Doğrusu Ne?

77 7 14
                                    

"Kararınızı verin."

Gözlerimi hemşireye çevirdim. Titreyen ellerimi, korkudan deli gibi atan kalbimi yok saymaya çalıştım.

"Malzemeleri getirin." Dediğimle genç bir hemşire yanımdan hızla ayrıldı. Diğer hemşire eldivenleri bana giydirirken, gözlerimi Jeo Chin'e çevirdim.

Malzeme arabasının sesiyle derin bir nefes aldım. Jeo Chin'in üstüne önlük örtüldü. Boğazına baticonu sürdüler.

"Onu sıkıca tutun." Yaklaşıp bir defa daha monitöre baktım.

Olaylar çok hızlı bir şekilde gelişiyordu ama bana sanki yıllarmışcasına geçiyordu.

Elimi uzatıp, gözümü kapattım. "Neşter."

Sol elimle yemek borusunu tutup, adem elmasını buldum. Parmağımla sayıp yan tarafına elimi bastığım yere gelince durakladım. Sağ elimde ki neşteri sıkıca kavradım.

Karşımda ki yaşlı hemşire bana bakıyordu. "Yapabilirsiniz." Deyip güvenle baktı.

Derin bir nefes alıp neşterle kestim. Neşteri uzatıp, "Hortum." Diyip bekledim. Hemşire hortumu uzatınca, boğazına takıp ucuna oksijen maskesini taktım.

"Pompala!" Deyip ellerimi geri çektim. Hemşire yavaşça pompalarken, monitöre baktım.

"Satürasyon normale dönüyor. Tansiyon normal, hasta nefes alıyor." Hemşireye bakıp ardından tekrar hasta Jeo Chin'e baktım. Gülümseyip yaşlı hemşire çevirdim başımı bu sefer. O da bana gülerek baktı.

"Başardınız Doktor hanım."

Derin bir nefes alıp, bakışlarımı bu sefer kanlı ellerime çevirdim. Ellerimin titremesi durmuştu ve kendimi inanılmaz derece de iyi hissediyordum.

Arkamdan gelen sesle kapıya baktım. Cerrah Moon Ho gelmişti. Önce bana baktı ardından da hasta Jeo Chin'e. Gözleri büyüdü. Kafasını tekrar çevirince gözlerinde yanan ateşi gördüm.
Gülümseyişim yüzümde donmuştu.

Hastanın yanına gidip yaptığım trakeyi kontrol etti. Hızla bana döndü.

"Sizler dışarı çıkabilirsiniz." Deyip hemşireleri dışarı çıkarttı.

"Kafana göre böyle bir müdahalede nasıl bulunursun?!"

"Hocam? Ölmek üzereydi."

"Hasta ölmek üzere olsa bile, benim haberim olmadan nasıl böyle bir müdahalede bulunabilirsin Derin?"

"Size çağrı bırakmışlar ama ulaşamamışlar, ulaşabildikleri tek kişi bendim. Adrenalin yapıldı ama işe yaramadı. Satürasyonu düşmüş, tansiyonu yükselmiş ve nabzı durmak üzereydi. Hasta nefes alamıyordu. Ne yapsaydım? Ölmesini mi bekleseydim? Zaman yoktu."

"Ya trakeyi kötü yaptıysan? Ya kanamaya sebep olursa? O kanama ciğerlerine inerse, solunum yolu kanla dolarsa? O zaman da ölecek!"

"En azından ben ölmemesi için birşeyler yaptım. Birşey yapsam da, yapmasam da ölecekti. En azından ben onun yaşaması için elimden geleni yaptım!"

"Başka birine ulaşabilirdin!"

"Hocam, zamanımız yoktu." Elini bana doğru uzattı 'sus' işareti yaptı.

"Daha fazla dinlemek istemiyorum. Hastane dışında insanları kurtarmak için birinden izin almana gerek yoktur çünkü orada bir hiyerarşi yoktur. Işte orada gerçek zamanla mücadele vardır. Ama burada hiyerarşi var. Ben olmasam da başka birine ulaşabilirdin. Doktorluğun en önemli ikinci noktası da budur. Kriz anında çözüm üretebilmek. Hastayı ne şartta olursa olsun kurtar, birinci kuraldır. Ama bunu gerçekten iyiysen yapmalısın. Yenisin, toysun bazı şeylerin farkında değilsin. Ama burada işler böyle yürür. Senin ufak bir hatan en üstteki kişiyi bile etkiler. Hata yapmamalısın. Bu hata sadece kendini korumak için değildir. Biz doktorlar hata yapmamalıyız. Çünkü biz hata yaparsak insanlar ölür."

Baksana TaliheHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin