- thirteen

481 46 4
                                    

"mark benimle beraber okula mı geliyor?" diye sordu yukhei.

taeyong, tuttuğu kağıdı yukhei'nin eline tutuşturdu. "bana buraya gelmeden önce, geldiği yerde okula gittiğini söyledi. ben de onu okuluna transfer ettim."

elindeki kağıtta mark'ın resmi ve bilgileri vardı. yukhei kağıda hızlıca göz gezdirdi. "o benim yaşımda mıydı?"

"evet ve şarkı da söyleyebiliyor, harika değil mi? artı olarak, ikiniz de son senenizdesiniz, beraber mezun olabileceksiniz."

"ve doğum günü yaklaşıyor, ona bir şeyler hazırlayalım mı?"

taeyong güldü ve yukhei'nin saçlarını karıştırdı, "bunun için birkaç fikrin var sanırım."

-

"vay canına yukkie, beraber okula gidiyoruz!" dedi heyecanla, "hadi acele et, geç kalacağız."

yukhei kırmızı bir kapüşonlu ve açık mavi bir kot pantolon giymiş şekilde odasından çıktı, kapısında onu bekleyen mark'ı görünce gülümsemesi büyümüştü. "şirin gözüküyorsun."

mark kıyafetlerini incelerken yüzü kızarmıştı, pembe bir kazak ve kot pantolon giyiyordu. "şey, rahat gözüküyorlardı."

yukhei güldü ve çantalarını aldı, "geç kalmak istemeyiz, değil mi?" mark onu onayladı ve kapıya kadar onu takip etti.

-

sonunda, büyük binaya ulaşmışlardı. okula girerken mark yukhei'nin elini tuttu ve binayı inceledi, "burası eski okulumdan çok daha büyük."

yukhei, mark'ın elini sıkıca tuttu ve onu sakinleştirmek için yumuşak kulaklarını okşadı. "endişelenme mark, ben buradayım."

bu basit kelimeler, mark'ın kalbini sıkıştırmaya yetmişti. midesinde kelebek uçuyormuş gibi garip şeyler hissediyordu. hafiften kızaran yanaklarını yukhei'ye belli etmemek için kafasını hemen yere eğdi.

büyük okul binasının içine girdiler ve danışmaya yürüdüler. yukhei sınıflarını öğrenmek için isimlerini söyledi. "wong yukhei ve mark lee."

kadın bilgisayara döndü ve birkaç küçük işlem yaptı, böylece program ve bilgileri önüne çıkmıştı.

"işte burada!" dedi kağıtları uzatırken, "ilk gününüzde başarılar."

kadının elinden ders programlarını almadan önce ikisi de gülümsedi. ardından yukhei kağıtları yan yana koyarak mark'la programlarını karşılaştırdı.

"ah, tek sınıf hariç ikimiz de aynı dersleri seçmişiz. matematik dersimiz aynı saatte farklı iki öğretmene denk gelmiş."

mark kıkırdadi ve program kağıdını eline tekrar aldı. "müzik dersini seçtiğini bilmiyordum yukkie."

"rap yapıyorum ve biraz da şarkı söyleyebiliyorum."

mark mutlulukla yerinde zıpladı, "ben de! birlikte şarkı söyleyebilir ve rap yapabiliriz."

"tabii ki! ama şimdi zilden önce sınıfa yetişmeliyiz."

mark'ın elini tuttu ve koşarak sınıflarına gittiler. son anda sınıfa yetişip arkada bir sıraya yerleştiler, nefes nefese kalmışlardı.

"yukkie! beni yordun!"

yukhei güldü ve kafasını mark'ın omzuna koyarak dinlenmeye başladı. "hiç eğlenceli değilsin."

"eğlenceliyim! koşmadığım zamanlarda ama." mark ve yukhei sesli şekilde gülmeye başladı, bu yaptıklarıyla sınıftakilerin gözleri sırayla onlara dönüyordu.

"lucas bu çocukla mı çıkıyor?"

"jungwoo ile beraber olduğunu sanıyordum."

"lucas'ın onu yaz boyu başka biriyle aldattığını duydum."

mark gülmeyi bıraktı ve yukhei'ye baktı. "sorun yok yukkie, yanlış bir şey yapmadığını biliyorum," dedi ve uzun boylu oğlana sıkıca sarıldı.

yukhei, mark da dahil olmak üzere sınıftaki herkesin telefonuna gelen bildirim sesini duyana kadar mark'a sarıldı.

gelenin ne olduğuna görmek için mark'ın telefonuna baktı, ama bu asla görmek istemediği bir şeydi.

JUNGUWUS
@ softyukhei beni onunla aldattı.

herkes, hâlâ mark'a sarılan yukhei'ye döndü. yukhei çocuktan uzaklaştı ve yere bakarak fısıldadı, "işler daha ne kadar kötüye gidebilir?"

ardından zil çaldı ve kapı açıldı. jungwoo, elinde telefonu ve arkasında bir öğretmenle kapıda dikiliyordu. yanı boş olan bir öğrencinin yanına doğru yol aldı. yüzünde, asla silmediği sırıtışı vardı.

ders başladığında müzik öğretmeni, yukhei'ye gelene kadar tek tek yoklamayı aldı.

"lucas wong."

yukhei ismini duyunca küçük bir gülümsemeyle öğretmene baktı.

"ben yukhei'yim."

last minute gift::lumarkDonde viven las historias. Descúbrelo ahora