viii. the man behind the walls

200 25 45
                                    

GOODNIGHT KISSES
CHAPTER EIGHT.

❝ nobody can save you but yourself— and you're worth saving

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

❝ nobody can save you but yourself— and you're worth saving. it's a war not easily won but if anything is worth winning— this is it. ❞

*     *     *

Patrick'i uyandıran, alt kattan gelen rahatsız edici tıkırtılar olmuştu. Yaramaz bir çocuğun girmemesi gereken yerlere girerken çıkardığı ayak seslerine benziyordu. Brahms yine ne işler karıştırıyordu? Tıkırtılar bir an sonra, sanki duyulabilecek kadar yüksek bir sese ulaştıklarını fark etmiş gibi kayboldu ve malikâne bir kez daha sessizliğe gömüldü, fakat Patrick çoktan uyanmıştı. Rüyasında tam da Viggo Mortensen'in o nefis Aragorn kostümüyle önünde dizlerinin üzerine çöktüğünü ve ona tek yüzüğü —evlilik yüzüğü, hepsini yönetecek olan o yüzük değil— teklif ettiğini görüyordu oysa ki... Esnedi ve gerinerek uykulu gözlerini ovuşturdu. Çocukluğundan beri uykusu hep çok hafif olmuştu ve bazen bu bir nimet mi, yoksa bir lanet miydi karar veremiyordu. Üzerindeki kalın yorgandan kurtularak tıkırtıların kaynağı olan o küçük afacanı yakalamak için uykulu bir hâlde dışarı çıktı. Sabahları seven ve neşeli uyanan insanlardan birisiydi, fakat gecenin ikisinde neşeli olmak oldukça yorucuydu.

Sessizce merdivenlerden aşağı indi. Etrafta koşuşturan küçük ayaklar ya da yerinden oynamış herhangi bir şey göremiyordu. Ama yine salondan gelen belli belirsiz tıkırtıları duyabiliyordu. İçini çekerek salona doğru yürüdü. Bu iş bittikten sonra Brahms'la ciddi bir konuşma yapmalıydı. Salonun kapısının önüne geldiğinde durdu ve aralık kapıdan içeriyi izlemeye başladı. İlk başlarda sıradışı hiçbir şey çarpmamıştı gözüne. Her şey olması gerektiği gibi görünüyordu. Fakat sonra, görüş açısına uzun bir figür— bir adam girdi ve Patrick, kalbinin deli gibi çarpmaya başladığını hissetti. Her yanını bir korku sararken paniğe kapılmamaya çalıştı. Adam çekmeceleri karıştırmakla öylesine meşguldü ki, henüz genç adamı görememişti, ama eğer biraz daha sağa doğru bakacak olursa... Patrick olduğu yerde donakalmıştı ve dikkat çekmemek için kılını dahi kıpırdatamıyordu. Fakat kupkuru olmuş ağzıyla yutkunmaya çalışırken kalp atışlarının gecenin içine doğru "Hey, buradayım!" diye bağırdığından emindi.

Birden, bir çift kol onu arkasından yakaladı.

"Bak sen," dedi hırıltılı bir ses, kulağına doğru. "Dadıcık da bize katılmaya karar vermiş."

Patrick göğsünden yukarıya bir çığ gibi büyüyerek yükselen çığlığı hissedebiliyordu. Paniğe kapılmıştı. Zihni korkuyla uyuşmuştu ve bedenini hapseden şeylerden kurtulabilmek için vahşi bir şekilde savaşıyor, tekme atıyor, tepiniyordu. "Bırak beni!"

Salonun kapısı sertçe açıldı ve diğer adam, fırtına gibi dışarı fırlayarak Patrick'in karşına dikildi. Elinde bir bıçak tutuyordu ve suratında tehlikeli bir sakın-beni-sınama ifadesi vardı. Bıçağı havaya kaldırarak sivri ucunu, onu tehdit edercesine genç adamın göğsüne doğrulttu. Mekanikleşmiş hareketlerinde bunu daha önce pek çok kez yaptığını belli eden bir rahatlık vardı. "Kes sesini." Buz gibi sesi Patrick'in içini ürpertmişti. Karşı koymayı bıraktı ama adrenalin hâlâ bedeninde dolaşıyordu. Kontrol edilemez bir şekilde titriyordu.

𝐆𝐎𝐎𝐃𝐍𝐈𝐆𝐇𝐓 𝐊𝐈𝐒𝐒𝐄𝐒 ( the boy. )Where stories live. Discover now