yorgunluk kahvesi ve salıncak

1.3K 138 245
                                    

ertesi gün öğlen on ilişen sonra, iki genç aynı saatlerde uyanmıştı. ilk önce bir şeyler atıştırmış, daha sonra da hazırlanmaya başlamışlardı. hava yeterince sıcak olduğundan hyuck sarı bir tişörtle koyu renk şortunu giymişti; mark da onun gibi baskılı, koyu yeşil bir tişört giyip altına siyah pantolonunu giymişti. hava ne kadar sıcak olsa da mark pantolon giymekten vazgeçemiyordu.

mark evden çıkınca hyucka, birkaç dakika sonra çıkması için mesaj atmıştı. hyuck dediği gibi yapıp evden çıkarak ana sokağa geldiğinde mark da onu bekliyordu. uzun zamandır birbirlerini görmedikleri için ikisi de çok mutluydu şimdi. birbirlerine sıkıca sarıldıktan sonra ayrılıp oyun salonuna doğru yürümeye başladılar. ilk olarak birbirlerine nasıl olduklarını ve bunun gibi soruları sordular. daha sonra konu hyuckun üniversite sınavına ve mezuniyetine gelmişti.

"başta ellerim titriyordu mark, özellikle jürilerin önünde! piyanoyu çalmadan önce ellerim o kadar terliydi ki yıkamak zorunda kaldım."

mark, hyucka baktığında çocuğun o heyecanı hâlâ yaşadığını görebiliyordu. anlatırken gözleri parlıyor, sesi arada yükseliyordu.

"bir de mezuniyet var. ne giyeceğimi hiç bilmiyorum ya, alışverişe gitmeye üşeniyorum zaten."

"buluruz, merak etme. kavalyen var mı?"

hyuck bir süre düşündü. arkadaşlarının hepsi eşlerini bulmuştu fakat kendisi hâlâ tek başınaydı. ne ona gelip kavalyem ol, kavalyen olayım diyen olmuştu ne de o birini bu konum için düşünmüştü. şimdi ise markın sormasıyla, bu işe en uyacak kişiyi bulmuştu.

"sen kabul edersen, var." hyuck hınzırca gülmüştü, mark ise duyduğu cümle ile çoktan göğe çıkmıştı bile.

"dışarıdan birinin gelmesini kabul ediyorlar ? bizimkinde izin vermemişlerdi."

hyuck kafasını sallayarak markın koluna girdi.

"bizde hep vardı."

bir süre daha yürüdükten sonra oyun salonuna varmışlardı. hâlâ sahip oldukları turnuva ikincilikleri ve üçüncülükleriyle birlikte ilk kattaki bowling tarafına, ellerindeki palyaçolarınkine benzeyen ayakkabılarla geçtiler. altı numaradaki ekranda haechan ve mark yazıyordu. oranın karşısındaki koltuklara geçip ayakkabılarını çıkardılar ve mavi ile kırmızı renklerin olduğu çirkin ayakkabıları giydiler. labutlar dizildikten sonra ekranda ilk olarak hyuckun ismi çıktı. ikisi ayaklanarak platforma geçtiler ve hyuck, birbirinden farklı renkte ve ağırlıkta olan toplardan kendisine en uygun olanı aramaya başladı. pembe topta karar kılarak eline aldı ve beyaz çizginin birkaç adım gerisinde durdu. marka baktığında onun ellerini göğsünde bağlamış olup kendisini izlediğini gördü.

DEFEATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin