Bölüm 6 : Minik Fare

8.6K 1.2K 3.2K
                                    

Merhaba sevgili okurlarım... Nasılsınız?

Size ufak bir duyuru yapmak istiyorum. Açıkçası bu duruma çok üzüldüm diyebilirim. Okunma sayısı yüksek olmasına rağmen oy sayısı çok düşük. Hikayemizin yükselmesini istiyorsanız, emeğimin karşılığı olarak lütfen oy vermeden geçmeyin. Hayalet okuyucu olmayın artık.
Sınır koymak istemiyorum...

Multi : Yakışıklı Bora'mız...

Müzik : Ufak Tefek Cinayetler - Yaralı Ruhlar Bahçesi...

Keyifli Okumalar 💕

🔥

Bölüm 6 : Minik Fare

Bölüm 6 : Minik Fare

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Çemberin tam ortasında kalmıştım...

Bir tarafım soğuk esintiye sahipken, diğer tarafım ateşin ta kendisiydi.

Gözlerim karşımdaki adamda takılı kaldı. Sadece anlık olarak arkamdaki kişilere bakmış, daha sonra öfkeli gözleri beni bulmuştu. O gözlerde ateş vardı ve oklarını fırlatmaktan asla geri kalmıyordu.

O an bir şey dikkatimi çekti. Daha önce de gömleğinin yakasından ucunu görebildiğim ama tamamen ne olduğunu bilmeyip merak ettiğim dövmeyi görebilme şansı. Üstü çıplaktı. Gözlerimi, gözlerinden çekip tam göğsüne indiricekken o da benimle aynı saniyede elini indirdi ve havluyu sol omuzuna attı. Dövmenin üstünü örten havlu ile gözlerimi hemen gözlerine çıkardım.

Yine görememiştim.

"Neden geldiniz?" Sert sesi, adımlarına eşlik etti. Bize doğru gelen bedeni yıkılmaz ve dikti.

"Seni almaya gelmiştik dostum ama..." diyen Sinan Bey durdu ve üzerimde yoğun bakışlarını hissettim. Bora'nın bedeni tam önümde durdu. Sıcaklığı bedenime doğru yayılırken, ben omzumun arkasından ikiliye baktım.

Maya denen kadın sinirden kıpkırmızı olmuşken, Sinan Bey sadece sırıtıyordu. İmalı bakışları beni delip geçerken, yanımda duran adamın öfkeli sesi doldurdu kulaklarımı.

"İçeri geçin." İkili sanki bu itaati bekler gibi hareketlendiler ve yanımdan tek tek geçip salona ilerlediler. Soğuk hava bacaklarıma vururken, vücuduma yayılan anlık titreme ile kendime geldim. Elim hâlâ kapı kolunu tutuyordu.

"Yukarı çık ve eşofmanlarımdan birini giyin. Bu şekilde sakın gelme yanımıza," dedikten sonra arkasını dönüp gitti. Sol elim sinirden yumruk olurken, sağ elimi ittim ve kapı gürültülü bir şekilde kapandı. İçimde taşmayı bekleyen volkanlar vardı.

Ama zamanı ve sırası değildi. Öfkeme yenik düşmeyecektim. Biliyordum ki, yapılan en büyük hatalar öfkeye yenilmek ile başlıyordu.

Seri ve sert adımlarımı merdiven basamaklarına doğru yönlendirdim. Salonun önünden geçerken gözüm anlık içeri doğru kaydı. Bora tekli koltuğa oturmuş bacak bacak üstüne atarken, Maya üçlü koltuklardan birine oturmuş, Bora'yı süzmekle meşguldü. Sinan ortalarda görünmez iken başımı iki yana salladım ve yukarı doğru çıkmaya başladım.

Müebbet / Adaletin Keskin KılıcıWhere stories live. Discover now