Saklı mezarlık.

14.8K 592 716
                                    

2. Bölüm "Saklı Mezarlık"

Ruhuma ilmek ilkem işlenmiş bir günah vardı. Kimin günahı, neyin günahı bilmeden bedelini ödedim.

Ben şu kısacık ömrümde işlemediğim bir günahın bedelini ödeyerek geçirdim. Şimdi ölsem şayet, ardımdan yanlızca ödediğim bedellerden arta kalanlar kalırdı.

İşte o günahlara bir yenisini ekleyen ses, yutkunmama sebebiyet vermişti. Yutkundum ard arda ama kime , neden bilmeden. Sesinin bıraktığı etkiyi sindirmek istermiş gibi sanki.

Bangır bangır çalan müziğin titreştirdiği ses ayaklarımın altındaki zemini titretiyordu. Bu kadar sese rağmen bütün herşeyi bastıran sesine kaç kurban adanmıştır ki?

Derin bir nefes çektim ciğerlerime. Burun deliklerimi dolduran alkol ve ağır parfüm kokuları ile başıma giren keskin acıyı görmezden geldim ve arkamı döndüm.

Tanrım yemin ederim ki, dönmemeyi dilerdim. Nasıl oldu bilmiyordum. Gözlerim anında sanki ait oldukları yer orasıymış gibi onun göz bebeklerine tutundu. Okyanusları içinde boğuldum ve okyanusları içinde can verdim.

Göz bebeklerindeki mezarlıkta kendimden bir haber, yolumu kayıp ettim. Kaç saniye veyahut kaç dakika onun gözlerine baktım bilmiyorum ama kendime gelip, anında bakışlarımı kaçırmam aynı anda oldu.

"Buyrun efendim."

Sanki burası bir krallıktı ve o da buranın kralı. Koltukta yayılmıştı. Bir kolunun dirseğini oturduğu koltuğun koluna dayamış ve parmaklarını çenesine kilitlemişti. Diğer eli dizinin üzerinde sarkıyordu ama uzun ve biçimli parmakları arasında dumanı tüten sigarasını fark etmiştim. Giydiği beyaz gömleğinin üç düğmesi açıktı ve bu sayede esmer tenini oldukça muazzam göstermişti.

Bütün bunlara sadece bir kaç saniyede dikkat etmiş olmam ne tür bir saçmalıktı?

"Bu sana ait olmalı?"

Derinden gelen erkeksi sesi bunca gürültüye taht kurmuştu adeta. Hafif başımı kaldırıp gözlerine baktım. Neyi kast ediyordu? Bana ait olan neydi bilmiyor ve kavrayamıyordum. Beynim durmuştu sanki. Sonunda sivri çenesi ile gösterdiği yere baktım. Masanın dibinde duran küçük fotoğraf tamda bana aitti.

Onu ben bile kolay kolay görmezken onun hemen fark etmiş olması beni bir süre afallattı. Ama yere eğilip büyük özenle fotoğrafı kavramama engel olmadı. Parmaklarım arsında hissettiğim sert kâğıdın verdiği güç o kadar güçlüydü ki, onu nasıl olur da kayıp etmiştim aklım almıyordu. Ve bunu fark edememiştim bile.

Başımı kaldırmaya niyetim yoktu. Hatta konuşmaya dahi bir niyet içermiyordum. Başımı iki kere sallayıp tekrar arkamı döndüm. Dönmeden önce gördüğüm son şey oldu koca bir okyanusun hırçınlığı. Arkamı dönüp adım adım uzaklaşırken, aslında o okyanusta çoğu şeyimi bıraktığımdan habersizdim.

Oysa o ilk andan beri beni esir edicek çoğu şeyi almıştı bile. Sanki ruhumdan bir parçayı o okyanusun dibine gömerek seke seke uzaklaşmış ve geri döneceğimden emin bir şekilde gülümsemiştim.

OKYANUSUN ÖLÜMÜ +18Where stories live. Discover now