Bölüm 33

1.4K 140 40
                                    

''Bebeğim kendini bu kadar özletirken aklından ne geçiyordu?''

Haklıydı. Hatta Jongdae öylesine haklıydı ki tek yaptığım çekiştirdiği yanaklarım için mızmızlanmamak adına dudaklarımı sıkıca birbirine kenetlemek oluyordu. Beni özlediği ben kafeden içeri girer girmez üstüme atlamasından zaten fazlaca belliydi. Ben de onu öylesine özlemiştim ki normalde ikinci saniyesinde sızlanarak ondan uzaklaşmaya çalışacağım şeye, yanaklarımı sıkmasına, izin veriyordum. Onu görmeyeli uzun zaman oluyordu. Kafeyi de Jongdae'yi de fazlaca özlemiştim kısacası.

''Yoğundum Dae. Bir de Baekhyun'un başıma açtığı belalarla uğraşıyordum.''

Dudaklarımı bükerek söyledim. Jongdae'nin hemen yanında kendinden beklemeyecek kadar uslu uslu kahvesini yudumlayan Baekhyun kıkır kıkır güldü söylediğim şeye. Ben yardım dilenircesine acı acı bakmaya devam ettim Jongdae'ye. Baekhyun konusunda tüm mızmızlanmalarımı çeken iki kişi vardı. Kyungsoo ve Jongdae. O yüzden karşısında yapabildiğim kadar çocuklaşarak şikayet ettim bücür arkadaşımı. İşe yaramış olmalı ki Jongdae'nin anında kaşları çatıldı. Baekhyun'a tehditkar bir bakış atarken uzanıp masanın üstündeki ellerimi sıkıca kavradı.

''Bebeğimle uğraşmayı kes Baekkie. Ne diye başını ağrıtıp duruyorsun?''

Elindeki kahve fincanını yavaşça masaya bırakan Baekhyun bana yaramaz bir bakış attı.

''Şikayeti mi var sanki? Bu seferki belayı o kadar sevdi ki ayılıp bayılıyor. Senin haberin yok hiçbir şeyden.''

Fena biri adam Byun Baekhyun. Bazen öyle şeyler söylüyordu ki ağzım açıkta kalıyordu. Bu da o anlardan biriydi hatta. Karışmış kafasıyla bana bakan Jongdae'ye açıklama yapmayı boş verip Byun bücürüne yüzümü buruşturarak baktım. Benimle uğraşmayı seviyordu. Hatta bundan daha fazla sevdiği bir şey yok gibiydi. Belki Chanyeol hariç.

''Neye ayılıp bayılıyormuşsun anlamadım?''

Söyleyecektim ona. Tüm ofis arkamdan bunun dedikodusunu yaparken Jongdae'den mi saklayacaktım hem? Ama ben daha ağzımı açamadan Baekhyun araya girdi.

''Bizim ofisteki şu esmer patron var ya?''

''Hangisi? Şu şerefsiz olan mı?''

Jongdae'nin söylediğiyle derin bir nefes aldım. Esmerime bu lakabı takan ben olsam da başka birinin ağzından duymak artık vicdanımı sızlatıyor gibiydi. Jongin hala şerefsizdi. Hala zor bir adam ve ukalanın tekiydi. Ama Jongin bunlardan ibaret de değildi işte.

''Evet. Şu ateşli esmer işte. Her neyse. Sehun onunla birlikte.''

Jongdae durdu. Gözlerini kısıp Baekhyun'a baktı. Yüzü bir an buruşurken bana döndü. Kendi içinde bir çelişki yaşıyor gibiydi. İnanamıyor olmalıydı. Haklıydı tabii. Arkasından atıp tuttuğum esmerle tutmuş sevgili falan olmuştum. Bazen ben de inanamıyordum. Ama bir şekilde idare ediyor gibiydik. En azından buna çabalıyorduk.

''Birlikte ne?''

Jongdae sonunda yanlış duyma ihtimalini sorgulamaya geçmiş gibi aniden sordu. Baekhyun gözlerini devirdi. Ben derin bir nefes aldım.

''Birlikteler işte. Gitti adamın sevgilisi oldu.''

Jongdae başını yana eğerken Baekhyun'a bıkkın bir bakış attı.

''Sana bebeğimle uğraşma dedim Baek.''

Baekhyun yeniden gözlerini devirirken bana döndü. Jongdae'nin yüzündekine benzer bıkkın bir ifade onunkinde de yer edinmişti.

''Ona Jongin'le sevgili olduğunu söyle. Bana inanmıyor.''

Ben daha ağzımı açmadan çalan telefonumla üçümüzün de bakışı masadaki ekrana kaydı. Baekhyun'un yüzüne küçük bir gülümseme yerleşirken Jongdae'nin kaşları havalandı.

A Bunch Of Lavender Smell Where stories live. Discover now