M

26.5K 1.2K 850
                                    

Çıldırmak üzereydim. Yemin ederim ki, şu an bir kapı ötemdeki en yakın arkadaşımın(?) burada onu dinlediğimden habersiz olan inlemeleri beni mahvediyordu. Yıllardır süre gelen dostluğumuz sebebiyle, bu yaşadığım duruma asimile olmak zorunda kalmıştım fakat yalnızca bununla sınırlı kalmamış aramızdaki çekimin boyutlarını da bir ileriye atmıştı. Satiriasis* rahatsızlığına sahip olduğunu biz tanıştıktan yaklaşık bir yıl sonra öğrenmiştim, ki bu iki sene öncesine tekabül ediyordu. Açıkçası bu hiçbir şeyi değiştirmedi desem yalan olur, mesela telefon konuşmalarımızdaki ani kaçışları, arkadaşlarımızda olan buluşmalarda aniden ortadan kaybolmalarını artık tek başına yapmıyordu mesela. Onu anlıyor ve destek oluyordum.

Gün içerisinde birçok kez sertleşiyordu, bir sürü oyuncağı vardı, kayganlaştırıcı koleksiyonu olduğuna kalıbımı basardım. Hepsinin hastalığına bağlı olduğunu söylemek doğru olmazdı çünkü Jungkook oyuncaklara aşık bir insandı. Bunun hakkında çokça konuşmuştuk, bir sürü soru sormuştum ve cevapları beni şaşırtmıştı. Bir konuşmamızda, onun yine kötü bir halde olduğu bir zamanda, eğer isterse bu isteğini giderebileceğimiz bir yere gidebileceğimizi söylemiştim, o ise bakir olduğunu direkt olmayan bir yolla söylemişti. Bilmiyorum şok olmamım tek nedeni, ben buna sahip olsaydım dayanabileceğim bir durum olmayacağıydı. Yani çoktan birileriyle birlikte olurdum.

Bir süre sonra onun birileri ile birlikte olma fikri katlanılamaz gelmişti çünkü onu en iyi anlayan kişi bendim, ona aşık olan bendim. En yakını, en sevdiği, en arzuladığı. Bu da tam şu an içinde bulunduğumuz duruma getiriyordu işte beni. O yine evine geldiğimin daha yarım saatinde kendini odasının tuvaletine atmıştı ve benim salonda oturup onu bekleyeceğimi düşünüyordu. Bunu düşünmesi saçma değildi çünkü o her kendini tatmin etmeye gittiğinde, onun işini bitirmesini beklediğimi düşünüyordu. Evet, bekliyordum ama onun sandığı gibi metrelerce ötede değil, birkaç adım ötesinde, kendini tatmin eden tek o değilken ve aklımdan türlüce şeyler geçerken, şimdiki gibi. Bu işkence beni o kadar zorluyordu ki, tam şu an kapısının önünde, terle sırılsıklam olduğum ve fazlaca gergin olduğum bir anda tuvaletin kapısını çalmaya çalışıyordum. Hiçbir şey için çekingen olmayan ben konu o olduğunda kriz geçiriyor gibi hissediyordum. Ayrıca bu tam şu an kulağım kapıda onu dinlemem de bunun bir sonucuydu.

"Mmh-Mhm Ahhh, cidden!!!" gerçekten beni mahvediyordu. Sonunda elimi kaldırıp kapıya birkaç defa vurduğumda, içeriden gelen sesler kesilmişti. Şu an koca gözleri ve açık ağzıyla kapıya baktığına emindim.

"E-Efendim?" dedi kısık sesiyle. Derin bir nefes çekmeme sebep oldu. "Kook, ben sadece iyi olup olmadığını merak ettim çünkü bilirsin, sen uzun süre gelmedin ve ben kontrol edeyim dedim-yani evet öyle." kalbim ağzımda atıyordu.

"Hyung, ben i-iyiyim evet, çok iyiyim-ahh. Sen merak etme, birazdan gelirim!!" öyle bir bağırmıştı ki, boğazı yırtılıyor sanmıştım. Onu öyle bırakmak hiç içimden gelmiyordu. Hâlâ sessizliğini korurken odadan çıkmak için adım attığımda, gideceğimi anlayıp inlemeye devam etmişti. Kesinlikle... kafam yerinden çıkmıştı. Geri dönüp kapıya doğru koştum. "Jungkook, güzelim kapıyı aç, hadi."

"Taehyung, sen-ne?"

"Ciddiyim bebeğim kapıyı aç hadi lütfen." Cidden çok uzun bir süre ses gelmedi.
"Jung-"
"Kapı kilitli değil ki hyung." derin bir nefes almama sebep oldu. Yine ve yine. Zaten hayatım boyunca hep onunlayken en derin nefeslerimi almıştım.

Kapının kulpuna tutundum ve beklemenin saçma olduğunu düşündüm. İçeride onu ne halde bulacağımı bilmeden o kapıyı açtım. Yemin ederim bunu hayal dâhi etmemiştim. Şayet ki onu bu halde bulacağımı bilseydim, biraz daha düşünürdüm. Ne hâlde olduğunu ve ne hâlde olacağımı çünkü o çok da büyük olmayan banyosundaki küvetin sağ tarafındaki küçük alanda oturuyordu üzerinde içini gösteren o beyaz gömleklerinden vardı. Onun dışında çırılçıplaktı. O bayıldığım bacakları sütun gibi duruyor ve onları morartmam için orada bekliyorlar gibiydi. Sırtını mermer duvara yasladığında yüzüne bakmak gibi bir acizlik yaptım. Gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş ve içerisindeki şehvet ve yalvarıştan bahsetmiyordum bile, yanakları al al ve dudakları ısırmaktan kıpkırmızı olmuştu. Alnında kıvırcık saçları yüzüne yapışmış ve göğüsünde, düğmeleri açık gömleği nedeniyle gayet net gördüğüm, kaslarını üzerindeki terler banyonun loş ışığında, vücudunu daha da albenili yapıyordu. En son uğramadığım tek yer olan ellerine baktım, o ellerinde- Tanrım, cidden o ellerinde en sevdiği oyuncaklarını tutuyordu. Toplu bir dildo, penis sıkıştırıcısı; yanlarında ise kayganlaştırıcılarından vardı. O bunların herbirinin hangi görevde olduğunu bilirken, ben cidden de sadece ana olaya odaklanıyordum.

SatiriasisWhere stories live. Discover now