Bölüm 1| FISILDAYAN KELEBEK

16.4K 514 202
                                    

Uzun bir aradan sonra yeni bir hikaye ile karşınızdayım canlarım. İlk bölüm giriş gibi de olacak bu yüzden biraz kısa. İyi okumalar. Umarım beğenirsiniz <3

Elindeki kalemi parmaklarının arasında döndürüp aklında kurduğu hikayenin kalan parcalarını tamamlamaya çalışıyordu. Aslında yazacağı hikaye çok farklı değildi. Kendi hayatına benzeyecekti. Sadece bir kaç noktada değişiklik yapabilirdi.

Kalemi parmaklarının arasında döndürmeye devam etti. Önünde bembeyaz bir kağıt vardı. Tek bir çizik bile yoktu. Şimdi yapması gereken o beyazlıkları kelimelerle kaplamak olacaktı. Durdu, son kez düşündü ve yazmaya başladı.

"Gözardı edilen çoğu şeyin kıymeti yok olunca anlaşılır derler, umarım öyledir zira hiç uğruna yok olmak istemem. Sanırım benim hikayem burada bitiyor. İyi geceler anne, baba ve beni gözardı eden daha nice ölümlüler. Artık mutlu olabilirsiniz..."

Var mıyım yoksa yok muyum? Uçurumun kenarına oturmuş üzerime gelen büyük dalgaların beni ıslatmasını bekliyorum. Hafiften kararmaya yüz tutmuş hava ve ona eşlik eden rüzgarı izliyorum. Elimde kaçıncı kez okuduğumu saymayı bıraktığım bir mektup. Bu hayata elvada diyen birinin son cümleleri...

___

Soğuktan hissizleşen parmaklarımla sıcak kahve bardağını tuttum. Bir yudum içip bardağı masanın üzerine geri koydum. Omuzlarımdan dökülen saçlarım sert rüzgarın etkisi ile uçuşup gözlerimin önünü kapatıyordu. Ucu kızarmış burnumu bir kez daha cektim.

Üşüyordum ama odanın penceresini kapatmaya niyetim yoktu. Soğuk şuanda ayık kalmamı sağlayan tek şeydi. Bakışlarımı oturduğum koltuğun karşısında duran aynaya çevirdim. Ağlamaktan dolayı kızarıp şişmiş göz altlarıma baktım. Burnum soğuktan kırmızılaşmış, saçlarım rüzgardan dolayı dağılmış, üzerimde siyah sweatshirt ve altımda gri bol bir eşofmanla kötü bir görüntüye sahiptim.

Her kız güzel olmak isterdi. Ama güzel olmak için şartlar vardı. Yıllardır ne kadar uğraşılsada yıkılamayan o algılar. Ama ne kadar guzel olursan ol birileri hep kusur bulurdu. Hiç bir zaman sizi olduğunuz gibi kabullenmezler ve sürekli eleştiri yaparlardı. Göğuslerin küçük. Kalcan büyük. Saçların dağınık. Göz torbaların çok. Sivilcelerin var. Çatlakların var. Siyah noktaların fazla...

Aslında doğal olan şeyleri sanki bir kusurmuş gibi sürekli yüzünüze vururlar ve siz ne derseniz, ne kadar çabalasaniz nafile. Kendinizle barışık olun derler hep ama siz kendinizi sevmeye başladığınız zaman yine başlarlar. Kurtulamazsınız, kelimelerin içinde boğulursunuz. Asla durmazlar. Daha çok hep daha çok laf söylerler. Kimi zaman sevdikleriniz kimi zaman doğru düzgün tanımadıklarınız.

Herkes kendi hayatını düşünür. Kimse diğerine yardım etmek için çaba sarfetmez. Oysaki birine yardım etmek bir kaç guzel sozle bile mümkün.

Bana kimse yardım etmemişti. Sürekli eleştirmişlerdi beni. Vücudum, davranışlarım, huylarım, kıyafetlerim, konuşma tarzım herkese o kadar kötü geliyordu ki sürekli bunların hakkında yorum yapıyorlardı. Kimi zaman bağırıyordum. Kimi zamanda bağırmaya gücüm yetmiyordu bu yüzden fısıldıyordum. Ama iki türlüde kimse beni duymuyordu.

Rüzgar daha şiddetli esmeye başlamıştı. Daha fazla ayık kalamayacağımı biraz uyumam gerektiğini söyleyen göz kapaklarımı dinledim. Yavaşça oturduğum koltuktan kalktım ve açık olan pencereye doğru yürüdüm. Perde rüzgardan dolayı sertce uçuşup duruyordu. Yavaşça pencereyi kapattım. O sırada camda bir kelebek gördüm. Turuncu siyah rengi ile büyüleyiciydi.

Bu yüzden 2 sene önce sol bileğime küçük bir kelebek dövmesi yaptırmıştım. Bir yerde okumuştum. Kelebek dövmesi her aşamayı adım adım yürüyen ve sabrederek sonucun güzelliğini yaşamaya hazır olan insanların dövmesiydi. Tüm bu güzellikleri ve zorlukları anımsatırken aynı zamanda güzelliğin de kalıcı olmayacağının sembolüydü.

Gozlerimi pencere camından ayırıp küçük kelebek dövmeme baktım ve hafifçe tebessüm ettim. Ardından ağır adımlarla yatağıma doğru ilerlerdim. Yorganı üzerime çekip gözlerimi kapattım. Uykuya dalmadan önce son kez düşündüm.

İçinde kemik torbası taşıyan bir ruhun omurgası asla dik olamazdı.

Omurgası dik olmayan bir ruh asla büyüyemezdi.

Ve büyümeyen ruhların içinde, kalbi deşilmiş çocular yaşardı.

Bu bir kelebeğin hikayesiydi. Artık çığlık atmaya gücü kalmamış sadece fısıldayabilen bir kelebek.

Kelebeğin Fısıltısı

Evet bölüm sonu. Umarım beğenmişsinizdir. Klasikleşmiş bir şey ama hoşunuza gittiyse oy verip, bölüm hakkındaki düsüncelerinizi yorumlarda belirtirseniz sevinirim.

Ayrıca diğer bölümler hakkında bir isteğiniz, düşünceniz varsa onuda gelecek bölümün yorumlarına yazabilirsiniz.

Her yorumu dikkate alıp okuyacağım. Sevgilerlee

- Ala Denizz

(Duzenlemeler yapılmıştır)

KELEBEĞİN FISILTISI/ Kırık KalplerWhere stories live. Discover now