05 kitap

1.1K 68 18
                                    

[Y/N: Multimedia'da benim hayalimdeki Çağlar hoca.

Hepinizin hayalindeki Çağlar hoca farklı olabilir, saygı duyarım. Hatta bana Çağlar hoca için ünlü ismi verirseniz ya da bir resim atarsanız, onu burada paylaşırım bile.

Ayrıca 400 okunmaya da ulaştık. Oylarımızda 35 civarı bir şey. Bu nedenle, hepinize teşekkür ederim. Bana destek olduğunuz için. ❤️]

Tüm vücuduma yayılan soğuk bir titremeyle kendime geldim. Ama oracıkta korkudan bayılıp kalmam an meselesiydi.

İşlek caddeye ulaştığımda, yaptığım ilk şey telefonumu çıkarıp Erdem'i aramak oldu. Onun hala sağ salim hayatta olduğundan emin olmak istiyordum.

"A-alo?!"

"Ekin, işim olduğunu söylemiştim. Acil değilse sonra konuşalım."

"E-erdem çok acil..." Biraz duraksadı. Sesimin titrediğini fark etmiş olmalıydı.

"Sen iyi misin?" Sesindeki endişe elle tutulur cinstendi.

"Asıl sen iyi misin?" Bu sorum karşısında afalladığı belliydi.

"Ben... Tabii ki, iyiyim. De..."

"Bak Erdem, az önce bir tehdit mesajı aldım. Senin hakkında. Lütfen kendine dikkat et." Dediklerimi duyan bir kaç insan, yanımdan geçerken bana garip gözlerle bakıyorlardı.

Telefonun diğer ucundan tiz bir kahkaha yükseldi. "Ekin, güzelim, anlaşılan biri seninle oyun oynamak istemiş. Bu oyunun detaylarını akşam konuşuruz, tamam mı? Sonra görüşürüz." Telefon birden suratıma kapanınca caddenin ortasında öylece kalakalmıştım. Erdem resmen beni takmamıştı. Beni... Sevgilisini... Takmamıştı...

Bineceğim otobüsün geldiğini geç fark etsem de, koşarak otobüse yetişebilmiştim. Bir yer bulup oturduğumda ise aklımda çok karmaşık sorular vardı.

Bu tehdidi bana kim göndermiş olabilirdi?

Biraz düşündükten sonra aklıma bir soru daha takılmıştı.

Erdem haklı olabilir miydi?

Bir süre sakin kafayla düşününce Erdem'in haklı olduğu kanaatine varmıştım. Ama aklımın bir köşesinde hala "Ya haklı değilse?" sorusu da duruyordu. Eğer Erdem haklı değilse, başım cidden belaya girmiş demekti.

•••••

Bugün Nur Güzel beni sorguya falan çekmemişti. Çünkü ne onun keyfi vardı, ne de benim.

"Senin canın ne için sıkkındı?" diye sordum bıkkınlıkla.

"Ekin bu 7. anlatışım olacak, biliyorsun, değil mi?"

Derin bir iç çektim. "Olsun, sen yine de anlat. Bugün benim açımdan ekşın olmadı. Bari senin ekşınlarını dinleyelim." Evet, Nur Güzel'e tehditten bahsetmemiştim. Çünkü biliyordum ki, eğer bahsedersem bu işin sonu karakolda biterdi. Net.

"Hocaya güzel bir ödev götürmezsem sınıfta kalacağım. Ne ekşın ama!" O da benim gibi bıkkınlıkla otururken aynı anda ikimiz de iç çektik. Yine. 17383740272383727844836. kez.

"Ne zaman gidecek bu ödevin?" İkimizde mıy mıy konuşuyorduk. Artık halimiz kalmamıştı.

"Eğer ortada teslim edilecek bir ödev olsaydı, şimdiye giderdi." Nur Güzel'in başı gerçekten dertte olmalıydı.

"Annenler biliyor mu bu durumu?" dedim. Cevap olarak ters bakışlar almıştım. "Anladım. Yardım edebileceğim bir şey varsa, ederim."

"Bana konu bulmakla işe başlayabilirsin." dedi. Benden bir şeyler umuyordu ama bende fikir ne gezer?

My Korean Teacher ✔Where stories live. Discover now