heyecandan uzatarak konuştum. "Kahve içmeye gidelim mi?" Öğk. Neden yine kahve?

Pembe Saçlı Karamel OğlanWhere stories live. Discover now