=18=

474 36 5
                                    

  Sis...

  Heryer sisle kaplıydı. Neden bu kadar sis vardı? Sağına soluna bakındı, sis tüm bedenini sarmış, görüş alanını kapatmıştı. Sol elini kaldırıp sis bulutunu kovmaya çalıştı. Elinin hareketi yüzünden sağa sola dağılan sis, kısa sürede tekrar eski sakin halini aldı. Garip hissediyordu. Sis bulutu içinde küçük ve endişeli adımlar atarak ilerlemeye çalıştı, şu an merede olduğundan bile haberi yoktu. Bir adım sonra bir çukura, ya da uçuruma düşmeyeceğini bile bilmiyordu.

    Sisle birlikte içini saran soğuk yanlızlık titremesini sağladı. Gözlerini daha fazla açarak sisin içini görmeye çalışarak yürümeye devam etti. Her adım atıp ilerleyişin de, sis bulutu hareket edip dalgalanıyor, ardından tekrar birleşiyordu. Kendini çok yalnız hissediyordu.

    Sis bulutu içindeki bu hiçlik duygusu, bu kaybolmuşluk onu korkutuyordu. Neredeydi? Neden buradaydı? Zihni sanki durmuş tüm duyuları kapanmış gibiydi. Ne bir ışık, ne bir ses, hiçbir şey yoktu. Etrafını saran sadece bir sis bulutuydu. Büyük bir boşluktaydı sanki, hiç kimsenin olmadığı yalnız başına koca bir boşlukta, sisler arasında nereye gittiğine dair bir fikri olmadan yürüyüp duruyordu.

    Neden yürüyordu? Sisin sonunda ne vardı? Acaba bir yere varabilecek miydi?Korkuyordu. Bu hiçlik ve bilinmezlik onu korkutuyordu. Sehun neredeydi? Ya Tao? Onu bu boşlukta yanlız mı bırakacaklardı?

    Adımlarını yavaşlatıp durdu, etrafında bir tur dönüp bakındı. Yön duygusunu da kaybetmişti. İlerisi neresiydi, ya da gerisi? Sağı, ya da solu neresiydi?

    Hoş bir koku doldu burnuna, çok tatlı bir kokuydu. Gözlerini kapatıp bu tatlı kokuyu ciğerlerine doldurdu. Derin nefesler eşliğinde kokladıkça daha çok koklayası geliyordu. Bu koku da neydi? Tüm çiçeklerin kokusu birbirine girmiş gibiydi ama çok farklı bir kokuydu. Tıpkı cennet gibi kokuyordu. Sehun ona, 'mis kokulu cennetim' derken onu böyle kokluyordu.

    Gözleri kapalı, durmuş bu kokunun ciğerlerine dolmasına izin verdi bir müddet daha. Nereden geliyordu bu güzel koku? Kaynağı neydi? Yakınlarda çiçek bahçesi mi vardı? Kokunun geldiği yönü takip ederek o tarafa doğru adımlarını yönlendirdi. Yürümeye devam ettikçe hoş koku daha da arttı, yaklaşmış mıydı o gizli bahçeye?

    Sislerin içinde küçük bir hareket sezdi, yürümeyi bırakıp durdu. Önüne ve sağa sola baktı. Neydi o? Yalnız olduğunu sanıyordu.  Yoksa zihni ona oyun mu oynuyordu? Küçük bir kıkırdama sesinin ardından tekrar bir hareket fark eti. Korkuyla bir adım geri attı. Kalbi deli gibi atıyordu.

     ''K- Kim var orada?''

    Sesi boşlukta yankılandı sanki. Kıkırdama sesinin ardından gülme sesi duyuldu sisler ardında, bu küçük bir çocuğun sesiydi. İnsanın içine işleyen, huzur veren bir gülme sesi. Sesin sahibini merak etti. Küçük bir çocuğun bu sis denizi içinde ne işi vardı? Düşüncelere dalmışken sırtında hissettiği minik elle irkilip sıçradı. Hızla arkasına döndü, gördüğü sadece sis bulutundan başka bir şey değildi.

    Hissetmişti. Sırtında minik bir elin sıcaklığını hissetmişti. Elini, hâlâ daha sırtında ateş gibi yanan yere dokundurmaya çalıştı. Minik dokunuş içinin mutlulukla dolmasına neden olmuştu. Neden mutluydu? Gülme sesi yeniden duyuldu. Sesin geldiği yöne döndü.

    ''Kimsin?''

   Duyduğu kıkırdama sesi sorusunun cevabı değildi. Önündeki sis bulutu dalgalandı. Sis bulutu içindeki her kimse hareket ediyordu. Korktu, geri geri adım attı. Dalgalanma arttıkça dönüp koşmaya başladı. O koştukça burnuna dolan koku arttı. Kulaklarında küçük çocuğun gülüşleri yankılandı, nefes nefese kalmıştı. Koşmaya devam ederken arkasına baktı, sis bulutu onunda hareket etmesiyle birlikte dalgalanmaya devam ediyordu.

Contracted Married / ChanbaekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin