thirty one

27 8 0
                                    

on dakika bekledikten sonra, ardından on beş, yoongi hala gelmemişti ve wendy bir şeyler olduğunu biliyordu.

ama, ona ulaşabilmesinin başka yolu yoktu. wendy kurbanlarıyla sadece yüz yüze görüşürdü, bu yüzden onu kız kardeşleri arasında en gizemli olanıydı.

sessizce ve gizlice kafeteryaya ilerledi, öğrencileri aralarındaki mavi aurayı görebilmek için tarıyordu.

ama, yoktu.

jimin’in olduğunu hatırladığı tanıdık sarı bir auraya rastladı, ikisi birbirlerini wendy yoongi ile konuşurken birkaç defa görmüşlerdi.

wendy jimin’e doğru yürüdü, şaşırtıcı bir biçimde yalnızdı- umursamıyordu. sessizce yanına oturup onu şaşırttı.

“oh! wendy, burada ne yapıyorsun? seni daha önce seulgi’yi taşıdığımda evde görmüştüm!” jimin sordu.

kahretsin, tamamen unutmuşum. aptalca bir hata yaptım.” diye düşündü.

wendy’nin kendisine cevap vermeyeceğini anlayınca (her zamanki gibi), konuştu. “eğer yoongi’yi bulamıyorsan, sınıfına bakabilirsin. son zamanlarda iyi uyuyamıyor, yorgun olmalı.”

bu sefer, jimin yanıtlanmıştı - ama yürümeden önce, sadece ufak bir baş sallama ile.

seokjin joy’un yanında rahatlaştıkça, joy daha fazla sorusunun olduğunu fark etmişti.

lunaparktaki eğlenceli bir günün dönüş yolu sırasında, seokjin sorular sormaya başladı.

“sooyoung-ah.”

“evet, oppa?”

“daha önce, neden bana yardım ettin ve beni öğrencilerin rahatsız etmesinden kurtardın?”

“rahatsız görünüyordun, bu yüzden.”

“oh. mantıklı.”

devam etmeden önce duraksadı.

“yeri kız kardeşin mi?”

“ugh, kurbanlar ile bu seviyeye kadar takılmamalıydım. diğer kızlara artık onları öldürmemiz gerektiğini söylemeliyim.” diye düşündü joy.

“evet, ne yazık ki o veletle kardeşiz. neden sordun?”

“jungkook’u gizlice takip ettiğini fark ettim, merak ettim çünkü çok endi-”

joy bitmek bilmeyen merakından dolayı sıkılmıştı ve verdiği yanıtlarla bir şeyleri anlayabileceğinden korkuyordu, bu yüzden kollarını nazikçe ona sardı ve başını göğsüne yasladı, kalp atışlarını dinlemeye başladı.

“aman tanrım, kuzenlerim benden gerçekten hoşlandığını söylediklerinde haklılarmış. bir kalbin bu kadar hızlı atması normal mi?”

bu düşünceleri bir kenara bıraktı, joy güçlerini hafızasındaki bazı şeyleri silmek için kullanmaya başladı.

gecelerini bir öpücük ile sonlandırdı, ve bununla birlikte onu kafası karışık bir şekilde bıraktı - hem sarılmasından ve öpmesinden hem de büyüden.

kapının dışında duran parlayan parlak yeşil auranın sallanarak uzaklaşması beş dakika aldı.

WITH KINDNESSWhere stories live. Discover now