•}[04]{•

207 27 23
                                    


01032020 ~ 1559

~~~

"Hayır. İmkansız."

Minghao sarayın koridorlarında rahatça gezmelerini hala sindirebilmiş değildi.
İmkansız gibi geliyordu.

Soon arkalarından geliyordu ve Minghao kendisi de dahil diğer iki arkadaşının avcıdan habersiz, oradan oraya seken ceylanlardan farksız olduklarını düşünmeden edemiyordu.

Mingyu elindeki feneri hafifçe yere bırakıp şatafatlı koridorda bağdaş kurarak oturmuş ve cebinden çıkardığı saray haritasını incelemeye başlamıştı.
Fotoğrafçı olana kıyasla daha rahat görünüyordu.
Nedenini bilmediği bir rahatlık vardı. Hatta sarayın mutfağında yanlışlıkla çarptığı bir bedene bile rastlanmıştı.

Saray çalışanlarına kıyasla gerçekten güzel kokan bedenle neredeyse dip dibe gelmişlerdi.
Fakat çarpıştığı beden, onu görmezden geleceğini söylemişti.
Mingyu bu nazik davranıştan etkilendiği gerçeğini saklayamazdı.
Yüzünü o kadar yakınına gelmişken görmek isterdi.

Saraya gizli bir geçitten geçerek girmişlerdi ki bu geçiti pek sevgili arkadaşlarının nasıl bulduğunu dahi öğrenememişlerdi.
Biri onlara yardım ediyordu ve bu kişiyi Soon dışında ikiside bilmiyordu.

Bulundukları koridorda tek bir muhafız dahi yoktu.
Sarayın aydınlatmaları ise teker teker özenle söndürülmüştü.

"Buraya bu kadar rahat girmemiz gerçekten imkansız Mingyu."

Mingyu prensin odasına giden koridorda olduklarını anladığı anda heyecanla oturduğu yerden kalkarken ayağının fenere çarpmasından son anda kurtulmuştu.

Minghao arkadaşının ani hareketiyle hafifçe irkilirken herhangi bir kaza olmasını engellemek adına feneri kendisi taşıma kararını almıştı.

"Tanrım... Beni hiç dinlemedin değil mi?"

Mingyu kafasını hızla olumsuz anlamda salladı.
Arkadaşını elbette dinlemişti fakat uğraştığı harita yüzünden cevap verememişti.

"Dinledim. Ve biri bize yardım ediyor, saraydan biri hemde."

"Kimin olduğunu merak ediyorsunuz değil mi?"

Minghao ve Mingyu'yu neredeyse korkudan çığlık atacak dereceye getiren Soon, aniden çıkıp arkadaşlarının korkacağını hiç düşünememişti.
Aklı o kadar çok prensin yüzündeydi ki düşündüğü tek şey gazetesinde yayınlandıktan sonra gelecek olan paralardı.

"Bence prensin yüzünü gördük diye değil, senin bu hırsın yüzünden öleceğiz."

Minghao'nun sinirli çıkışına aldırış etmezken şirince gülümsemişti.
Mingyu ise onlara kimin yardım ettiğini merak ediyordu. Kendisini korkuttuğu için büyüğüne daha sonra kızabilirdi.

"Kim hyung? Prens dersen şuradan atarım kendimi aşağı."

"Ta kendisi kardeşim."

"SAÇMALIK."

"Eğer biraz daha sesinizi yükseltirseniz beyler, saray muhafızları benim emrim oluşunu önemsemeden buraya gelebilir."

Hafifçe öksürdü.

"Ardından bir süre sarayda misafir olursunuz..."

Siyah koridorda öylece dikilen beyaz ipek gömleğinin ve sarı saç tutamlarının göründüğü fakat yüzünün dudakları dışında pek seçilemediği prens, yardım ettiği üç bedeninde kendisine diktiği şaşkın bakışlarına hafif bir gülümseme sunmuştu.

"Ve bunu istemiyorum."

Maske kullanmadan insanlarla iletişime geçmeyeli uzun zaman olmuştu.
Yüzünün pek seçilmediğinin farkında olduğu için rahattı.

Saraydan çıkışının tek yolu, bu üç gazeteciydi.
Aralarında mutfakta çarpıştığı bedenin de olduğu üç gazeteci...

~~~

01032020 ~ 1652
Syglr
Svglr

The King Must Die / gyuhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin