1-Ne için varım ki?

357 33 33
                                    

Yaklaşık yarım saattir tavanla bakışıp hayata gelme amacımı sorguluyordum.
Aslında bu sorguyu aklım kemale erdiğinden beri yapıyorum fakat uzun
zamandır cevabı bulamıyordum. 


Tam şuan buldum. YOK. Yani sanırım hayata gelme amacım yok. Yani napiyim kardeşim herkesin bir amacı olmak zorunda mı?
Bazen düşünüyorum ölsem dünya ne kaybeder diye. Kafamda hep aynı cevap beliriyor. Hiçbir şey anasını satayım.
Bende isterdim öldükten sonra arkamdan "ne iyi kızdı, çok da zekiydi, genç ve güzeldi, ah ne de yetenikliydi, dünyayı kurtardı." falan filan densin ama imkansız.
Biraz ağlaşmadan sonra diyecekleri şey, "Aman zaten maldı. Liseyi 7 sene de bitirdi. (bu arada daha hala bitmedi. 1 sınavım kaldı. bitcek inş) bi baltaya sap olamadı,
ev işi de yapmayı bilmezdi, pis pasaklıydı, koca bile bulamazdı bu şekilde." filan derlerdi net yani. 

Napiyim ya napiyim. Çevremde örnek alabileceğim biri yok ki. Annemle babam 1 buçuk sene önce 22 yıllık evliliklerini bitirdiler. Bana göre dünyada ki savaşlar biter ama anne ve babamın evliliği bitmezdi o derece. 

Demek ki neymişşş, büyük konuşmamak lazımmış, hiçbir şey bu hayatta kalıcı değilmiş.
Küçüklüğümden beri gerizekalı gibi yetiştirdiler beni. Sanki dünyadaki en kötü şeyler hep beni bulacakmış gibi. Bunu babam yapardı, onun yüzünden hep panik içerisinde büyüdüm.
O yüzden artık hiç bir işimi tek başıma halledemiyorum. 


Mesela bir keresinde küçükken zeytin yerken konuştuğum için bana bağırmıştı, neymiş boğazıma kaçarmış çekirdeği de ölürmüşüm.

Lan sen bağırınca daha çok korktum. O korkuyla o çekirdeğin boğazıma kaçması daha olası. 11-12 yaşımdaydım. O zamanlar en büyük hayalim bakkala tek gidip poşet taşımaktı.
O değilde harbiden malmışım lan. Neyse konu bu değil.
Babam bunada izin vermezdi. Çünkü bakkala giderken organ mafyası beni kaçırıp, dalağımı böbreğimi alabilirmiş. İlginç...


Bir keresinde de dişimi fırçalarken, ağzımı çalkaladığım sırada biraz su yuttuğum için bana kızıp aptal mısın sen diye bağırmıştı. Bir de utangaç bir çocuktum.
Babamda benim utanmama sinir olduğu için dışarda insanlar içinde aptal aptal dans edip beni daha da utandırırdı. Manyak mıdır nedir amk. 


İstanbul'un en işlek,en nezih semtlerinden birinde kolbastı oynuyormuşcasına dans ederdi. Böyle böyle utangaçlığımı yeneceğimi söylerdi ve ben buna hiç inanmazdım.
Ama doğruymuş amk. Belli bir zamandan sonra babam artık insan değilmiş de bir uzaylıymış gibi görmeye başladım ve insanlarında öyle gördüğünü düşünerek umursamadım. Utangaçlığımı yendirme çabaları bu şekildeydi. Fobilerimi yendirme şekli daha kötüydü. Hayvanlardan korkardım.


Bir keresinde markette balıktan korktuğum için bana zorla o balığa dokundurtmuştu. Gözüne. Balığın gözüne. Sonra yoğurt reyonuna gidip ağlamıştım.
Yani işin aslı, annemle babamın ayrılmasına pek de üzüldüğüm söylenemez.
İkisinide çok seviyordum, her ne kadar annemin sevgisi hiç kimsenin sevgisiyle yarışamayacak olsa da, babamıda çok seviyordum. Ama aynı evin içerisindeyken asla huzur olmuyordu. Her gün kavga ederlerdi, sanırım psikolojim bu zamanlardan bozulmaya başladı. 


Her ay kavga edip boşanalım derlerdi ve bizde bu yüzden anneannemi ayda bir ziyaret ederdik. Anneannemde ruh haline göre, ya "kocandır dön evine" diyip, annemin aklına girerdi yada "boşan nafaka al süründür." kafasında olurdu.

Sanırım Deliyim(Günlük)Where stories live. Discover now