32.BÖLÜM

304 45 14
                                    

          Kendi kendime girdiğim iddiayı bile kaybettim. Ezgi haftasonu hayallerine uçuyor ve annem gönülsüz olsa da sesini çıkarmıyor. Hatta inceden yaptığı hazırlıklara destek oluyor. Var olan bu duruma şaşkınlığımla odamda üvey evlat mıyım acaba diye biyolojik tahliller yaparken aşağıdan kahkaha sesleri yükseliyor. Duyduğum seslerle beynim girdiği kaostan sıyrılıp bu kez en son ne zaman kahkaha atacak kadar güldüğümü düşünmeye başladı. Her ne düşünürse düşünsün bir cevabı yok. Neyse Zaten geçmişi kurcalamayı da bırakmıştım. Ne zaman böyle kahkahalarla gülerim acabayı düşünmek daha mantıklı.
          Yatağımdan çıkıp balkona geçtim. O kadar sıcak ki hiçbir rüzgar serinlik vermiyor odaya. Yoğun nemden yapış yapış olmuş ellerimle balkon demirlerini tutup etrafa göz gezdirdim. Hiçbir değişikliğin olmadığı, bu monoton sabah hüzünle dolduruyor içimi. Hayatım da aynı bu sabah gibi sıradan ve sıkıcı. Uyandığım her gün bir öncekinin aynısı. Birbirini tekrar eden, sıcak, sıkıcı yaz günleri... Bütün bir yıl sitem edip, hayal kırıklığıyla boğuştuğum okul hayatımı mumla arıyorum şimdi. Meğer içinde şükredecek ne çok şey varmış da ben görememişim. En önemlisi de şu evden çıkabiliyor oluşumun en önemli sebebiymiş. Kaybedince anlıyor insan. Neyseki bu kayıp ömürlük değil. Bir aya sebebim yine aktif olur. Ahhh keşke kaybettiğim her sebep yeniden aktif olabilse...
          Kapımın açılma sesiyle arkama baktım, annem hızla bana doğru yürüyordu.
—Hayırdır sabah sabah balkondasın, görmeni gerektirecek bir şey mi var?
          Cümlesiyle beraber gözleri etrafta bir şeyler arıyordu. Güvensizlik öyle işlemiş ki içlerine yaptığım her davranış farklı yorumlanıyor.
—Evet kaybettiğim hayallerimi arıyorum. Bulamadım. Çok ilginç ama ararken ne farkettim biliyor musun?
         Annem boş gözlerle suratıma bakıyordu.
—Meğer kaybetmemişim, birileri öldürmüş ondan bulamıyorum.
—Okuduğun saçma sapan kitaplardan mı öğreniyorsun bu sözleri.
—Hayır içimden geliyo bu sözler.
          Benden iğreniyormuş gibi bakıyordu. Annemin bakışlarında beni sevdiğine dair kırıntılar aradım ama yoktu. Bu kadar acımasız olacak ne yaptım ona bilmiyorum. Bakışında bulamadığım ama benim ona kayıtsızca hissettiğim sevgi boğazımı düğümlüyor. Gözümü kırpsam birer birer dökülecek sevgim. Ama içimdeki sevgiyi dışarıya çıkarmak istemiyorum o yüzden aklımdaki düşünceleri savuşturup içimden neşeli şarkılara tempo tutmaya başladım. Annem de sebebi ziyaretini açıklamaya başladı.
—Müstakbel kayınvaliden aradı, akşama aile yemeği verecekmiş senin de katılmanı istiyor. Ben de tabi ki gelir dedim.
—Kadın senden izin almış da sen neden benden izin almıyorsun?
—Evde yaptığın bir iş yok git ne olacak, heves etmiş kadın işte.
—Yok ben ondan bahsetmiyorum ama neyse..
          Hiçkimse duymak istemeyen biri kadar sağır olamazmış, annem bana kulaklarını kapatalı çok oldu.
—Erken git de yardım edersin kadına.
—Yok artık, ilk günden ne yardımı.
—Olsun sen kendini göster.
—Neden buna ihtiyacım mı var?
—Var tabi, kadın senin yaptıklarınla övünecek, gelenlere anlatacak.
—Boşversene , kendi annem övünmemiş benimle!
—Akıllı bir kız ol bana yeter.
          Arkasını dönüp giderken seslendi
—Hanım hanımcık giyin!
          Kapı kapandıktan sonra sandalyeme oturdum dizlerimi kendime çekerek başımı kapattım. Bir gelincilik oynamamıştım bugün onu da gerçekleştireceğim. En basit şeyler bile içimde o kadar büyüyor ki başetmekte zorlanıyorum. Varolan bu duruma ne zaman alışacağım, ne zaman keyifle yaşayacağım, ne zaman her şeyi unutacağım. Telefonumun sesiyle ayağa kalkıp içeriye girdim, komidinin üzerindeki telefonu aldım açtım.
—Efendim Barış
—Nasılsın aşkım?
—Daha İyi günlerim olmuştu, sen?
—İyim ben de, akşama amcamlar gelecek. Annem acaba Eylem de gelir mi diye soruyor?
—Annen cevabı biliyor bence.
—Nasıl yani, seni mi aradı?
—Yok, dünürünü aradı. Ondan izin aldı. Ben kimim ki!
—Off anne ya! Ben önce sana soralım dedim. Ama tezcanlı işte dayanamamış aramış demekki. Eğer gelmek istemezsen anlarım.
—Sen belki bir umut anlarsın da annem anlayamaz, o yüzden geleceğim.
—Sevindim. Görüşürüz o zaman.
—Görüşürüz tabi.
—Öptüm aşkım.
           Onun mutluluğuna sevinmem gerekirken, sinirleniyorum. Aynı duyguları beslememek bizi daima farklı frekanslara itiyor. Ve kanalım çekmiyor!
           Hazırlanmak için dolapla bakıştım, hangi kıyafetle hanım kategorisine girecektim bilemiyorum. Uzun uğraşlar sonucu keten beyaz bir etek ile ince pembe bir tişörtte karar kıldım. Saçlarımı tepede topladım. Annemin de onayından geçip, nasıl davranmam gerektiğine dair nasihatlerimi dinledim sonra evden çıktım ve dolmuşa bindim. Başımı yasladığım camda gittiğim yolun acayipliğini düşünüyordum. 4-5 ay önce bindiğim her araç sadece Aslan'a varırdı. Şimdi ise....Neyse Eylem, Aslan'ı düşünmek yoktu. Derin nefes al ve şimdiye odaklan...
          Barış'ın evine geldim. Erken gelmeme pek şaşırdı ve sevindi. Annemin söylediği gibi yardım etmeye çalıştıysam da mutfaktan kovalandım. Barış'ın odasına gelip bilgisayara eğildim ve dinleyebileceğim müzik arıyordum. Arkadan Barış'ın belime sarılmasıyla doğruldum ve hızla Barış'ın ellerini çözmeye çalıştım ama engel oldu. Boynumda hissettiğim nefesiyle içime yerleşen tiksintiyle tüylerim diken diken oldu.
—Barış annen içerde, saçmalama istersen?
—Annem yukarıya komşuya çıktı.
—Neden?
—Fırını kullanmak için.
          Islak ıslak öptüğü boynumu elimle silmemek için zor tutuyordum kendimi. Yakaladığım bir boşlukla arkamı döndüm, şimdi Barışla yüzyüzeydik. Gözleri dudaklarıma kayıyordu. Bakışlarında gezen anlamlar fazlasıyla açıktı. Ama ben kendimi kapatmıştım.
—Barış sen böyle şeyler yapmazdın, ne oluyor?
—Kadınıma dokunmak suç mu?
—Ben senin kadının değilim.
          Sert bir şekilde biranda ağzımdan çıkan bu cümle ile yüzü allak bullak oldu. Söylediğimi toparlamaya çalıştım
—Yani henüz olmadım.
—Olabilirsin, günahı yok biliyorsun.
          Duyduklarım ile gözlerim büyüdü nefesim kesildi. Aklımdan ışık hızında bir sürü senaryo geçti. Kafamı sallayıp hepsini savuşturdum.
—Barış nikahı bunun için erkenden kıymadık. Sen çok yanlış anlamışsın. Resmi nikahımız kıyılmadan 'günah olmayan' şeyi yapmayacağım.
          Barış bende oluşan panik haline tebessüm etti. Ve hızlıca dudaklarıma bir öpücük kondurup kollarını açarak benden bir adım uzaklaştı. Ne yapacağımı bilemez haldeydim. Çırpınan kalbimle bu beden, bu ruh, bu kalp Aslan'a ait alamazsın onları diye haykırmak istedim. Ama yaptığım tek şey ağzımın içinden yanaklarımı ısırmak oldu. O anda çalan telefona minnet duydum. Barış benden önce davranıp telefonumu eline aldı ekranda bir numara vardı sadece. Kaşlarını çatarak bana uzattı. Yaptığı bu hamle içimde toparlamaya çalıştığım Barış'a bir çeltik daha attı. Telefonu açıp balkona çıktım. Belki orada nefes alabilirdim.
—Efendim, kiminle görüşüyorum?
—Eylem?
—Evet benim.
—Ben Cansu, Aslan'ın arkadaşı Yaman'ın nişanlısı. Hani seninle tekne de...
—Tamam hatırladım ayrıntıya gerek yok. Nasılsın cansu?
—Ben çok iyim, asıl sen nasılsın? Biliyorum saçma bir soru, olanları öğreneli çok oldu, destek olmak için aramak çok istedim ama o kadar samimiyet kurmamıştık yanlış anlaşılmaktan korktum. Bir de malum düğün hazırlıkları vardı, ona sığınarak ihmal ettim işte. Kusura bakma canım ya.
—Hiç önemli değil, ben de atlatmaya alışmaya çalışıyorum. Çok yanlız kaldım bu süreçte, ben de seni arayabilirdim ama ne bileyim seni de kendi hüznüme çekmek istemedim açıkçası. Neyse yaa ne zaman düğün?
—Aslında biraz da onun için aradım. Cumartesi akşamı düğün. Seni de mutlaka bekliyorum.
—Aaa öyle mi çok sevindim. Mutluluklar dilerim canım. Ama ben gelebilirmiyim bilmiyorum?
—Hallet bir şekilde işte. Sana güveniyorum.
—Elimden geleni yapmaya çalışarım.
—Yalnız baştan söyleyeyim Aslan orada olacak. Yine de gelirsin değil mi?
           İçimde Aslan'ı yeniden görebilecek olmanın verdiği sebepsiz bir heyecan dalgası oluştu. Sonra hızla etrafımda dönerek Barış aradı gözlerim. Üzerimde oluşan heyecanı görmesini istemiyordum.
—Eee şey tabi ki, Onun varlığı gelmeme engel değil. Evdeki durumlardan dolayı akşamdan pek dışarıya çıkamıyorum. Neler yapabileceğime bakmam gerek.
—Tamam canım, şimdi kapatmam gerek görüşmek üzere.
— Görüşürüz.
          Telefonu kapatığım halde aptal bir gülümseme ile ekrana bakıyordum. Barış'ın sesi ile irkildim.
—Eee kimmiş arayan?
—Şey yaa, eğitim seminerinde tanıştığım bir kız. Cumartesi günü evleniyor da düğüne çağırıyor.
—Olsun gitmek istersen beraber gideriz.
          Söylediği cümlenin sonu beynimde tekrar edip durdu. Beraber, beraber, beraber... Bu ihtimali dikkat çekmeden nasıl savuşturabilirim? Düşünmem gerek! Ama şimdilik..
—Olabilir aslında. O gün gelsin de bakarız.
—Annem sofrayı hazırlıyor hadi gel, amcamların da eli kulağındadır..
          Bütün bir akşam bedenim yemek de, ruhum yatağımda, aklım ise düğüne gitme planları yapıyor. Henüz elle tutulur bir bahane bulamadım. Geç saate doğru eve bırakıldım. Biran önce yatağıma girip huzura kavuşmak istiyordum ancak annem bütün bir gecenin havadislerini almak için beni soru yağmuruna tutuyordu. Baştan savma verdiğim cevaplarla umduğunu bulamayıp beni azad etti. Ben de sonunda rahatça düşünebilecek olmanın rahatlığıyla yatağıma uzandım...

İPOTEKLİ HAYATWhere stories live. Discover now