thirteen

64 12 0
                                    

seokjin jungkook’u tam zamanında itmişti, tam önüne, ve onun da yukarıya, jungkook’a bakmaktan başka seçeneği kalmamıştı.

jungkook’un fark ettiğinden emin değildi, ama paniklemişti ve bir şeyler söylemesşni beklerken parmaklarıyla oynuyordu.

biraz zaman geçti, ve jungkook hala bir şey söyleyememişti. her ne kadar orada kalıp yüzüne biraz daha yakından hayran kalmak istese de, öğretmeninin gazabını çekmek istemiyorsa sınıfa gitmek zorundaydı. istemiyordu.

bu yüzden bir şey söylemek için dudaklarını araladı.

“um.. afedersin? bana bir şey mi söylemek istiyorsun? eğer öyle değilse, gerçekten şimdi sınıfıma gitmek zorundayım.”

o anda, jungkook sonunda hayallerinden dünyaya döndü ve bir şey bile söyleyemediğini fark etti. sadece gitmesine izin verip bu başkalarının yanında yaşadığı tam bir garipliği unutmak istese de, neden kendini gizlice takip ettiğini öğrenmek zorunda olduğunu biliyordu. başka kim onun kendisi hakkında ne bildiğini biliyordu ki?

oh... üzgünüm, evet tabii ki. sınıfına gidiyor olmalısın, seni rahatsız ettiğim için gerçekten üzgünüm.”

kız eğilerek selam verdi ve uzaklaştı, jungkook sonunda sesini yükseltecek cesareti topladı böylece o ne dediğini duyabilirdi.

“aslında, bugün dersler bittikten sonra benimle burada buluş! sana sormak istediğim bir şey var.”

ve onaylamak için herhangi bir tepki göstermese de, jungkook her nasılsa geleceğini biliyordu.

WITH KINDNESSWhere stories live. Discover now