17'

29.2K 1.9K 1.3K
                                    

Taehyung'un gönderdiği son mesajlar cebime koymak üzere olduğum telefonumun ekranını aydınlattığında gözlerim Park malikanesinden telefonuma kaydı tekrar. "Aşık mısın bana?" Mesajları okurken istemsizce dudaklarımdan fısıltıdan farksız dökülen sözcükler karşısında afallamadan duramadım. Taehyung bana aşık olduğunu söylüyordu ve bunu mesaj üzerinden yapıyordu. Çok aptaldı ve o aptalı tahmin edemeyeceği kadar seviyordum. Mesajlarına cevap vermeyip telefonumu geri cebime koydum. Karşımda duran geniş üç katlı ev fazlasıyla tanıdıktı. Taehyung, Jimin ve ben bu evde ergenliğimizin en acımasız dönemlerini atlatmış birbirimize sıkı sıkıya tutunmuştuk her zaman.

Bu evde Jimin'le tek kaldığımızda genelde film izler sabaha kadar oynayabildiğimizin en fazlasını oynamaya çalışarak video oyunlarına gömülürdük. Ardından sabahın köründe kurt gibi acıkmış olur yemek söylerdik dışardan. Ortaokul anılarım bunlardan ibaretti.

Taehyung olduğunda ise, bir zamanlar o anlar favorimdi. Jimin'in babasının gittiği iş seyahatlerinin birisinden getirdiği lazer tag takımıyla üç katı da birbirine katar girmedik delik bırakmadan bütün evi kahkahalarımızla doldururduk gece boyu. Her zaman sorunlarımız vardı, sonuçta size yüzde yüz uyan birisini bulmak her zaman zordur. Kimi zaman oyunda karakter seçmek en büyük sorunumuzken bazen de yaptığımız küçük hileler alevli bir kavgaya açardı ortamı. Ama şimdi dönüp baktığımda o kadar uzak geliyor ki o zamanlarımız, sorunlarımızla yaşadığımız kavga ederken bile birbirimizi kırmaktan kilometrelerce uzak olduğumuz o harika anlar...

Geçen yıldan bozulmaya başlayan büyüyle tek yaptığımız birbirimizi kırıp parçalamaktı. Ben yaptıklarını, söylediklerini içimde biriktirerek uzaklaştırdım onları, onlarsa her yaptığımı yüzüme vurarak sinir krizleriyle kendi kendimi yememe neden oldular. Hangimizin ki daha ağır, benim açımdan cevap gayet açıktı. Artık dayanamadığımda ise bırakmıştım her şeyi.

Bütün bu olaylar silsilesiyle bir yıl gibi bir zaman önce beraber zaman geçirmekten başka bir eğlencem olmayan, en güzel anılarımı biriktirdiğim arkadaşımın evinin önünde şimdi onu öldürme planları yaparak duruyorum. Ortalama altmış yıl yaşıyoruz ve bu sürede bir yıl hiçbir şey değil gibi geliyor insana çoğu zaman. Ama her şeyin yerle bir olması için fazla bile olduğunu öğrendim artık.

Cebimde titremeye devam eden telefonumu umursamadan bahçe kapısındaki güvenliğe gülümseyip içeri girdim. Ahşap verandaya çıkıp kapının önünde durdum. Sinirliydim. Ona bu duruma gelmemizdeki payı dolayısıyla sinirliydim, bana söylediği yalanlardan dolayı sinirliydim, Taehyung'la arama girmeye çalıştığı içinse daha da sinirliydim.

Kapıyı çalmak için kolumu kaldırdığımda açılan kapıyla kısa süreli bir şok yaşadım. "Jeongguk, hoş geldin." Bayan Park'ın soru sorar gibi söylediği cümleyle zoraki bir gülümseme yerleştirdim yüzüme. "Merhaba Bayan Park. Şey, Jimin'i görmeye gelmiştim de."

Uzun kahverengi saçlarını geriye atıp geçmem için kenara çekildi. "Bodrumda sizin yerinizde." Gülümseyip teşekkür ettikten sonra bana el sallayıp çıkmış kapıyı arkasından kapatmıştı. Ezbere bildiğim evde merdivenlere doğru yürüdüm. Düşünceler beynimi parçalamak için uğraşıyor gibi dönüp duruyor yavaş yavaş yaralıyorlardı zihnimi. Mantıktan geriye tek bir zerre bile yoktu bende artık.

Basamakları adım adım inerken aşağıdan gelen yüksek müzik sesi gittikçe arttı. Ne söyleceğimi ne yapacağımı bilmiyordum. Tek istediğim Jiminden gelecek mantıklı bir açıklama ve ardından o bebek yüzünü parçalamak.

Geniş ve cam duvardan gelen ışıkların aydınlattığı odaya ulaştığımda Jimin geniş kanepede uzanmış karşısındaki televizyona bakıyordu. Geldiğimi fark etmesi için biraz ilerleyip hoparlörü kapattım. Ses kesintisiyle arkasını döndü ve gözlerimiz buluştuğunda ayağa kalkmış, geriye bir kaç adım atmıştı. "Jeongguk? Neden buradasın?"

when the party's over ; taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin