12 - "Neden oradaydın?" '

15.5K 1.2K 698
                                    

İyi okumalar~

İçeri girdiğimde etrafımı çok havasız bir atmosfer sarmıştı.
Merdivenlerden inip salonun ortasına doğru ilerlediğimde gözlerimi de etrafta gezdiriyordum. Mekan sahibinin de dediği gibi birazdan kapatacak olmaları, etrafta tek tük olan sarhoş insanlardan anlaşılıyordu.

Aniden bastıran bir sıcaklıkla, derin bir nefes alıp terleyen ellerimi pantolonuma silmiştim. Ortalıkta Taehyung'u görmeyince biraz daha ilerlemiş ve arkaya doğru açılan bir kapıya girmiştim. Burada bir sürü oda vardı. Sağ tarafta tabeladan wc olduğunu anladığım odaya doğru girip Taehyung'un burada olmasını ummuştum.

"Burada tek başına ne arıyorsun güzelim?" gözlerimi etrafta dolaştırırken aniden sol tarafımda bana epeyce yakın olduğunu anladığım bedenden ses gelince ürkmüş ve geri çekilmiştim.

"B-bu sizi alakadar etmez bayım." sesimin sert çıkmasına özen göstererek söylesem de karşıdakinin bunu pek taktığı yoktu.

"Hmm, peki beni alakadar eder başka şeyler yapmaya ne dersin?" dediği cümleyle gözlerimi kocaman açmış ve bir adım geriye gitmiştim. Fakat ben ne kadar geriye gidersem o da benimle aynı ölçüde belki de daha fazla bana yaklaşıyordu.

"N-ne demek istediğinizi anlamadım. Sizinle hiç bir şey yapmak istemiyorum. Lütfen beni rahat bırakın." sakin kalmaya ve kekelememeye özen göstererek söylediğim cümlelerden sonra dudaklarında şeytani bir gülümseme oluşmuştu.

"Peki ben rahat bırakmak istemiyorsam?" git gide bana yaklaşarak söylüyordu.

"Ne yaparsın, hm minik tavşan?" korkudan bacaklarımın titremesine hakim olamayarak geri atabileceğim son adımda tükenip sırtım soğuk duvarla buluştuğunda tanrıya dua ediyordum.

"L-lütfen beni bırakın." bedeni bedenimin santim ötesindeyken gözyaşlarım gözlerimden firar etmişti. Sağ kolunu başımın hemen yanındaki mermer duvara yasladığında refleksle gözlerimi kapatmıştım. Üstüme eğildiğini hissettiğim sırada kapalı olan gözlerimi sıkıca yummuş ve birinin beni bu lanet bedenden kurtarmasını ummaktan başka bir şey yapamıyordum. Nefesini boynumda hissettiğimde ağzımdan küçük bir hıçkırık kopmuş boş tuvalete dağılmıştı.

Nefesi boynumun tam dibinde, iğrenç alkol kokusu da genzime dolduğu anda bir anda sert bir ses duymuştum. Sıkıca yummuş ve yaşlar akan gözlerim, zangır zangır titreyen bedenimle öylece dururken. Boynumda hissettiğim iğrenç nefes kesilmiş, bir bedenin yere yıkılmasını duymuştum.

Önümdeki beden varlığını kaybettiğinde hala şoktan ve korkudan sımsıkı yummuştum gözlerimi. Zangır zangır titreyen ve artık mecali kalmamış bacaklarım kendini bırakırken iki yanıma sarılan iki kol hissetmiş ve en son hafızama kazınan şey ise adımın seslenişi olmuştu.

-

Gözlerimi açtığımda etrafta karanlıktan başka bir şey görememiştim. Bir yatakta yatıyor olduğumu fark ettiğimde ise korku iyice bedenimi sarmıştı. Ben neredeydim?

Hafızamı zorlayıp son yaşadığım şeyleri hatırladıktan sonra korkum ve endişem katbekat artmış, hızlıca kendimi yataktan çıkarmıştım. Ayağa kalkmamla başım dönse de, bunu umursamayarak karanlık odada çıkış kapısını seçmeye çalışıyordum.

Bir kaç dakika gözlerimin karanlığa alışmasını ve sakinleşmeyi bekledikten sonra kapı gözüme ilişmişti. Hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapı kolunu tutup açılması için indirdiğim anda kol, diğer taraftan da tutulup kapı bana doğru açılmıştı.

Aniden vuran ışığa karşı gözlerimi kısıp karşımdaki bedenin kim olduğunu anlamaya çalıştım.

"Oh, uyandın mı?" tanıdık gelen ses ve yüz ile bu kişinin Taehyung oldığunu anlamıştım. Yaşadıklarım aklıma gelince gözlerim dolmuş ve ağlamaya başlamıştım. Kapanan gözlerimin ardından son hatırladığım gibi bedenime sarılan kollarla birlikte yüzümü boynuna gömmüş ağlamam daha da şiddetlenmişti.

"B-ben, o-orada.."

"Şşş sakin ol. O şerefsiz sana hiç bir şey yapmadı. İyisin. Tamam mı?" bedenime sarılı kollarını sıkmış ve beni kendine daha çok çekmişti.

Hala şokun etkisinde olduğumdan doğru düzgün düşünemiyordum. Ben, oraya onu almaya gitmiştim. Ama o beni bir sapıktan kurtarıp buraya getirmişti.

Ağlamayı kesip sakinleştikten sonra kollarını gevşetmiş ve bedenlerimizi ayırmıştı. Gözlerimden akan son birkaç damla göz yaşını elleriyle silip dudaklarını aralamıştı.

"Neden oradaydın?" cevabımı beklemeden kolumdan yavaşça tutup beni salon olduğunu anladığım odaya getirip koltuklardan birine oturtmuştu.

"Bekle, su getirip geleceğim ve sonra sen de bana orada ne aradığını anlatacaksın." akan burnumu çekip başımla onayladığımda salondan ayrılmıştı.

Onu beklerken salonu inceleme fırsatım olmuştu. Bu evde sadece o mu kalıyor bilmiyordum fakat tam ona göre bir konsepti vardı. Simsiyah boyayla kaplanmış siyah duvarı aynı duvar gibi siyah olan koltuk takımı tamamlıyordu. Pek küçük denemeyecek bir odaydı. Karşı karşı iki tane çift koltuk, bunların ortasında kenarda ise bir tekli koltuk vardı. Zeminde ise gri bir halı vardı. Duvara asılı olan televizyon siyah duvar yüzünden neredeyse görülmeyecekti. Duvarların çeşitli yerleri tablolarla süslenmiş, camın önünde bir kaç tane çiçek saksısı konulmuştu.

Beş dakika geçmeden geri döndüğünde elinde bir bardak su vardı. Önüme kadar gelip bacaklarımın önüne diz çökmüştü.

"Al, hadi iç." elindeki bardağı uzattığında ikiletmeden almış ve bitirmiştim. Ardından bardağı elimden almış ve koltuğun kenarına yere koymuştu.

"Anlatmaya ne dersin?" kısık bir tonla gözlerimin içine bakarak söylemişti. Dudaklarımı büzük başımı hafifçe salladıktan sonra, eğildiği yerden kalkmış koltuktan yanıma oturup bana dönmüştü.

Sanırım dün gece mekan sahibiyle mesajlaşmaları okumamıştı, ya da mekan sahibi ona benim geleceğimi söylememişti. Belki de o hatırlamıyordur bilmiyorum.

Anlattıklarım bitince gözyaşlarımı zor tutuyordum. Dudağımı hafif büzmüş, akmak isteyen gözyaşlarımı, gözlerimi kırpıştırarak geri gidermeye çalışıyordum.

"O şerefsizin azına sıçacağım."

Bir kaç dakika hiç konuşmadan öylece oturmuştuk. Aklıma hala evde olmadığım gelince gözlerim kocaman açılmış ve yerimden sıçramıştım.

"Saat kaç?"

"Üç." kolundaki saate bakıp tekrar bana dönmüştü.

Ne ara bu kadar zaman geçmişti. Ya ben yokken annem olmadığımı fark ettiyse? Aman tanrım, hemen eve dönmem gerekiyordu.

"Ş-şey, benim gitmem gerekiyor."

"Nasıl?" benim kalkmamla birlikte o da kalkmıştı.

"Şey, annem dışarıda olduğumu bilmiyor." bunu dememle küçük bir kahkaha atmıştı.

"Sen gerçekten bebek olmalısın."

"Ha?" gözlerimi açıp ona anlamadığımı belirtir bir şekilde sorduğumda gülmesi genişlemiş ve kafasını yana doğru sallamıştı.

"Hadi gel seni evine bırakayım."

-

Ne kadar kendim dönebileceğimi söyleyip ısrar etsem de, beni eve kendisi bırakması konusunda kararlıydı. Yürüyerek geldiğimizden, evlerimizin o kadar uzak olmadığını fark etmiştim. Eve gelince içeri girmemi bekleyip gitmişti.

Çok sessizce geri döndüğüm evimde her şey bıraktığım gibiydi. Tanrıya şükür annem ya da babam uyanmamıştı.
Sessizce üstümü değiştirip ben de yatağa girdiğim sırada telefonuma gelen bildirim sesiyle, yatağımın yanındaki küçük şifon yerdeki telefonumu alıp bakmıştım.

Taehyung adlı kişiden 1 yeni mesaj!

-

Yazım hatalarım varsa mazur görün. Ve düzeltmem için belirtebilirsiniz.

Umarım güzel gidiyordur.🙏🏻

Bu arada karantinanız nasıl geçiyor?
Lütfen evlerinizde kalın ve kendinize dikkat edin.

Pluto sizi seviyoor 💙

(💖)

Fire on Fire | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin