XXX

59 8 32
                                    

Okul kapısından çıkarken gözlerimi kısarak tüm bahçeyi taradım hızlıca. Bahçede değildi. Banklardan birine geçtim. Ardından mesaj attım.

    Yeşil Kelebek: Dün cesaretten bahsediyordun değil mi?
    Yeşil Kelebek: Bahçedeyim
    Yeşil Kelebek: Beni görmeyi bu kadar çok istiyorsan gelirsin
    Yeşil Kelebek: Seni bir ömür bekleyemem
    Yeşil Kelebek: Aptal değilim
[Görüldüꪵ]

Telefonu kapatıp beklemeye başlamıştım ki tam o an Gürsel ve Erdem çıkageldi.

"Gelmeyin demiştim"

"Ben de aynısını Gürsel'e dedim ama dinleyen mi var?" dedi Erdem.

"Ne yani seni o gavatla tek mi bırakacaktım?" diyen Gürsel'e göz devirdim.

"Ağzını bozma Gürsel. Onun için değmez. Ayrıca tek falan da olmayacağız. Farkındaysan bahçedeyiz ve okulun yarısı da bahçede" dedim. "Her neyse. Şimdi lütfen içeri gimeyecekseniz bile biraz ötedeki banka oturun"

"Neden?"

"Çünkü Gürsel, Onur geldiğinde sizi görünce iğneleyici sözler söyleyecek ve sizi de sinirlendirecek. Bu yüzden ya içeri girin ya da ötede oturun"

"Gürsel gel hadi. Şurada otururuz. Hem görürsün için rahat eder" dedi Erdem Gürsel'i biraz ötedeki bir banka iterken.

"Sen neden bu kadar sakinsin?" diye sordu Gürsel onu iten Erdem'e. Erdem bana baktığında gülümsedim. Gülümsediğimi görünce göz kırptı, ardından önüne döndü ve Gürsel'i cevapladı ama ben duymamıştım.

Gürsel ve Erdem her ne kadar arkadaş olsalar da birbirleri ile hep bir atışma halinde oluyorlardı. Öyle ki bazen -hatta çoğu zaman- Gürsel Erdem'in bana yaklaşmasına bile izin vermiyordu. Aralarındaki bu atışmanın sebebini bilmesem de bu hallerine gülmeden edemiyordum. Şimdi ise yan yana oturmuş gayet sakin bir şekilde konuşuyorlardı. Arada gözlerini bana çeviriyorlardı. Onur'un gelip gelmediğine bakıyorlardı.

Başımı okula doğru çevirdiğimde kapıdan çıkan Onur'u gördüm. Tüm bahçeyi incelerken göz göze geldiğimizde ayağa kalktım. Ellerimi cebime sokarak gelmesini bekledim. Tam önüme geldiğinde saatime baktım. Konuşmasına fırsat vermeden konuştum.

"Beş dakikan kaldı. Sözlerini çabuk seçsen iyi olur"

"Bana mesaj atarken ne düşünüyordun ki? Seni bulamayacağımı mı? Yoksa seni bulduğumda sana aşık olacağımı mı? Hayal dünyan çok geniş. Ama maalesef burası gerçek dünya ve burada sana aşık olabilecek bir Onur yok. Şu haline bak, bu tipinle mi seveceğim seni? Kendini çok güzel kandırmışsın gerçekten. Fakat üzgünüm gerçekler bunlar. Seni sevmiyorum ve sevmeyeceğim. Şimdi git bir köşede ağla"

Onur tüm bu cümleleri sıralarken ellerim cebimde alaylı bir yüz ifadesiyle onu dinliyordum. O kadar sesli konuşmuştu ki çevremizde insanlar toplaşmaya başlamıştı. Bu benim işime gelirdi. O beni küçük düşürdüğünü sanıyordu ama yanılıyordu.

"Ne zaman, nerede, nasıl ağlayacağıma sen karar veremezsin. Bana hayal dünyan çok geniş diyorsun fakat asıl hayal dünyasında dolaşan sensin. Dünya senin etrafında dönüyor sanıyorsun. Herkes sana aşık, herkes sana muhtaç... Ama ne var biliyor musun? Bunların hepsi senin o küçük beyninde kurduğun hayaller. Sana hiç bir zaman beni sevmeni istediğimi söylediğimi hatırlamıyorum. Kendini kandıran biri varsa o da sensin. Evet sana mesaj attım, evet seni seviyordum. Fakat hiçbir zaman sana aşık değildim. Çünkü birine aşıksan ondan nefret etmek istemezsin. Ama ben senden nefret etmek istiyordum. Ve bana yardımcı olabilecek tek kişiydin. Çünkü biliyordum ki seninle ne kadar konuşursam senden o kadar çok nefret ederdim" dedim. Gözlerinin içine baktım. "Hatırlıyor musun bir gün sana 'şayet bir gün beni bulursan o zaman ben çoktan sana olan bu saçma duygulardan kopmuş olacağım' demiştim. İşte beni buldun. Ve tam da dediğim gibi, çoktan sana olan bu saçma duygulardan kurtuldum. Ve teşekkür ederim bunu fark etmem için de yardım ettin"

Kaabil [Layık]・Texting ✓Where stories live. Discover now