0.4

2.4K 194 88
                                    

18,01,2020

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


18,01,2020

Arabanın içinde öylece oturmuşken düşüncelerimi kucağımda duran ellerime odaklamak ve onlarla savaşmamak istiyordum çünkü içinde olduğum durum çok karışıktı.

Yanımda oturan adam, ağzını açmadan sadece beni izliyor ve tepkilerimi ölçmek istiyor gibi duruyordu. Onu tanıyordum, bunu çok fazla dile getiriyordum ama onu tanıyordum ben. Ağzımdan çıkacak birkaç kelimeye bakıyordu. "Jae," Kısık çıkan sesimi düzeltmek adına elimle dudaklarımı çevreledim ve boğazımı tazeledim, ardından koltukta ona doğru dönmüştüm. Tek dirseğini direksiyona, başını da yumruğuna yaslamış bir şekilde bana bakıyordu.

Geçmişi hatırlatıp gözlerinde gezinen birkaç umut damlasını yok etmekten çok korkuyordum ama bunu yapmam gerektiğinin farkındaydım. Konuşmasına gerek yoktu aslında çünkü bunu yapsa beni çok incitirdi, bakışlarından bile daha fazla yakardı canımı.

"Onlarla çalışmak bu kadar önemli mi?" Kaşlarını kaldırıp buna karşın bir cevap aradı, o ikisini neden tekrar hayatımıza almayı bu kadar çok istediğini bilmiyordum. Her şeyi çok zor kazanmışken de bu kadar kolay kaybetmek istemiyordum.

"Young," Tek elini uzatıp kucağımdaki bileğimi kavradığında parmak uçlarıyla tenimi okşamaya başladı. "Bu kadar dert edersen gerçek bir soruna dönüşecekler, yani endişe etmeyi kesmen gerek, anlıyor musun?" Ben onu anlıyordum ama o anlamıyordu. "Elimde değil, senin de elinde olmamalı çünkü hiçbir şey yaşanmamış gibi davranıyorsun ve cidden," Derin bir nefes aldığımda bir anda bu kadar parlayacağımı tahmin etmediğini biliyordum, ben de etmiyordum ama bir anda olmuştu. "Cidden sahip olduğumuz her şeyi tekrar ateşe mi vermek istiyorsun?"

Arkasına yaslandığında parmaklarını dizine vurdu. "Geçmişi anmayı bırak." Alayla güldüğümde gözlerine bakmaya çalışıyordum ama onları benden saklıyordu. "O zaman onu hatırlamamı engelle!" Bana dönüşüyle hala öylece dururken yüzünde tek bir mimik oynamamıştı. "Taeyong'a her baktığında tüm pişmanlığını görüyorsun, Young. Bunu nasıl engellememi istersin?" İnanamayarak ona baktığımda çantamı göğsüne fırlattım. "Onu tekrar karşıma çıkaran sensin, aptal. Yanında getirdiği kişiyle birlikte amaçlarını anlamıyor musun yoksa gerçekten bazı şeyleri değiştirmek mi istiyorsun?"

Çantamın ipini kavrayıp arkaya bıraktığında mırıldandı. "Ne kadar savaşacağını görmek istiyorum." Kemerimi aceleyle açarken arabadan indim çünkü söylediklerini duymadığına emindim. "Aklınca beni cezalandırmak istiyorsan bunu başka bir yolla yap çünkü ben özür dileme kotamı yeterince doldurdum, Jung Jaehyun."

Rüzgar saçlarıma girip onları iki yana savururken kısık bir sesle mırıldandım. "Benimki ne kadar doluysa, seninki o kadar boş ve kullanılmamış." Güldüm. Bana sadece bakıyordu ve bu o kadar sinirlenmemi sağlıyordu ki, onu parçalamak istiyordum. "Ben yaptığım hatanın farkına varalı birkaç yıl oluyor ama sen hiç yapmadın... hem de hiç ve hala gözlerime bakıp yalan söylüyorsun."

Kaşını kaldırdı. "Sakın cümlenin devamını getirme."

"Dinle," Dedim ve daha yüksek sesle güldüm ama gözlerimden yaşlar akıp gitmişti, onları engelleyebilecek güçte hissetmiyordum. "Beni kandırdığını zannettiğin her an bir sonraki adımını biliyordum, bu yüzden bunu bir daha yapma."

Ceketimle çantamı arabadan alıp yürümeye başlamışken sarsılıyordum, tıpkı duygularım gibi yalnızlaşıyor ve bitiyordum.

Jung Jaehyun ise bunu izliyordu. Memnuniyetle.

**

of ulan

ben var ya bunu yazarken o kadar egleniyom ki amdnwkdnwhldld

yorum yapmanız beni cok mutlu ediyor, umarım surekli burada olursunuz

sizi seviom

#jaeyoung

always but not forever || jung jaehyunWhere stories live. Discover now